Güncelleme Tarihi:
“Çok yorucu bir hal almaya başladı. Bu yüzden son zamanlarda geri adım atmaya başladım. Ancak özellikle delta varyantı aşılanmamış kişiler arasında agresif bir şekilde yayıldığı için bunu çok düşünüyorum. Hatta aklımda sadece bu var.”
Dünya genelinde milyonlarca insanın hislerini özetleyen bu sözler, ABD'nin Wisconsin eyaletinin Milwaukee şehrinde yaşayan Amber Giese'e ait. Virüsün son derece bulaşıcı delta varyantı, küresel ölçekte enfeksiyonları ve hastaneye yatışları hızla artırırken, Washington Post'a konuşan 33 yaşındaki Giese’in ebeveynleri yine de aşı olmayı reddediyor.
Giese ise ailesini bir türlü aşı olmaya ikna edemiyor. Aylar geçtikçe ve pandemi uzadıkça Giese'in ailesiyle koronavirüs aşısı hakkında konuşması daha da zorlaşıyor. Konuyu her açtığında konuşma bir tartışmaya dönüşüyor. Gerçekler ve bilimsel veriler kayda değer görülmüyor. Tıpkı ülkemizde de olduğu gibi…
Halbuki aşıların güvenli olduğu kanıtlandı. Üstelik üretim sıkıntılarının atlatılmasıyla bol miktarda aşı da mevcut. Buna rağmen dünya genelinde çok fazla insan hâlâ Giese ile aynı durumu paylaşıyor ve aşı konusunda tereddütlü sevdiklerini ikna etmeye çalışıyor. Uzmanlar delta varyantı kaynaklı yeni dalganın ‘aşılanmayanların salgını’ olabileceği konusunda net uyarılarda bulunsa da milyonlarca insan halen aşı olmakta tereddüt ediyor ya da aşıyı tamamen reddediyor.
HASTANEDE YATANLARIN YÜZDE 95'İ AŞISIZ
Aşı direncinin arttığına dair de kanıtlar bulunuyor. Yakın tarihli bir Washington Post-ABC News anketi, Amerikalıların yüzde 29'unun aşı olma ihtimallerinin düşük olduğunu söylüyor.
Türkiye’de ise Sağlık Bakanlığı verilerine göre henüz hiç aşı olmayan 20 milyondan fazla insan bulunuyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 6 Ağustos'ta Twitter'dan yaptığı açıklamada "Covid-19 salgınına karşı şu ana kadar 75 milyon doz aşı yapıldı. Aşılama hızımız, performansımız yüksek. Fakat çift doz aşısını yaptıranların sayısı salgınla mücadele için henüz yeterli değil. Daha önemlisi, ilk dozu erteleyen kişilerin yaklaşık 20 milyon 570 bin olması" ifadelerini kullandı.
Koca 28 Temmuz tarihli Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada ise "Şu an aktif vakalarımızın yaklaşık yüzde 87'si aşısı tamamlanmamış kişiler. Mevcut aktif vakalar içinde tam aşılı olup hastalığa yakalananların oranı yüzde 5’ten az. Hastanede yatan hastalarımızın yüzde 95’i de aşısı tamamlanmamış kişiler" sözleriyle aşılamanın öneminin altını çizmişti.
GENÇLER ARASINDA TEREDDÜT KUVVETLENİYOR
En az bu uyarılar kadar önemli bir başka nokta da şu: Aşı tereddüdü, Covid-19 söz konusu olduğunda çok daha düşük risk altında olan ve bu nedenle aşı olmak için daha az aciliyet hisseden 16-29 yaş arası grupta yükseliyor.
Uzmanlar, toplumun yüzde 70-80’i aşı olmadan toplumsal bağışıklık kazanamayacağımızı aylardır dile getiriyor. Toplumsal bağışıklık için ise aşı olmaya tereddüt edenleri ikna etmek gerekiyor. Bazı durumlarda aşı tereddüdü olanlar ile konuşmanın çok zor olduğunun da altını çizen uzmanlar, aile ve arkadaşlarımızla bu konuyu konuşurken bazı noktalara dikkat etmemiz gerektiğini söylüyor.
Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi'nden Profesör Stacy Wood, "Kesinlikle çabaya değer. Pek çok insan küçük bilgi kırıntılarıyla ikna oluyor” diyor.
İşte uzmanların aşı karşıtları ile konuşma hakkında söyledikleri…
İYİ BİR DİNLEYİCİ OLUN
İnsanlar, koronavirüs aşılarını yaptırmama konusunda bir dizi nedenden bahsediyorlar. Bazıları hastalığa ve aşıya inanmadığını söylüyor, bazıları aşıyı reddetmeyi siyasi kimliklerinin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Diğerleri, hükümet kurumlarına veya sağlık endüstrisine güvenmiyor. Uzmanlar, bir tartışma başlatmadan önce kişinin neye inandığını anlamanın ve dinlemenin önemli olduğunu söylüyor.
Öte yandan aşı tereddütlerinin kökleri her zaman kişisel inançlara ve ideolojilere dayanmayabiliyor. Bazı insanlar için pratik kaygılar da ön planda oluyor. Carnegie Mellon Üniversitesi'nde görev yapan Sosyal Bilimler Profesörü Gretchen Chapman, "Belki işten izin almak zorundalar, belki ulaşım veya çocuk bakımıyla ilgili sorunlar yaşıyorlar. Onları dinleyin ve sebeplerini duyun. Sizi şaşırtan bir nedenle karşılaşabilirsiniz” diyor.
MESAJINIZI ÖZELLEŞTİRİN
Davranış bilimcileri ve psikologlar, tereddüt edenleri birkaç genel gruba ayırıyorlar. Bir grup kayıtsız ve aşıyı gereksiz görüyor. Bir diğeri aşıların arkasındaki bilime şüpheyle yaklaşan ve güvenliklerinden endişe eden insanları içeriyor. Üçüncüsü ise politik veya ideolojik nedenlerle aşıları reddeden insanlardan oluşuyor.
Uzmanlara göre kayıtsız grup için teşvikler iyi sonuç verme eğiliminde. Wood, bu kişilerle takas yapmanın yardımcı olabileceğinden bahsediyor ve şunları söylüyor: "Onları anladığınızı söyleyebilir ve ‘Senin için o kadar önemli olmadığına dair kararına saygı duyuyorum ama bu benim uykularımı kaçırıyor. Senin için bunu değerli kılacak ne yapabilirim?' diye sorabilirsiniz. Mesela hafta sonu çocuklara bakmayı ya da pikniğe götürmeyi teklif edebilirsiniz. Bu ailenin ya da arkadaşların yapabileceği, resmi yetkililerin ve devletin ise yapamayacağı bir şey.”
Çok çabuk onaylandığını veya olması gerektiği şekilde incelenmediğini düşündükleri için aşıya güvenmeyenleri ikna etmek daha zor oluyor. Wood'a göre onlar için mantıklı bir çekicilik çok daha önem taşıyor. Profesör Stacy Wood, kararı bir seçim olarak sunmayı öneriyor ve “Aşıya mı şans vermelisiniz yoksa Covid'e mi?” diye sorulabileceğini söylüyor.
Politik görüşler veya kimlik nedenleriyle aşılara karşı çıkan insanlar, yaklaşması en zor kişiler oluyor. Genellikle kendi topluluklarında ve sosyal ağlarında, inançlarını sürekli olarak pekiştiren benzer düşünceye sahip insanlarla çevrili durumdalar. Bu durum, rotayı değiştirmeyi zorlaştırabiliyor çünkü aşı olmayı kabullenmek bu kişilere kimliklerinin bir yönünü değiştirmek gibi bir his veriyor.
Profesör Gretchen Chapman,"Biz insanlar tutarlı olmayı severiz. Aylardır aşı olmayacak türden bir insan olduğumu gösterdiysem, şimdi fikrimi değiştirmek için güçlü bir nedene ihtiyaç duyarım" diyor.
Uzmanlar, doğru bir yaklaşımın, aşı karşıtlarını aşılar lehinde düşünen kişilere dönüştürebileceğini söylüyor. Wood ise “Karşınızdaki kişi ile aynı siyasi görüşe sahipseniz onu bu noktadan yakalayabilirsiniz. Aşı ile ilgili anlatacağınız şeyleri onun siyasi kimliğine uygun hale getirin. Böylece karakterinden ödün vermiş gibi hissetmeyecek” diye konuşuyor.
EMPATİ YAPIN, TARTIŞMADAN KAÇININ
Sosyal medyanın yükselişi, psikologlar arasında ikna bilimine yeni bir ilgi uyandırdı. Araştırmacılar, çevrimiçi tartışmalarda kullanılan öfkeli ve suçlayıcı tonu masaya yatırarak şu soruya yanıt aradı: Bu şekilde bir rakibi kazanma ihtimali var mı yoksa bu ton kutuplaşmayı daha fazla körüklemek dışında bir işe yaramıyor mu?
Bulgularının çoğu, öfkeli söylemlerin ne yazık ki etkisiz bir ikna aracı olduğunu gösteriyor. Birinin niyetini sorgulamak, savunmaya geçmelerine neden olabiliyor. Öfkeli söylemler, karşıdaki kişinin önceden oluşturulmuş inançlarına bir cankurtaran gibi sarılmasına neden oluyor.
Aynı durum aşılar için de geçerli. Uzmanlar, en önemli şeyin kibar kalabilmek olduğunu, aksi halde insanların kararlarına daha fazla gömüldüğünü söylüyor. Kısacası, çevrenizdeki aşı tereddüttü yaşayan insanlara hakaret etmeyin, zekalarını küçümsemeyin. Tam tersi nazikçe yaklaşın, endişelerini anladığınızı söyleyin ve sonra ikna etmeye çalışın.
ONLARI BİLİMLE BOĞMAYIN
Aşı konusunda tereddütlü biriyle konuşurken, onlara güven verici bilimsel gerçeklerin bir listesini sunmak cazip gelebiliyor. Bir tıklama ile Covid aşılarının kan pıhtılaşması gibi yan etki risklerinin ne kadar küçük olduğunu ya da nasıl inanılmaz derecede iyi çalıştığını gösteren sayısız araştırmayı kolayca bulabilirsiniz.
Ancak psikologlar bize bu stratejinin yalnızca bir yere kadar gideceğini söylüyor. Zira aşı konusunda tereddütlü yakınınız muhtemelen Covid aşılarının ne kadar iyi çalıştığını gösteren klinik deneyleri okumuştur, kan pıhtılaşması olasılığının ne kadar düşük olduğunu gösteren bir istatistik de görmüştür. Buna rağmen kişinin hâlâ devam eden şüpheleri varsa, bu şüpheler muhtemelen daha derin, daha karmaşık bir yerden geliyor. Onları bilimle boğmak pek işe yaramıyor.
BASİT SORULAR SORUN
Aşı tereddüdü olan yakınınız sosyal medyadayken aşıların kısırlığa neden olabileceği fikriyle karşılaşmış olabilir. Bu iddia defalarca kez çürütüldü. Ona basit, yargılayıcı olmayan sorular sormayı deneyin ve onu bu görüşü daha fazla keşfetmeye teşvik edin.
Bir Covid aşısı kısırlığa nasıl neden olabilir? Neden bebekken aldığınız diğer aşılar değil de bir Covid aşısı kısırlığa neden olur? Bu 'kanıt' nereden geldi? Yavaşça inançlarını genişletmeye zorlandığında, aşı konusunda tereddütlü arkadaşınız fikrini değiştirmeye başlayabilir.
KİŞİSEL HİKAYELERİ KULLANIN
Dünya Sağlık Örgütü, bu yılın başlarında hazırlanan aşı tereddüdü üzerine bir sunumda, anekdotların çoğu zaman gerçeği yendiğini ve sansasyonel duygusal hikayelerin etkisinin büyük olduğunu ortaya koyuyor. Mesela, aşılarını olduktan sonra kan pıhtısından ölen şanssız bir kişinin ürkütücü bir haberi internette viral oluyor, aşı tereddüdü yaşayanlar bu hikayeyi okuyup tamamen vazgeçebiliyor.
Sosyal psikologlar, aşı konusunda tereddütlü yakınınızla konuşurken bunu kendi yararımıza kullanabileceğimizden bahsediyor. Yakınınızın şahsen tanıdığı ve aşılarını olan insanlardan bahsedebilir, “Şu arkadaşımda da korku vardı ama yine de aşısını oldu ve şimdi çok iyi” gibi örnekler verebilirsiniz. Ya da çevrenizde aşı olmadığı için virüsü kapan kişilerden bahsedebilirsiniz.
‘TOPLUMSAL BİRLİKTELİĞİN ÖNEMİNİ VURGULAMALI’
ABD'li uzmanların bu tavsiyeleri üzerine yorumlarına başvurduğumuz Psikolog Berk Karaoğlu da “Çok uzun zamandır ilk defa pandemi süreci yaşanan dünyada, normal olarak çoğu kişinin duyguları ve düşünceleri yoğun, karışık ve farklı olabilir. Bu gayet olasıdır” diyor.
“Aşı gibi önemli bir konuda insanların tereddütlerinin olması ve belirsizliklerin bertaraf edilmesini istemeleri gayet normal olsa da toplumsal bağışıklık noktasında aslında hepimizin birbirimizden sorumlu olması nedeniyle bu konuda psikolojik öğeler oldukça önem taşımaktadır” diyen Karaoğlu şöyle devam ediyor:
“Öncelikle aşı karşıtlarının kendilerince argümanlarının olabileceğini, korkularının, kaygılarının olabileceği bilerek empati kurarak ama toplumsal birlikteliğin önemini de vurgulayarak iletişime geçilmesi çok önemlidir.”
‘AŞIYA MI ŞANS VERECEKSİNİZ YOKSA COVID’E Mİ?’
Karaoğlu, aşı tereddüdü olan insanlarla konuşurken önceliğin iyi bir dinleyici olmaktan geçtiğinin altını çiziyor.
Profesör Stacy Wood ile aynı fikirde olan Psikolog Berk Karaoğlu, “Neden aşıya karşı olduklarını tek tek anlamalı, karşı tarafa anlaşıldığını hissettirmeli ve cevap verirken bu argümanlara göre bilimsel ve samimi bir iletişim odağında cevap verilmeli. Aslında bir nevi aşıya mı, yoksa olası Covid sürecine mi bir şans verecekleri sorusu düşüncelerinin farklılaşmasına yol açabilir” diyor.
‘ÖTEKİLEŞTİRMEK, KÜÇÜMSEMEK OLUMSUZ SONUÇ VERİR’
İnsanları aşıya ikna etmeye çalışırken kesinlikle kaçınmamız gereken tavırlardan da bahseden Karaoğlu şunları söylüyor:
“Karşıt görüşü ötekileştirmek, küçümsemek, eğitimsiz, bilgisiz gibi görmek iletişimde olumlu bir sonuç getirmeyecektir. Her ne kadar toplumu korumak adına uygulanabilecek yaptırımlar olabilecek olsa da iletişim kurarken kısıtlanacağını, engelleneceğini, zorunda kalacağını vurgulamak da tepkileri arttırabilir.”