Gül bitmiyor işte

HOCANIN, kocanın, ananın, babanın vurduğu yerde gül biter mi gerçekten?

Çok seviniyorum. Avrupa Birliği’nin yüzümüze tuttuğu aynaya cesaretle bakma kararımız güçlendikçe, savunma zırhlarımızdan sıyrılıp gerçeklerimize dönmeye başlıyoruz.

Kendi sorunlarımız üzerinde konuşup, daha ciddi biçimde düşünüyoruz.

Şiddete en şatafatlı kılıflar uydurmakta ne kadar da başarılı olduğumuzu gözlerimizi bu aynaya çevirdikçe fark ediyoruz.

Ananın vurduğu yerde gül bitermiş, bazen bu koca da oluyor, hoca da.

Çocuğunun etini hocaya teslim edip, eve kemiklerinin gelmesine razı olan bir toplumuz biz.

Sopayla eğitip, yumrukla yola getirileceğine inananlarız.

*

COPLA vatan sevgisi öğretmeyi, işkenceyle yola getirmeyi, yumruğu masaya vurarak sözünü dinletmeyi doğal karşılamayan kaç kişi çıkar?

Aslında şiddetin milliyeti yok. Ama farkına varmanın toplumdaki demokratikleşme seviyesi ile ilgisi var.

Eğer Avrupa Birliği hedefini koymasaydık kendimize, ‘kol kırılır yen içinde kalır’, ‘kan kusulur, kızılcık şurubu içtim denir’ anlayışına karşı mücadele etmemiz gerektiğinin farkına varacak mıydık?

Bu mücadelenin de bizden, bireyden başlaması gerektiğini savunanların sesi bu kadar hızlı ulaşabilecek miydi kulaklarımıza?

Aile içi şiddete son kampanyası, arkadaşlarımızın verdikleri bilgilere göre kar topu gibi büyüyor.

Gaziosmanpaşa Belediye Başkanı Dr. Erhan Erol, bu konuda örnek belediye olmak istediklerini söylüyor. Başka belediyelerden gelen haberler de var.

Şiddete karşı kampanya yerel yönetimler arası bir yarışa dönmek üzere.

Bu kampanya sayesinde, taşlar yerli yerine oturacak.

Çünkü ilk kez, bir kitle iletişim aracı sivil toplum ile el ele kökleri derinde olan bir sorunun üzerine gidiyor.

İşte buna da çok seviniyorum. Keşke televizyonlarda kadın programlarını yapan arkadaşlar da, Türkiye’nin her köşesinden kadınlar tarafından yaygın bir biçimde izlendiklerinin bilinciyle hayatın meselelerine yaklaşsalar.

*

GÜNLERDİR Sıla’yı konuşuyoruz. Onun şiş yüzünün resmini ilk gördüğümde, herkes gibi annesine kızdım. Ama sonra haksızlık ettiğimi düşündüm.

Dayakla büyümüş, ‘hem dövülmüş hem sevilmiş’ bir annenin, çocuğunu eğitmede en etkili araçlardan biri dayak. ‘Kızın dövmeyen dizini döver’ dememişler miydi ona?

Aile içi şiddete karşı mücadele, evet önce aile içinden ama hemen sonra da yerel yönetimlerden başlar.

Bizim belediyecilik anlayışımız ise devlet baba anlayışımızın küçük ölçekli tekrarıdır.

Belediye, esas olarak o bölgedeki arsalar ve kooperatiflerle ilgilenir. Halk için de çeşme, yol ve park yapmakla sorumludur sadece.

Oysa, belediyeler çocuklar, gençler, yaşlılar, kadınlar, aileler, yoksullar, sağlık, çevre yani insanı ilgilendiren her konuyla ilgilenmeli ve çözümler üretmekte yardımcı olmalıdır. Bizler, kendi belediyelerimizin çatısı altında gönüllü sorumlulukları paylaşmalıyız. Gönüllü aileler, danışmanlar ve daha birçok çözüm örneği bulmalıyız.

Sıla kurtarılmadı. Geçici çözüm bulundu sadece. Annenin vurduğu yerde gül bitmez. Aile içi şiddete son kampanyası bunu gösteriyor. Ve çözüm bulmak konusunda hepimize iğneyi batırıyor.
Yazarın Tüm Yazıları