Güncelleme Tarihi:
İki gündür yazı yazmadım. Memleket asrın depremini yaşamış, 10 vilayetimiz depremde ağır hasar görmüş, bu durumda siyasi kulis yazılır mı? Depremin siyaseti, seni-beni, iktidarı-muhalefeti olur mu? O nedenle önce deprem bölgesini yazmak istedim.
ADANA YOLU
Ankara’dan gece yarısı yola yola çıktım. Keskin bir soğuk var. Eksi 19 derece kar soğuğu insanın yüzünü yalıyor. Adana yoluna çıkınca deprem bölgesine yardım taşıyan TIR’ların, iş makinelerini taşıyan araçların kuyruğu başlıyor. Ve bir de ambulanslar. Çift yönlü olmak üzere bir biri ardına ambulanslar geçiyor. Yardım taşıyan araçların üzerinde Nazilli, Esenler, Altındağ yazıyor. Çoğunluk battaniye, kışlık giyecek taşıyor. Çadır, uyku tulumu götürenleri gördüm. Gıda maddesi taşıyanlar çoğunlukta. Gönüllüler var. Bir an önce deprem bölgesine yetiştirmek için çaba gösteriyorlar. Karın üzerinde abdest alıp seccadesini serip namaz kılanlar ise soğuktan titriyordu. Benzin istasyonlarının önünde uzun kuyruklar vardı. Yol boyunca önünde uzun kuyruklar olmayan akaryakıt istasyonu görmedim. Yollar açıkmış. Bir sorun yok.
MARAŞ YOLUNDA
Adana’dan önce Tarsus’a uğruyoruz. Deprem çok sallamış ama yıkıntı yok, Tarsus günlük hayatına dönmüş. Kafeler, kahvaltı salonları, marketler açık. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın depremden sonraki ilk ziyaretini izlemek için Kahramanmaraş’a gidiyoruz. Kolaysa git bakalım Maraş’a. Yollar açık ama viyadüklerde yol enine doğru yarılmış.
Sanki bir resim kâğıdını ortadan ikiye bölmüşsünüz. Bazı yerlerde yolun bir kısmı çökmüş, yer yer tümsekler oluşmuş. Bu yüzden yol tek şeride düşüyor. Karayolları çalışıyor. Normalde bir buçuk saatlik yol iki katına çıkıyor.
Sadece karayolu değil, demiryolunu da deprem vurmuş. Adana-Kahramanmaraş hattı. Hayatımda ilkkez demiryolu raylarının yumuşak bakır bir tel gibi “S” çizdiğini gördüm. Allah’tan o sırada tren geçmemiş. Başımızda felaket azmış gibi bir de onu yaşardık.
MARAŞ YIKILMIŞ
Kahramanmaraş’a girerken yol boyu enkazlar başlıyor, bu arada artçı sarsıntılar nedeniyle hafif bir panik havası yaşanıyor. Araçlarından dışarı çıkanlar oluyor. Bunlar şehrin girişinde yaşadıklarımız. Şehir merkezindekiler artçı sarsıntılara alışmış. Kitap imzalamaya geldiğim fuar alanı olan Atatürk Parkı çadırkent olmuş. Şehrin birkaç yerine çadır kentler kurulmuş. Yardım dağıtan TIR’ların önünde uzun kuyruklar oluşmuş. En çok battaniye ve çocuk bezi tercih ediliyor. Gıda yardımında bulunan TIR’ların önü hiçbir zaman boş kalmıyor.
TEK KELİME İLE
Her defasında ayrı bir heyecanla gelmiştim Kahramanmaraş’a. Huzurlu insanların şehriydi. Bu kez depremin yıktığı bir Maraş gördüm. Benim Maraş’ım bu kez hüzünlüydü. Benim Maraş’ım bu kez yaslıydı.
Demirel’in, Özal’ın, Erdoğan’ın coşkulu mitinglerini izlediğim Maraş meydanı ise yıkıntılar arasında kalmış.
TRABZON CADDESİ
Kahramanmaraş’ın nabzının attığı, coşkulu satıcıların bakır işlemeleri, kilimleri sergiledikleri tarihi kapalı çarşı, Sütçü İmam’ın, Maraş’ın kurtuluş meşalesini yaktığı camisi...
Depremle birlikte sarsılmış, kapanmış, suskunluğa gömülmüş Maraş gibi sessizdi. Bir zamanlar Maraş’ın en canlı yeri olan Trabzon Caddesi’nde ise yıkılan binaların enkazının üzerinde çalışan kurtarma ekipleri ile kepçelerin sesleri duyuluyordu.
ERDOĞAN’A YETİŞEMEDİM
Ha bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretine ilişkin izlenimlerime gelince, deprem gerçeği Cumhurbaşkanı’nı izlerken de kendini gösterdi. Depremin vurduğu yollardan geçip Maraş’a ulaştığımda Erdoğan Maraş’tan ayrılmıştı.
ENKAZIN BAŞINDA
Enkaz başında yakınlarını bekleyen Maraşlılarla konuştum. Akerman Apartmanı enkazının altından kız kardeşinin kurtarılmasını bekleyen bir kadının ağlamaktan gözlerinin pınarı kurumuştu. Annesi, babası ve erkek kardeşi kurtulmuş ama kız kardeşinden umudu yok. “Maraş gitti” diyor. 5 katlı bina tost olmuş. Yunanistan ve Makedonya’dan gelen arama kurtarma ekipleri çalışıyor enkazın üstünde. Üstten bir tünel açmışlar. Canlı varsa kurtarmaya çalışıyorlar. “Yardımlar bugün daha da arttı. Ama ilk günlerde bir şey yoktu” diyorlar. Gün geçtikçe yakınlarına canlı olarak kavuşma umutları azalmış. Ama enkazın başında bir umut bekliyorlar. Ama yakınlarına ulaşamayınca sinirleri geriliyor.