"Yazılarınızı severek okuyorum yorumlarınız ve açıklamalarınız çok güzel. Bir slogan var ve beni gıcık ediyor aylardır. Sizce Digitürk canınınız o anda ne seyretmek isterse onu gosteren TV midir? Günümüz teknolojisinde Digitürk için kulanılan bu slogan yanlıştır. Çünkü ben o anda Kanal D’deki bir diziyi izlemek istiyorum fakat yayınından 4 saat sonra... Bu mümkün değil Digitürk’le. Yani istediğim şeyi o anda göstermiyor. Haksız mıyım? Fakat Amerika’daki ’tivo’ denilen sistemde bu mümkün. Günlük TV seyrinizi istediğiniz gibi siz ayarlıyorsunuz. Saatlerini, ayrı kanalları, programları... Canlı televizyonu durdurma, geri sarma... Belki siz de biliyorsunuzdur. Bu ’tivo’ çok daha gelişmiş dijital kutu... Yani kablolu yayından ne farkı var Digitürk’ün onun için de aynı sloganı kullanabiliriz ne farkeder. Günün birinde bu ’tivo’ sistemini biri Türkiye’ye getirirse ne olacak bu slogan."(Alper Nakri, Los Angeles)
Yorum: Alper’in mektubuna bugün özellikle yer vermek istedim. Alper, Amerika’da yaşıyor.Hürriyet okuyor. Türk televizyon kanallarını izliyor. İzlediği reklamı da doğal olarak oradaki yaşantısı ve deneyimlerine göre değerlendiriyor. Başlıyor Digitürk sloganından yakınmaya... Ders gibi bir örnek. Eğer mesajı alanın yaşantısını, açılımlarını, duyarlılıklarını, inançlarını hesaba katmazsanız gönderdiğiniz mesajın nasıl bir etki yaratacağını asla tahmin etmezsiniz.
Alın size Danimarka’da yayınlanan Hz. Muhammed karikatürleri... Ben de o karikatürleri görünce gıcık oldum. O karikatürleri çizen, bir müslümanın o karikatürleri gördüğünde ne hissedeceğini düşünebilse yine aynı şekilde çizer miydi? Haydi bir an Hz.Muhammed’in suretinin bile çizilemeyeceği inancı "gözden kaçmış" deyip bir yana bırakalım... Jyllands Posben isimli Danimarka gazetesinde yayınlanan 12 karikatür Hz.Muhammed’i, Usame Bin Laden, Kaddafi, Ahmedinecat, Erbakan ya da Humeyni gibi resmediyor...
Türkiye’de yaşayan, en dinsiz, en radikal İslam karşıtı, en laikçi bile Hz.Muhammed’i zihninde böyle resmetmez, ona bir "dini lider" kimliği kazandırmaz. Ve de asla "terörist" olarak çizmez... Bakın, "çizemez, korkar" demiyorum, "çizmez" diyorum. Çünkü onlar bile Kuran’ın, İslam’ın, Hz. Muhammed’in "İslami terörden", İslam adına yapılan gerici-medeniyet dışı uygulamalardan sorumlu tutulamayacağını bilir.
Dolayısıyla o karikatürlerin müslümanlığı, ya da her hangi bir dini, ya da dini değerleri ucundan kenarından bilen biri tarafından çizilmesi mümkün değil. O karikatürler asla sistemli bir hristiyan-müslüman savaşının ürünü değil. Sadece bilgisiz, ilgisiz, umursamaz bir avuç Avrupalı gazetecinin ürünü... Avrupa gazeteci yetiştirme modelini yeniden gözden geçirse iyi olur. Özellikle de Danimarka’dan başlayarak...
Alper’e gelirsek... Tivo’yu yıllardır biliyorum Alper.Tivo sayesinde izleyicinin isterse reklamları izlemediğini de... Eğer Tivo Türkiye’ye girerse televizyon kanalları ne yapar işte onu bilemem...
Not: Siz cuma çıkışlarındaki "kışkırtıcı" zorlama eylemlere, "kışkırtıcı" gazetelere bakmayın. Bazıları Danimarka’daki densizliği kullanıp "Türkiye’de radikal İslamı" güçlü göstermeye ve modernleşmenin önünü kesmeye çalışıyor. Tepki tabi ki gösterilebilir ama asla varolan "saldırgan, terörist" imajını pekiştirecek şekilde değil.
15 değil 70 milyon
BUGÜN Digitürk’ten tutturduk öyle gidiyoruz. Etkili reklam yapınca sonuçlarına da katlanacaksın. Etkili reklam daha fazla düşünce kışkırtır, ürün zihinde daha fazla evrilir, çevrilir ona göre... Bu kez e-posta Oğuz Kaya’dan:
"Yazılarınızı aksatmadan zevkle takip ediyorum.Ancak, Digitürk reklamı ile ilgili beğeninize katılmıyorum. 15 YTL’ye Digitürk’te istediğiniz kanalı izleme olanağı maalesef yok.15 YTL’lik paketteki kanalların birçoğu sıradan bir tepe anteni ile de seyredilebiliyor. Reklamdaki, Digitürk’ün sözünü ettiği boyutta keyfe göre kanal izleme bedeli 70 YTL civarında...."
Yorum:Oğuz’cum, ürünün parçalanabilir en düşük fiyatlı bölümünün "çekicilik" olarak kullanılması standart bir reklamcılık uygulaması... Digitürk de 15 YTL’yi çekicilik olarak kullanıp, ilgi uyandırmaya çalışıyor. 15 YTL’ye "sıradan kanallar" alındığı da kısa bir temasla anlaşılır birşey. Anlayan da abone olmaz olur, biter. Dolayısıyla burada bir aldatma yok, sadece biraz hayal kırıklığı olabilir. Hayali kırılmış insanlar bir daha Digitürk’e inanırlar mı onu da Digitürk düşünsün!
Kurtlar Vadicilere Derby Samurai
"MİLLİYETÇİ-İslamcı Türkiye" kurgusu ilgi uyandırmak, ikna etmek, para kazanmak için farklı bir damar haline gelmeye başladı. Bu açıdan her uygulamalı iletişimcinin "Kurtlar Vadisi" olgusunu anlaması gerektiğini düşünüyorum. Bu damarı anlayan, içine nüfuz eder, oldukça da iyi sonuç alır. Ya da karşı durur karşıdakilerin ilgisini uyandırır, ikna eder, onlardan para kazanır. Örneklerle açıklayayım. Pazar pazar zihnim çok açık...
Cuma Hürriyet’te Kurtlar Vadisi Irak filmindeki mesajları beğenmediğimi yazdım. Söz konusu damarla ilgili çok sayıda hem küfürüm hem de "bilimsel içgörülerim" oldu... Küfürler bana kalsın, bir ikisini paylaşayım... Önce Barış Şirin ne diyor özetleyerek bakalım:
"Kimileri tarafından aşağılansa bile Kurtlar Vadisi dizisinin tüm bölümlerini izledim.Bugün gündemin perde arkasını görebildiğime inanıyorsam bunu Go oynamama ve Kurtlar Vadisi dizisini izlememe bağlıyorum... Bu ülkede ’Black Hawk Down’,’Windtalkers’ gibi saf Amerikan propaganda filmleri izledik. Rambo da izledik ’Captain America’ da okuduk.Şimdi Polat Alemdar’ı izliyoruz ve bu filmde de biz ezilirken Polat bütün bunların intikamını alır diyerek izliyoruz. Belki kendimizi kandırıyoruz ama yine de Polat Alemdar sayesinde bir nebze olsun yüreğimiz soğuyor.Bu bakımdan benim için bir ’Feel Good Movie’ (kendimi iyi hissediyorum) etkisi olan bu filme niye bu kadar tepki gösteriyorsunuz?"
Diğer e-posta İlknur İnce’den...
"Direk konuya gireceğim.Neden kendi halkınızın başarılarıyla gurur duymak onlara destek olmak yerine neden köstek oluyorsunuz... Lütfen artık Türk halkının potansiyelinin, isterse neler yapabileceğinin farkına varın.Biraz da Avrupa yanlısı değil de kendi halkınızdan kökünüzden yana olun Siz kendi içimizdeki aydınlarımızı bizi bu kadar küçük gördükçe daha kendi içimizde bile kendi benliğimizi benimseyememişken başarılarımızı bile bu kadar zor kabullenirken nasıl kendimizi dışa avrupaya yansıtabiliriz. Kendi özünüze kökünüze düşman olabiliyorsunuz bu kadar baltalıyorsunuz aklım almıyor. Şunu kabul edin artık TÜRKÜN TÜRKTEN BAŞKA DOSTU YOKKKKKKKK..."
Barış ve İlknur’un traş bıçağı markasını tahmin edin bakalım... Bildiniz Derby. Reklamdaki kahramanları da Ali Desidero... İçimizdeki Kurtlar Vadisi damarını yıllar önce keşfeden reklamcı Ali Taran’dı... Ne diyordu tek bıçaklı Derby reklamları o zamanlar: "Yapmışlar Coni’ye hani Ali’ye Veli’ye?"
Şimdi aynı Ali Desidero iki, üç bıçaklı Derby Samurai reklamlarında... Türk bayrağı eşliğinde bu kez omuzlarda...
Meraklılara... Derby yeni ürün geliştirmiyor, taklit ediyor üstelik bir internet sitesi bile yok.
Kurtlar Vadisi karşıtlarına Gilette Mac 3 Turbo
RABİA Köseoğlu ise Kurtlar Vadisi’nin karşısında:
"Hürriyet Cuma’daki ’Polat değil Rambo-Kara Murat’ başlıklı yazınızı öyle heyecanla ve keyifle okudum ki.Filmle ilgili tüm görüşleriniz o kadar gerçekçi ve dogru ki, size çok teşekkür ederim.Keşke herkes sizin gibi gorüşlerini geçmişimizi, şu anki durumumuzu ve geleceğimizi degerlendirerek aktarsa bizlere.Tüm televizyon programlarında filmin ekibi kahraman olarak anlatılıyor.Hey gidi Turkiye!Ne haldesin!"
Ozan Özen kısa kesmiş: "Özellikle Bilal İnci, Polat Alemdar esprinize bayıldım söyliyim çok güzel bir değinme olmuş."
İlkay Barboros:"Az bile yazmışsınız.Türkiye kurgu ile gerçek arasındaki farkı anlamalı.İllüzyonlar yaratarak kendini kandırmamalı. Biz de Türküz, biz de Müslümanız ama kendimizi asla geri kalmış ülkeler arasında görmek istemiyoruz.İlerlemenin yolu rambolar yaratmaktan geçmiyor.Gerçeklerle yüzleşmekten geçiyor. Bu ülkede 16 yaşındaki bir çocuk ’Ağca olacağım’ diye papaz öldürüyorsa o da mı Sam Marshall’ın gözü dönmüş adamı?"
Kurtlar Vadisi karşıtlarına önerdiğimiz marka Gilette Mac 3 Turbo. Reklam kahramanları yakışık, güçlü kuvvetli, sağlıklı batılı erkekler. Gilette global strateji uyguluyor. Yeni ürün yaratmada öncü... Mac 3 üç bıçaklı ve pilli... Gilette.com’a girerseniz mükemmel bir ürün animasyonu sizleri bekliyor. Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projeleri arasında da Türkiye’deki depremzedelere yardım etkinliği bile var. Başka sorum yok.
Avea konkurda
AVEA’da Genel Müdür değişti, Cüneyt Türktan başa geldi. Kısa sürede oldu, reklam ajansı konkuruna çıktı. Çağrılan ajanslar TBWA, Rafineri, Branded, McCann ve Y&R reklamevi..Brief verilmiş, sunuşlar Mart’ın ilk haftasında.
Vodafone Telsim’in kendine devrini bekliyor. Büyük olasılıkla isim değişikliği olacak (doğrusu da bu) ve reklam ajansı konkuruna çıkılacak...
Anlayacağınız GSM kategorisi yeni bir reklam savaşının eşiğinde. Taraflar baltalarını biliyorlar ya da bilemek üzereler. Bu arada numara transferi ve GSM’ler arası konuşma ücretlendirme konusunda büyük bir lobi savaşı sürüyor.
Numara transferi ve GSM’ler arası ücretlendirme yasayla düzenlenmeden Turkcell’in yaklaşık 30 milyon abonesinin hakkından gelmek zor.
Bu arada Turkcell’in Kadir Çöpdemir’ini Fortis de kullanmaya başladı. İdeal Kart reklamlarında oynatıyor. Fortis doğru mu yaptı o şüpheli... Fortis konusunda nasıl haklı çıktım ama...
Fortis şubesi gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? Reklamlar kurumsal ögelere nasıl nasıl duygu kattı değil mi?
Çekirgelik
Kimi zaman devrimciler devrimler arasında sıkışıp kalırlar.