DÜNYADA cumhurbaşkanı ile başbakanı "gizlice buluşan" başka bir ülke olduğunu sanmıyorum.
Haberin Devamı
Zaman zaman Fransa’nın eski CumhurbaşkanıMitterand’ın basını atlatıp, özel yerlerde "sevgilisiyle" buluşmaya gittiğini duyardık.
Ama böyle "topluca" kaybolma olmazdı. Zaten o işler de kalabalık yapılmaz!
Elbette Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın gittikleri her yere bir gazeteci ordusu ile gitmeleri gerekmiyor. Bazı durumlarda böyle üst düzey yöneticilerin ortalıkta fazla görünmeden bazı görüşmeler yapmak istemeleri de doğaldır.
Doğal olmayan şey Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın gizlice buluşma ihtiyacı hissetmiş olmaları.
O gün Başbakan, "önemli bir toplantı" nedeniyle İstanbul’daki programını kısa kesip Ankara’ya döndü. Demek ki Cumhurbaşkanı ile "önemli bir konu" görüştüler.
Merakımı çeken şey de bu: Böyle önemli bir zirve toplantısı neden devletin bu iş için ayrılmış yerlerinde yapılmadı? Cumhurbaşkanı, neden kendisinin astı durumundaki bir yönetici ile gizlice buluştu? Çankaya Köşkü’nde konuşulamayacak olan neydi?
Öte yandan şöyle bir durum da var:
AKP çevrelerine göre buluşmanın nedeni olası bir kapatma ve siyaset yasağı durumunda emanetçinin kim olacağını konuşmakmış.
Cumhurbaşkanı, Anayasamıza göre "tarafsız ve bağlantısız" olması gereken bir kişi.
Artık AKP’li değil. Yemini gereği olmaması gerekiyor.
Bu durumda AKP’de emanetçinin kim olacağı onu neden ilgilendiriyor?
Hadi ilgilendiriyor diyelim, bunun gizlice konuşulmasının anlamı ne?
Gerçek bir muamma!
Haberin Devamı
TERÖRE TESLİM OLMAYALIM
HEPİMİZİ derin acılar içinde bırakan bir terör olayı yaşadık.
Şimdi acının ve öfkenin bizi esir almasına izin vermeden neler yapabileceğimizi düşünme zamanıdır.
Birkaç küçük notum var bununla ilgili olarak.
1- Terörün amacı umutsuzluk yaymak, dehşet görüntüleri ile sindirmek ve toplumumuzun olağan yaşam akışını değiştirmektir. Terör olayından sonra gazetelere ve televizyonlara yansıyan görüntülerin, bundan sonra tekrarlanıp durması bu amaca hizmet eder. Gazetelerden ve televizyonlardan artık bu görüntülerin kalkması gerekiyor.
2- Terör olayının meydana geldiği bölgede yaşayanların bu travmadan etkilenmemeleri söz konusu değildir. Özellikle küçük yaştakilerin bu olaydan, patlama sesinden ve görüntüler nedeniyle yaşayabilecekleri ruhsal sorunlar küçümsenmemeli. Bölgede geçici psikolojik destek üniteleri kurulmalı ve bu travmanın etkileri bir an önce silinmeli.
3- Aynı şekilde patlamanın meydana geldiği bölgede olaydan ekonomik olarak etkilenenler, hasarın yarattığı zararla baş başa bırakılmamalı. Semtte bir acil ekonomik yardım paketi uygulamaya sokulmalı.
4- Bu tür terör girişimlerine karşı vatandaşı bilinçlendirecek, nasıl davranılması gerektiğini öğretecek, şüpheli durumları fark etmelerini sağlayacak bir genel eğitim kampanyası yapılmalı.
GÖREV BAŞBAKAN'A DÜŞÜYOR
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, hepimiz gibi terörist saldırıda yaşamını kaybedenler nedeniyle derin bir üzüntü içinde.
Dün yaptığı konuşmadaki sözlerinin şiddeti bunu ortaya koyuyor. Büyük olasılıkla hepimiz kendi aramızda konuşurken bu konuyla ilgili böyle öfkeli yorumlar yapıyoruz.
Ancak Erdoğan ile aramızda önemli bir fark var.
O başbakan, icra makamının başı, polisi, askeri, istihbarat teşkilatları ona bağlı.
O bizim gibi konuşarak öfkesini yatıştırmak makamında değil.
Yapılacak şey, arası fazla uzamadan bu olayın faillerini, planlayıcılarını yakalamaktır.
Emniyet güçlerinin bugüne kadar ele geçirdikleri patlayıcı miktarı, herkesin dudaklarını uçuklatacak kadar çok. Yani bu konuda önemli bir başarı da söz konusu, bunu ihmal etmeyelim.
Ancak bu son olayda istihbarat faaliyetleri belli ki yetersiz kalmış.
Bu yetersizliğin sonuçlarını tamir edebilmek belki mümkün değil ama failleri yakalamak hepimize derin bir "oh" çektirecektir.
Ve Başbakan’a düşen bir rol daha var: Deniz Baykal’ın ortak tepki çağrısına elini uzatmalı ve herhangi bir siyasi partinin öncülüğü söz konusu olmadan bu olayı kitlesel olarak protesto edebilmemizin yolunu açmalı.
Ülkeyi yönetmekle Erdoğan görevli ve bu eli uzatmak da ona düşüyor.