Güncelleme Tarihi:
Tarih boyunca pek çok kültüre ev sahipliği yapan topraklarımız, birbirinden değerli eserlerin ve kalıntıların sergilendiği görkemli müze ve antik kentleriyle göz kamaştırıyor.
Dünyanın her yerinden sayısız turisti ağırlayan bu özel yerlerde dolaşırken, binlerce yıl geriye uzanan büyülü bir yolculuğa çıkmış hissi yaşamak mümkün.
Müze ve ören yerlerimiz sadece kültürel, tarihi ve sanatsal eserleri değil; sanatçılar ve fikir insanlarının anılarını da keşfetme imkânı sunuyor.
YIL SONUNDA MÜZE KART SATIŞINDA REKOR BEKLENİYOR
Geçtiğimiz günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre bu yıl müze ve ören yerlerine olan ilgi geçen yıllara göre oldukça fazla… Fiyatı 70 liradan 60 liraya indirilen ve sabitlenen ‘Müze Kart’ın bunda etkisi oldukça büyük. Hatta kart satışında yıl sonunda yeni bir rekor bekleniyor.
Bakanlığa bağlı 350'den fazla müze ve ören yeri ile Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Milli Saraylar Başkanlığı bünyesindeki müzelerde geçerli olan kartın satışları, geçen yıl 2 milyon 930 bin 653'e ulaşarak rekor kırmıştı. Bu sayı 2023 yılının ilk 7 ayında 2 milyon 151 bin 988'i buldu.
Kartın en önemli avantajlarından biri girişte sıra beklemeden geçiş imkânı sağlıyor olması…
Bu yılın ilk yedi ayında Konya Mevlana Müzesi, 1 milyon 664 bin 437 kişi ile en çok ziyaret edilen müze olurken, İzmir Efes Ören Yeri 1 milyon 151 bin 511 ziyaretçi ile ikinci, Denizli Hierapolis (Pamukkale) Ören Yeri de 1 milyon 149 bin 843 ziyaretçi ile üçüncü sırada yer aldı.
İlgi bu kadar büyük olunca ben de gezgin ve seyahat yazarları Nurgül Büyükkalay, Özlem Köseoğlu, Erdoğan Gümüş ve Mehmet Altay'a Konya Mevlana Müzesi, İzmir Efes Ören Yeri ve Pamukkale'nin yanı sıra ‘Müze Kart ile keşfedilecek büyüleyici müze ve antik kentler hangileri?’ diye sordum. Altı şehirden birbirinden özel 15 adresi önerdiler.
Müze Kart'ı kart basım istasyonlarından ya da kartın geçtiği herhangi bir müzenin girişinde; fotoğraflı T.C. kimlik kartı, pasaport ya da sürücü belgesi vererek beş dakika içinde alabilirsiniz. Ayrıca ‘muze.gov.tr/urun-ekle’ adresinde en sonda yer alan ‘Müze Kart’ sekmesinden istenen bilgileri girerek de online olarak kartı satın alabilirsiniz. Eğer kartı yanınızda taşımak istemiyorsanız telefonunuza Müze Kart uygulamasını indirip uygulama ile de müzelere giriş yapabilirsiniz.
Dünyanın en büyük saray müzelerinden biri: Topkapı Sarayı Müzesi / İSTANBUL
Müze, Osmanlı padişahlarına yüzlerce yıl ev sahipliği yapan ve İstanbul’un tarihine tanıklık eden Topkapı Sarayı’nın hatıralarını yaşatıyor. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra 1924 yılında müze haline getirilen saray, "Cumhuriyetin ilk müzesi" unvanına da sahip…
Nurgül Büyükkalay, “Mimarisi, yapıları ve yaklaşık 300 bin eserlik koleksiyonu ile Topkapı, dünyanın en büyük saray müzeleri arasında yer alıyor. Müzenin olağanüstü koleksiyonu burayı dünyanın en değerli saraylarından biri kılıyor. İmparatorluk Hazinesi, Saray Silahları, Çin ve Japon porselenleri, İstanbul cam ve porselenleri, gümüşler, padişah kıyafetleri, portreleri, resim koleksiyonu, silahlar, sergilenen önemli koleksiyonlar arasında bulunuyor” dedi.
Sarayın ana hatlarını büyük avlular ve bunları çevreleyen revaklarla hizmet binalarının oluşturduğunun altını çizen Büyükkalay, “Topkapı Sarayı, temelde dört bölümden oluşuyor. Birun adlı ilk bölümünde sarayda hizmet eden görevlilerin yaşadığı yer. İkinci bölüm Enderun… Burası daha çok devlet işlerinin yapıldığı ve devletin kayıtlarının tutulduğu bölüm. Bir diğer bölüm idari merkez olan Divan-ı Hümayun. Son bölümde ise padişahın özel hayatını sürdürdüğü harem yer alıyor” dedi.
Topkapı Sarayı Müzesi’nin çok büyük bir bölümünü Müze Kart ile gezebiliyorsunuz. Ancak sarayın bazı kısımları Müze Kart’ı kapsamıyor. Bu kısımları gezip görmek istediğinizde giriş ücreti ödemeniz gerekiyor.
Topkapı Sarayı
Türkiye’nin ilk müzesi: İstanbul Arkeoloji Müzeleri / İSTANBUL
Tarihi 600 yıl öncesine dayanan büyük bir hazineyi barındıran İstanbul Arkeoloji Müzesi, Türkiye’nin ilk müzesi olarak biliniyor. Hatta dünyada müze binası olarak tasarlanıp bu amaçla kullanılan ender yapılardan biri…
“Osmanlı döneminden miras kalan koleksiyonunda tarihimizin ve coğrafyamızın zenginliğini göreceksiniz” diyen Nurgül Büyükkalay, “Osmanlı’da tarihi eser toplama merakının Fatih Sultan Mehmet’e kadar uzandığı bilinir. Müzecilik kurumsal olarak 1869 yılında Müze-i Hümayun yani İmparatorluk Müzesi’nin kurulmasıyla başlıyor. İlk olarak Aya İrini Kilisesi’nden toplanan eserlerin sergilendiği Müze-i Hümayun, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin temelini oluşturuyor” dedi.
Büyükkalay, müzede görülecek eserlerle ilgili şu önerilerin altını çizdi:
-- Müzede İmparatorluk topraklarından getirilen eserlerle beraber çeşitli kültürlere ait 1 milyona yakın eser var. Müze kompleksi; ‘Arkeoloji Müzesi’, ‘Eski Şark Eserleri Müzesi’ ve ‘Çinili Köşk Müzesi’ olmak üzere üç ana birimden oluşuyor.
-- Arkeoloji Müzesi binası İstanbul’daki neo-klasik mimarinin en güzel örneklerinden biri. Büyük İskender ve Kral Tabnit’in lahitleri, Likya Lahitleri, Yaslı Kadın Lahitleri ve Sydon Nekropolü bu bölümün en çarpıcı eserlerinden…
-- Kompleks içerisindeki en eski yapı Osmanlı dönemi sivil mimari örneklerini göreceğiniz Çinili Köşk Müzesi. Çinili Köşk Müzesi’nde Türk-İslam çini sanatına ait eserler sergileniyor. Eski Şark Eserleri Müzesi ise Anadolu ve Mezopotamya’nın İslam öncesi dönemlerine ait eşsiz eserleri barındırıyor. Mısır, Mezopotamya ve İslamiyet öncesi Arabistan eserleriyle beraber Anadolu eserleri, Urartu eserleri ve çivi yazılı belgeler müze koleksiyonunun en önemli eserlerini oluşturuyor. Dünyanın en eski barış antlaşması olan Kadeş Antlaşması’nı da görmeden sakın dönmeyin.
İstanbul Arkeoloji Müzeleri
En ikonik adres: Galata Kulesi Müzesi / İSTANBUL
Bizans dönemine kadar uzanan tarihiyle şehrin en ikonik adresi Galata Kulesi… Cenevizliler tarafından önce zindan sonra da yangın gözetleme kulesi olarak inşa edilen yapı, 360 derece muhteşem İstanbul manzarasıyla oldukça büyüleyici…
Özlem Köseoğlu, “Gözetleme kulesinden İstanbul manzarasına doyacağınız Galata Kulesi, tarihi dokuyu çok iyi hissettiren ve her yıl binlerce turisti ağırlayan bir adres… Zaten açıklanan verilere göre bu yılın ilk yedi ayında 749 bin 950 kişi tarafından ziyaret edildi. Yıl sonunda bu sayı 1 milyonu aşacaktır” dedi.
“2020’de geçirdiği renovasyon sonrasında müze olarak hizmet vermeye başlayan kule, 2013’te UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne eklendi” diyen Köseoğlu, “İçinde Kurtuluş Savaşı'ndan kalma fotoğraflar, Galata Kulesi ve surları hakkında eserler yer alıyor. Tabii asıl keyif İstanbul’u panoramik izlemek... Kulenin birinci katında İstanbul ile ilgili hediyelik eşyaların satıldığı bir müze mağaza bulunuyor. Buradan sevdiklerinize hatıra ürünler alabilirsiniz” ifadelerini kullandı.
Şehrin en çok fotoğraflanan simgesi: Kız Kulesi / İSTANBUL
Üsküdar ilçesine bağlı minicik bir ada üzerinde bulunan Kız Kulesi, İstanbul’da çokça ziyaret edilen yerlerin başında geliyor. Kule hakkında pek çok efsane bulunuyor. Bunlardan en çok bilineni ise kral ve kızının hikâyesi...
Kızının bir yılan tarafından ısırılacağı konusunda uyarılan kral, kızını korumak için Salacak açıklarında Kız Kulesi’ni yaptırıyor. Kral kızına sepetle yemekler gönderiyor ama bir gün sepetin içine giren yılan kızını ısırarak öldürüyor.
Özlem Köseoğlu, “Kule, hikâyesi ve ihtişamlı Boğaz manzarasıyla İstanbul’un en çok fotoğraflanan yeri” dedi ve ekledi:
“Bu eşsiz yapıya, Üsküdar Salacak'tan ya da Galataport'tan kalkan özel teknelerle ulaşmak mümkün. Tekne ücreti 50 lira… Kuleye girişte Müze Kart geçerli. Dahası Kız Kulesi, belirlenen saatlerde düzenlenen lazer gösterileriyle İstanbullulara harika fotoğraflar çekme fırsatı sunuyor.”
Tarihçilerin aktardığına göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920’de açılmasına karar verildiğinde, Ankara’da buna uygun binanın bulunmadığı görüldü ve o dönemler inşası yarım kalan ‘İttihat Terakki Fırkası Kulüp Binası’nın onarılarak kullanılmasına karar verildi.
Bina, Ankaralıların evlerinden ve Ulucanlar’daki Numune Mektebi’nden getirilen kiremitlerle, halkın özverili çalışmasıyla tamamlandı. Milletin büyük fedakârlıklarıyla kurulan bu yapı, 23 Nisan 1920-15 Ekim 1924 tarihleri arasında TBMM binası olarak kullanıldı.
Günümüzde Kurtuluş Savaşı Müzesi olarak kapılarını ziyaretçilerine açan binanın en önemli özelliği Ankara taşı olarak bilinen pembe-mor renkli yerel andezit taşıyla inşa edilmesi ve ‘Birinci Millî Mimarlık Dönemi’nin Ankara’daki ilk örneklerinden olması…
Erdoğan Gümüş, “Müze koleksiyonu içinde, Atatürk ve bazı milletvekillerine ait şahsi eşyalar, etnografik malzemeler, istiklâl madalyaları, savaş araç ve gereçleri, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun müsveddeleri, telefon ve mors yazıcı gibi iletişim araçları ile yağlı boya tablolar bulunuyor” dedi.
Gümüş, müzede yer alan diğer eserlerle ilgili de şu bilgilerin altını çizdi:
“Yapının bölümleri arasında Riyaset Divanı Bakanlar Kurulu Odası, Encümen Odası (Komisyon Odası), Şer’iye Encümeni Odası (Anayasa Komisyonu), Meclis Toplantı Salonu, Reis Odası (Meclis Başkanı Odası) gibi alanlar da yer alıyor. Müzenin en anlamlı odalarından biri de bu çatı altında kabul edilen İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif Ersoy’un anısına, şairin kişisel eşyaları, hayatı ve İstiklal Marşı’nın kabulü hakkında kısa bilgilerin yer aldığı oda…”
Kurtuluş Savaşı Müzesi
Atatürk'ün 'Nutuk'u okuduğu yer: Cumhuriyet Müzesi (II. TBMM Binası) / ANKARA
Cumhuriyet Müzesi, I. TBMM binası yetmeyince yeni ‘Meclis Binası’ olarak açıldı. Burayı özel ve değerli kılan en önemli şey ise Atatürk’ün 15 Ekim ile 20 Ekim 1927 tarihleri aralığında ‘Nutuk’u 6 gün 36 saat ve 33 dakika boyunca burada okumuş olması.
“Derin bir tarihin yattığı Cumhuriyet Müzesi’nde, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Celal Bayar olmak üzere ilk üç cumhurbaşkanının kişisel eşyalarının yer aldığı odalar bulunuyor” diyen Özlem Köseoğlu, “Bu özel tarihi binada, Osmanlı ve Selçuklu motiflerinin bulunduğu tavan ahşap süsleri, çiniler, eşsiz saçaklar ve güzel kemerler gibi değerli mimari özellikler görülüyor” ifadelerini kullandı.
‘Avrupa’da Yılın Müzesi’ unvanına sahip: Anadolu Medeniyetleri Müzesi / ANKARA
Ankara Kalesi’ne çıkarken kalenin dış duvarlarına bakan iki Osmanlı dönemi binası bulunuyor; Mahmut Paşa Bedesteni ve Kurşunlu Han… İşte bu iki binada görkemli bir müze olarak karşımıza çıkıyor Anadolu Medeniyetleri Müzesi…
Ülkemizin en özel adreslerinden biri olan müze, 1997’de İsviçre’nin Lozan kentinde yapılan müzeler arası değerlendirmede ‘Avrupa’da Yılın Müzesi’ unvanını aldı.
“Bugün kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer alan Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde Anadolu arkeolojik eserleri, Paleolitik Çağ’dan başlayarak günümüze kadar kronolojik bir sırayla sergileniyor” diyen Erdoğan Gümüş, ekledi:
“Bu görkemli müzede bulunan koleksiyonlar; Paleolitik Çağ, Neolitik (Yeni / Cilalı Taş) Çağ, Kalkolitik (Bakır-Taş) Çağ, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk Çağı, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı, Lidya Dönemi, M.Ö 1200'lerden Günümüze Anadolu Uygarlıkları ve Çağlar Boyu Ankara olarak sınıflandırılmış…”
Keşfedilmeyi bekliyor: Gordion Müzesi ve Ören Yeri / ANKARA
Ankara’dan yola çıkıp Eskişehir ya da Afyon istikametine doğru yol alırken, Polatlı ilçesini geçtikten sonra kahverengi Gordion tabelası dikkati çeker ama çoğu kişi merak edip yönünü buraya çevirmez.
Oysa burada binlerce yıl öncesinin izleri duruyor. Frigler’in başkenti ve İç Anadolu’nun en önemli antik kentlerinden biri olan Gordion, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde de yer alıyor.
Gordion’u keşfeden ve ilk kazıları yapanın Avusturyalı filolog Alfred Koerte olduğunu vurgulayan Erdoğan Gümüş, “Yassıhöyük köyünün yakın çevresinde irili ufaklı onlarca yığma tepe dikkati çekiyor. ‘Tümülüs’ adı verilen bu tepeler, Frigler’den kalma mezar odaları…" dedi. Gümüş, şöyle devam etti:
-- Koni biçiminde olan ve sayısının 128 adet civarında olduğu belirtilen bu yığma tepelerin yaklaşık 35 tanesi kazılmış. Bunlardan en büyüğü ‘Midas Tümülüsü’ olarak da adlandırılan ‘Büyük Tümülüs’... Yaklaşık 300 metrelik çapı ve 53 metreye ulaşan yüksekliği ile Anadolu’nun ve antik dünyanın ikinci en yüksek tümülüsü olarak biliniyor.
-- Büyük Tümülüs’te; toprak düzeyinde ardıç ve çam ağacından yapılan mezar odası, kaba kireç taş blokları ile örülü 80 santimetre kalınlığında bir duvar ile çevrili... Gordion’da Midas’ın mezarı diye anılan bu en büyük tümülüs, müzenin tam karşısında bir abide gibi yükseliyor adeta...
-- Tümülüs’ün hemen karşısında ise bölgedeki kazılardan çıkarılan eserlerin sergilendiği Gordion Müzesi bulunuyor. Burada, Eski Tunç Çağı’ndan başlayarak Orta ve Genç Tunç Çağı ve Erken Frig Çağı’na ait çanak çömlekler, cam, mühür, mühür baskıları, İskender sikkeleri, Frig seramikleri, Roma dönemine ait eserler sergileniyor.
Anadolu’nun masal diyarı: Göreme Açık Hava Müzesi / NEVŞEHİR
Rüzgârın ve yağmur sularının aşındırmasıyla milyonlarca yıl içinde oluşan bir jeolojik yapıya sahip Kapadokya… Platolar, ovalar, yüksek tepeler, dik yamaçlı vadiler ve bunların arasındaki peri bacaları dünyada eşi benzeri olmayan bir yapı ortaya çıkarmış.
UNESCO’nun 1985’te Dünya Miras Listesi'ne ‘Göreme Milli Parkı ve Kapadokya’ olarak dâhil etmiş olduğu Anadolu’nun bu gizemli ve masalsı diyarı oldukça büyüleyici…
Erdoğan Gümüş, “Göreme Açık Hava Müzesi; Ürgüp ilçesi, Çavuşin Köyü, Ortahisar, Uçhisar, Zelve-Aktepe ve Göreme kasabası yerleşim alanlarını kapsıyor. Geniş bir sahaya yayılan alanda özellikle hemen her kaya bloğunun içinde manastır hayatının yoğun bir şekilde yaşandığına kanıt olan çok sayıda kiliseler, şapeller, yemekhaneler ve oturma mekânları bulunuyor” dedi.
Gümüş, alanda gezilecek yerlerle ilgili şu önerilerde bulundu:
“Göreme Açık Hava Müzesi’nde gezilecek müzeler; Elmalı Kilise, Yılanlı Kilise, Kızlar ve Erkekler Manastırı, Karanlık Kilise, Aziz Barbara Kilisesi, Pantokrator Kilisesi, Aziz Catherine Kilisesi, Tokalı Kilise, özellikle Tevrat, İncil ve Hz. İsa’nın hayatından alınmış konularla bezenmiş boyamalarıyla bir hayli ilgi çekici…”
Göreme
Datça Yarımadası’nın en popüler turizm noktası: Knidos Antik Kenti / MUĞLA
Tarihte Batı Anadolu kıyı kentlerinin en önemlilerinden olan Knidos, bugünlerde Datça Yarımadası’nın en popüler turizm noktalarından biri.
Knidos’un tarihine kısaca göz atarsak; bilinen ilk yerli halkı Karyalılar. Bölgedeki en bilinen yürüyüş rotası da adını bu halktan alıyor. Antik kentin tarihi MÖ 2000’li yıllara kadar uzanıyor. Kent en parlak dönemini ise kuzeyden güneye inen Dorlar zamanında yaşamış.
“Datça’dan Knidos’a özel araç ile tabelaları takip ederek ya da harita uygulamalarını kullanarak kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca Datça’dan Knidos’a deniz taksi ve minibüs ile de ulaşım imkânı bulunuyor” diyen Mehmet Altay, şu önerileri paylaştı:
“Knidos’ta özellikle gün batımını seyretmek müthiş keyifli. Fakat güneşi batırmak istiyorsanız, kalabalıktan dolayı mutlaka gün batımından bir iki saat önce Knidos’a ulaşmış olmanızı ve yine gün batımından bir saat sonra oradan ayrılmanızı tavsiye ederim. Böylelikle yarımadanın dar yollarında trafik stresi yaşamaz ve park problemini aşmış olursunuz. Bu arada Knidos’a gelirken Müze Kart’ınızı ve mayonuzu da almayı unutmayın. Antik kentin yanında bulunan restoranın önünden denize girerek gün batımında bir taşla iki kuş vurabilirsiniz.”
Knidos
Akdeniz’in en iyi korunmuş Roma tiyatrosu burada: Aspendos Antik Kenti / ANTALYA
Antalya’nın Serik ilçesi sınırlarında Belkıs köyünde yer alan Aspendos, Antalya’ya 47, Manavgat’a ise 36 kilometre mesafede yer alıyor. Özellikle Köprüçay yakınlarında bir tepe düzlüğüne kurulu olan Aspendos Tiyatrosu, öyle ihtişamlı öyle güzel ki sahip olduğu ünü hak ediyor.
“Aspendos, antik çağlarda ‘Pamfilya’ bölgesinin en önemli şehirlerinden biri olmuş. Günümüzde ise muhteşem antik tiyatrosuyla çeşitli etkinliklere ve konserlere ev sahipliği yapıyor” diyen Nurgül Büyükkalay, “Ziyaret ettiğiniz dönemde bir etkinliğe denk gelirseniz mutlaka değerlendirin. Tiyatronun mükemmel akustiğinde konser izlemek harika bir deneyim” dedi. Büyükkalay, şöyle devam etti:
-- Antik kentin en önemli yapısı olan tiyatro, tüm Akdeniz’in en iyi korunmuş Roma tiyatrosu… Roma döneminden günümüze kadar sağlam gelebilmeyi başarmış. 15 bin kişilik kapasitesi var. Aspendos’un bir diğer önemli yapısı da su kemerleri. Su kemerleri antik kent girişinden yaklaşık 2 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Tiyatrodan sonra su kemerlerini ziyaret etmeyi sakın ihmal etmeyin.
-- Antik tiyatro ve su kemerleri UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alıyor. Kentte göreceğiniz diğer yapılar ise stadion, agora, bazilika, hamam, anıtsal çeşme ve akropoldeki diğer kalıntılar.
Aspendos
Harika bir plaja sahip: Olympos Antik Kenti / ANTALYA
Adını şehrin kuzeyindeki heybetli Tahtalı Dağı’ndan alan Olympos, Antalya’da Beydağları-Olympos Milli Parkı sınırları içerisinde bulunuyor. Tarihi MÖ 3'üncü yüzyıla uzanan Olympos Antik Kenti, Antalya sahillerinde Phaselis’ten sonra ikinci önemli liman kentiydi.
Sonrasında kent sırasıyla; Cenevizliler, Venedikliler ve Rodos Şövalyeleri tarafından tekrar tekrar inşa edildi; 15'inci yüzyılda Osmanlı hakimiyetiyle tamamen boşaltıldı.
“Deniz kenarında bulunan bu güzel antik kentin tiyatrolarını, hamamlarını, kaya mezarlıklarını ve tapınaklarını gördükten sonra günü Olympos Plajı’nda yüzerek bitirebilirsiniz” diyen Mehmet Altay, “Kentin denize açılan yerinde Artemias ve ailesine ait bir lahit bulunuyor. Bunun dışında Olympos o dönemlerin korsan şehri olduğu için şehirde korsan kaptanların lahitlerini de görebilirsiniz” ifadelerini kullandı.
“Myra Antik Kenti'ni ziyaretinizde, Müze Kart'larınız ile giriş yaptıktan sonra hemen solunuzda günümüzde görebileceğiniz en şaşalı Likya dönemi kaya mezarları sizi karşılayacak” diyen Mehmet Altay, “Burada harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Roma Dönemi tiyatrosu da oldukça etkileyici. Myra Antik Kenti'ne giderseniz yine Müze Kart ile giriş yapabileceğiniz, 4-5 kilometre mesafede bulunan Noel Baba Kilisesi’ni de ziyaret etmeyi unutmayın” ifadelerini kullandı.
'Üç Güzeller Heykeli’ görülmeye değer: Side Müzesi / ANTALYA
Side’deki medeniyetlerin inançlarının çeşitliliği, bölgede çok farklı tanrılara atfedilmiş tapınaklar inşa edilmesine neden olmuş. Bu da Apollon’un ışık saçan kenti Side’yi başlı başına bir açık hava müzesine çevirmiş durumda…
Side Antik Kenti’nde antik bir hamam binası içinde yer alan Side Müzesi de nadide eserleriyle kesinlikle zaman ayrılması gereken bir yer.
“Müze, 1’den 5’e kadar numaralandırılmış salonlardan ve avludan oluşuyor” diyen Nurgül Büyükkalay, “Roma Dönemi’nden lahitler, frizler, sütunlar, büstler ve heykeller; Selçuklu Dönemi’nden kalma yazıtlar, mezar kitabeleri, çeşitli imparatorluklara ait sikkeler müzede göreceğiniz değerli eserler arasında yer alıyor. Side Müzesi’nin en dikkat çekici eseri ise zarafet, güzellik ve bereketi simgeleyen Üç Güzeller Heykeli… Bunlarınn dışında Hera, Afrodit ve Athena’nın heykellerini de yakından görmeyi unutmayın” dedi.
Dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri: Zeugma Müzesi / GAZİANTEP
Dillere destan ‘Çingene Kızı Mozaiği’ni duymayanınız yoktur. Sırf bu mozaikle bile on binlerce ziyaretçi çeken Zeugma Müzesi, ülkemizin en önemli müzelerinden biri…
Nurgül Büyükkalay, “Müzede çok büyük boyutlu panolar var. Hepsi ustalık eserleri. Fakat müzenin en önemli eseri bu büyük panoların önüne geçen, diğerlerine göre küçük parçalar halinde keşfedilen Çingene Kızı Mozaiği” dedi ve ekledi:
“Çingene Kızı’nın bakışlarını etkili yapabilmek için özel bir teknik kullanılmış. Yüzündeki sevinç ve hüznü aynı anda yansıtması müthiş bir portre sanatı ustalığı. Helenistik dönem resim sanatında ‘üç çeyrek bakış’ olarak bilinen bir teknikle yapılmış. Bu tekniği aynı zamanda Leonarda da Vinci’nin dünyaca ünlü Mona Lisa’sında da görebilirsiniz.”
Çingene Kızı Mozaiği
Zeugma Müzesi’nin hem bina büyüklüğü hem de mozaiklerin kapladığı alan açısından dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olduğunu söyleyen Büyükkalay, “Geç Antik Dönem kiliseleri, erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekler, Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeler müzeyi çekici kılan eserlerden. Savaş Tanrısı Ares’in bronz heykelini de görmeden sakın dönmeyin” ifadelerini kullandı.
Fotoğraflar: iStock