Güncelleme Tarihi:
1999 yılının 16 Ağustos'u 17 Ağustos'a bağlayan gece meydana gelen deprem, Kuzey Anadolu Fay Zonu'nun batı bölümünde 45 saniye sürerek büyük bir felakete neden olmuştu. Resmi rakamlara göre 23 yıl önceki sarsıntıda; 17 binden fazla kişi hayatını kaybetti ve 100 binlerce kişi evsiz kaldı. Üzerinden onca yıl geçmesine rağmen de acılar hâlâ tazeliğini koruyor.
Merkez üssü İzmit'in Gölcük ilçesi olarak açıklanan depremin büyüklüğü Richter ölçeğine göre ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi tarafından 7.6, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından ise 7.8 olarak ölçülmüştü. Fakat zaman geçtikçe yapılan incelemeler ve araştırmalar sonrası, bugün genel olarak depremin büyüklüğü, 7.4 olarak kabul ediliyor ve bu ölçü kullanılıyor.
BUGÜNE KADAR 7 VE ÜZERİ 20’DEN FAZLA DEPREM KAYDEDİLDİ
Fakat ülkemizde tek büyük çaplı deprem 17 Ağustos’ta yaşanan değil. Türkiye 1500'lü yıllardan itibaren farklı zamanlarda bugüne kadar 7 ve üstü büyüklüğünde 20’den fazla depremle sarsıldı.
Bu depremlerden bazıları da şöyle: 10 Eylül 1509'da 7.2 büyüklüğünde yaşanan ‘Büyük İstanbul Depremi’, 23 Şubat 1653'de 7.5 büyüklüğünde ‘Doğu İzmir Depremi’, 17 Ağustos 1668'de 8 büyüklüğündeki ‘Anadolu Depremi’, 10 Temmuz 1688'de 7 büyüklüğünde meydana gelen ‘İzmir Depremi’, 3 Nisan 1881'de 7.3 büyüklüğündeki ‘Sakız Adası Depremi’ ve 10 Temmuz 1894'te 7 büyüklüğünde olan ‘İstanbul Depremi’.
1900'lü yıllardan sonra ise 9 Ağustos 1912'de 7.3 büyüklüğünde Trakya’da yaşanan ‘Mürefte Depremi’, 18 Kasım 1919'da 7 büyüklüğünde ‘Ayvalık Depremi’ ve 7 Mayıs 1930'da 7.6 büyüklüğünde ise ‘Hakkari Depremi’ akla ilk gelenler.
Sismik açıdan oldukça aktif bir ülke olan Türkiye, Avrasya-Arap-Afrika levhası arasında yer alıyor. Ayrıca ülkemiz, Kuzey Anadolu Fay Hattı, Doğu Anadolu Fay Hattı ve Batı Anadolu Fay Hattıyla deprem kuşağında bulunuyor. Bu nedenle dünyada ‘deprem tehlikesi yüksek’ ülkeler konumunda bulunuyor.
‘MARMARA DEPREMİ İÇİN ARTIK ZAMAN DARALIYOR’
Konuya Marmara özelinde bakacak olursak bölgede 2000 yılından itibaren baz alınarak yapılan araştırmalar neticesince 30 yıl içerisinde deprem olasılığı yüzde 64 olarak karşımıza çıkıyor. Bu noktada da şu soru akla geliyor: ‘Deprem yaklaşıyor mu?’
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Bölgesel Deprem-Tsunami İzleme ve Değerlendirme Merkezi Müdürü Doç. Dr. Doğan Kalafat, büyük Marmara depremi için artık zamanın gitgide daraldığının altını çizdi ve şu bilgileri paylaştı:
“Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun yarı sistematik domino etkisi davranışı nedeniyle 1999 depremi sonrası, özellikle Doğu Marmara’dan Orta ve Batı Marmara’ya doğru stres arttı, dolayısıyla Marmara’da büyük deprem beklentisi bilimsel olarak ortaya kondu. 2001’de yapılan istatistik çalışmada 2000 yılı sonrasında büyüklüğü 7 ve üzeri olan bir depremin ilk 30 yıl içerisinde olma olasılığı yüzde 64 olarak açıklandı. 40 yıl içinde olma olasılığı yüzde 75, 70 yıl içerisinde yüzde 91, 90 yıl içerisinde ise yüzde 95!”
Grafikler: Harun Elibol
‘7 VE ÜSTÜ BÜYÜKLÜKTE DEPREMİN OLMA İHTİMALİ ÇOK YÜKSEK’
Jeofizik Mühendisi Prof. Dr. Haluk Eyidoğan ise “Marmara Denizi içerisinden geçen Kuzey Marmara Zonu’nun üzerinde sürekli bir hareket ve gerilim birikimi olduğunu biliyoruz. Özetle burası çok aktif ve büyük deprem yaratma kabiliyeti en yüksek yer” dedi ve şöyle devam etti:
“Marmara Bölgesi, özellikle 1999 depreminden sonra çok yönlü olarak jeofizik, sismolojik, jeolojik ve jeodezik yöntemlerle sürekli inceleniyor. Farklı yer bilimsel teknik ve yöntemlerle elde edilen bulgular Kuzey Marmara Fay Zonu’nun son 250 yıldır orta Marmara hattı boyunca gerilim biriktirdiğini, büyük bir deprem potansiyeli oluşturduğunu ve zamanın giderek daraldığını gösteriyor. En son 2016’da revize edilen tahmin hesapları, 7.0 ve daha büyük bir depremin olma ihtimali çok artmış durumda olduğuna işaret ediyor. Yani depremin zaman sayacı, zamanı azaltarak çalışmayı sürdürüyor.”
‘KUZEY ANADOLU FAY ZONU’NDAKİ ‘GÜNEY KOL’ UZUN ZAMANDIR BÜYÜK DEPREM ÜRETMEDİ’
Kuzey Anadolu Fay Zonu, Adapazarı’nın doğusuna doğru uzanırken Marmara Denizi ve Güney Marmara’da çeşitli parçalara ayrılıyor. Peki bu parçalardan hangisinde risk daha yüksek?
“Kuzey Anadolu Fayı’nın özellikle Marmara Denizi’nden geçen parçaları, Doğu Anadolu Fayı Zonu ile kesişiyor. Özellikle ‘Yedisu-Karlıova’ segmentlerinin deprem üretme potansiyeli çok yüksek” diyen Doç. Dr. Doğan Kalafat, “1999 depremi sonrası Marmara Denizi’nden geçen 'Kuzey Kol' şiddetli bir deprem üretmedi, aynı şekilde Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun batı uzantısında olan 'Güney Kolu’nda da (Bu kol İznik Gölü’nün güneyinden Gemlik körfezine bağlanıyor) büyük bir deprem yaşanmadı. Yani Marmara Denizi’nde ikinci sismik boşluk olarak tarafımızdan tanımlanmış durumda” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Haluk Eyidoğan da bu bilgiler ışığında “Marmara Bölgesi’ni kaplayan Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun tüm kolları üzerinde 6 ve 7 arasındaki büyüklüklerde deprem hiçbir zaman sürpriz olmaz. Bu nedenle ‘İstanbul depreme hazır mı?’ şeklindeki sorgulamamızı ‘Marmara’daki diğer şehirler de hazır mı?’ diye düşünmemiz ve tartışmamız gerekir” dedi.
2021 yılında Türkiye ve yakın civarında (Girit, Rodos ve Kıbrıs Adaları, Ege Denizi ve Karadeniz, Kafkaslar, Suriye, Irak ve İran) toplam 25 bin deprem kaydedildi. Bu depremlerden 270 tanesinin büyüklüğü 4 ve biraz üzerinde. 5 ve daha büyük deprem sayısı ise 26. Bu istatistik Türkiye ve yakın çevresindeki 553 aktif fayın ne kadar etkin olduğunu da gösteriyor.
BAŞKA HANGİ BÖLGELER BÜYÜK DEPREM RİSKİ ALTINDA?
Türkiye’nin topraklarının tamamına yakını fay hatları üzerinde yer alıyor. Haliyle sadece Marmara özelinde değil de diğer bölgelere de değinmek gerekiyor. Örneğin Ege ve Akdeniz bölgelerinde sıklıkla orta büyüklükte depremler yaşanıyor. 'Bu bölgelerdeki en tehlikeli faylar hangileri? Kaç büyüklüğünde depremler yaşanabilir?' sorusunun cevabı çok önemli.
Bu soruma Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, “Ege’de çok çeşitli ve çok sayıda aktif faylar oluşuyor ve mevcut faylar devamlılığını sürdürüyor. Bu faylar bazen deprem fırtınasına dönüşen depremlerin dışında İzmir’i vuran son Sisam Adası depremi gibi büyük depremler yaratıyor” cevabını verdi.
Doç. Dr. Doğan Kalafat ise Eğe Bölgesi’nin farklı bir tektonik rejime sahip olduğunun altını çizdi ve detaylandırdı:
-- Bu tür tektonik rejimlerde daha sık aralıklarla deprem aktivitesi oluyor. Gravitasyonel çekim etkisi nedeniyle bölgedeki depremler sık aralıklarla çok fazla enerji biriktirmeden kırılıyor ve özellikle orta büyüklükte örneğin 5.8 gibi depremleri sıklıkla üretiyor.
-- Ancak, daha güneyde Oniki Adalar bölgesi, Gökova körfezi ve Fethiye Körfezi, 6 büyüklüğünde depremler üretme potansiyeline sahip. 25 Nisan 1957 yılında Fethiye Açıkları-Rodos Adası civarındaki depremin gözlemsel şiddet değeri 6.7 olarak verilmişti. Özetle Bu bölge Ege’nin sismik açıdan en aktif alanlarından birisi.
‘AKDENİZ’DE DE 6 VE 7 BÜYÜKLÜĞÜNDE DEPREMLER OLABİLİR’
Ayrıca Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, “Afrika ve Ege-Anadolu kıtalarının çarpışma hareketi sürüyor olduğundan Girit, Rodos ve Kıbrıs Adaları boyunca büyük deprem olma olasılığı her zaman yüksek. Özetle Akdeniz Bölgesi de deprem bölgesidir” dedi ve ekledi:
“Girit-Kıbrıs tektonik hattı, 6 ve 7 arasındaki depremleri her zaman üretebilecek jeoloji ve tektonik hareketlere maruz kalıyor. Ege ve Akdeniz sahilleri bu nedenle yüksek tsunami tehlikesine de açık. Nitekim en son Bodrum ve Sisam depremleri su basma yüksekliği 2.0 metreye varan tsunami ile kıyıdan içerilere girerek hasar medyana getirdi. Fakat kuvvetli ve büyük depremler, 40 kilometre ve daha derinse hasar yapma ve tsunami oluşturma tehlikeleri de azalır.”
Son 120 yıllık deprem istatistiğine göre, Türkiye ve yakın civarında büyüklüğü 4.0 ve 4.9 olan yıllık ortalama deprem sayısı 80. 5.0 ve 5.9 arası ise yılda 10 deprem. 6.0 ve 6.9 arası yılda 1 olarak karşımıza çıkıyor. 7.0 ve daha büyük deprem ortalaması ise 4 yılda 1 kez şeklinde istatistiklerde yer alıyor.
EN GÜVENİLİR BÖLGE NERESİ?
Türkiye’de deprem dendi mi insanlar tarafından en güvenli yer olarak akla ilk önce Konya ve çevresi geliyor. Çünkü sınırlarımız içinde bulunan en aktif tektonik fayların gösterildiği deprem haritalarında faylardan biraz uzak gözüküyor.
Ama yakın zamanda Konya’da da 5.1 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Yine de İç Anadolu’nun deprem riskinin daha az olduğundan bahsetmek mümkün mü?
“Son 2 bin yıllık Anadolu coğrafyasındaki deprem arşivlerine baktığımızda her ne kadar diğer bölgelere kıyasla daha az olmakla birlikte Orta Anadolu’da da kuvvetli depremler rapor edildi” diyen Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, “Kuzey-Güney sıkışma altındaki Anadolu coğrafyasına yayılan tektonik gerilmeler zaman zaman kuvvetli depremler oluşturabiliyor” detayını paylaştı ve şu bilgilerin altını çizdi:
-- Örneğin Tuz Gölü- Niğde arasında uzanan ‘Tuz Gölü Fayı’, deprem potansiyeli olan aktif bir fay. Divriği-Kayseri arasında uzanan Orta Anadolu Fayı, hatta oradan da Mersin’e doğru uzandığı tartışılan Ecemiş Fayı Orta Anadolu’da 6-7 arası büyüklüklerde deprem tehlikesi oluşturabilecek aktif faylar. Hatta Doğu Anadolu Bölgesi ve çevresi de büyük deprem üretecek potansiyele sahip.
-- Fakat bugüne kadar yapılan araştırmalar dayanarak elde edilen bilgilere göre hesap edilmiş ve resmi olarak yayınlanmış deprem tehlike değerlerine (Türkiye Deprem Tehlike Haritası) bakıldığında yine de iç kesimlerde deprem olasılığının diğer bölgelere göre daha az olduğunu söyleyebiliriz. Ama yine de hiç deprem olmayacak demek doğru olmaz.
1- En tehlikeli illerde afet risklerini azaltıcı master planları yapılmalı ve kayıp azaltma eylem planları hayata geçirilmeli. Ayrıca İstanbul, İzmir, Bursa gibi nüfusu fazla olan ilçelerde AFAD kurulmalı ve belediye ile işbirliği yapılmalı. Risk sektörleri belirlenmeden yerleşim planı yapılmamalı.
2- Yerel yönetimler karar almada güçlendirilmeli, afet platformları kurularak toplumun her kesiminden katılım sağlanmalı.
3- Tarihi ve kültürel miras dahil yapıların güçlendirilmesi ve iyileştirilmesi öncelikli alanlarda ivedi olarak başlanmalı.
4- Mahalle afet gönüllüleri ve depreme hazırlıklı toplum yaratma yolunda eğitim ve örgütlenme çalışmalarına ağırlık verilmeli. Çünkü afet eğitimi ne yazık ki yetersiz. Bu nedenle ‘Mahalle Afet Gönüllüleri’ sistemi güçlendirilmeli.
5- Afete yönelik ulaşım sistemleri iyileştirilmeli ve acil durum teçhizat ve stokları yeniden ele alınmalı. Ayrıca barınma alanı alt yapısı oluşturulmalı.
6- En önemlisi deprem konusunda dünyada yeni yasal ve kurumsal yapılanmalar izlenmeli ve gerekli düzenlemeler hızlı şekilde yapılmalı.