Paylaş
Tabii o siyasetin tam içinde sahada, biz seyirci, tribünlerdeyiz. 60’tan da, 80’den de önce yollarda yürüyemediğimizi, pencere önünde oturamadığımızı, arabaların içinde küçük çocuklarımızla iki ateş altında kalıp ne tarafa gideceğimizi bilemediğimizi, Bahçelievler 4. Cadde’de sağcı-solcu gurupların birbirlerine ateş ettiğini, bir kaza kurşunu bize isabet etmesin diye evin içinde yerlere yattığımızı, vs. vs. hatırlıyorum. Bunlar gerçekti, yaşadık. Sayın Demirel’in Meclis heyetine söylediği değerlendirmeleri okudum. Aynı benim ve o devirleri yaşayan yakınlarımın yorumları gibi... 28 Şubat irticaya karşı hareket değil miydi? Yanlış mı hatırlıyorum diyorum ama bilge kişi Demirel de öyle söylüyor. Birtakım uygulamaların “o zamanın gereği” olduğunu söylüyor. Gerçekten bizim de düşüncelerimiz aynı. Yani geçmiş hakkında yorum yapanlar o devirleri yaşamamış olup yüzeysel ve aceleci mi düşünüyorlar, söylüyorlar? Onların değerlendirmeleri ne derece doğru, acaba yanlış mı?
O günleri yaşayanlar inanın böyle düşünüyorlar. Karar vermede acele etmemeli. Sakin, belgelere dayalı, bilimsel hareket etmeli.
Prof. Dr. Siber GÖKSEL (Hekim, emekli, 78)
O kadar otoyol yapıldı, trafik memuru hep ceza mı kesecek?
Hız sınırları artırılmalı
MEMLEKETTE şehirler arasında iyi yollar vardı, ilave duble yollar vs.’lerde yapıldı. Otomobillerin çekişleri, konforları arttı. Bunlarda düşünülerek sözde kanun çıkarıldı ve hız limitleri artırıldı ve Karayolları Genel Müdürlüğü’ne azami hızların düzenlenmesi yetkisi verildi, bölge müdürlüklerine bağlı yolların uygunluk derecesine göre... Hani nerede? Yeni kanuna göre nerede hız limitleri günün ve yol şartlarına uygun hale getirildi? Kanun çıkarılmış, kanunda var, uygulaması olmadıktan sonra neye yarar? Bugün şehir içinde 90 ve 100 km. üzerinde seyredenler var. Şehirlerarası yolda 90-100 km. hız çekilmiyor artık. Bunaltıyor, uyuşukluğa neden oluyor. Zaten araçlar performanslı 100 km’de gideyim desen bile 4. vitese göre yüksek, 5. vitese göre düşük geliyor, sonunda da sürücü bunalıyor basıyor gidiyor. Ondan sonra da yok radar, yok ortalama hız hesapları yapılıyor.
Adam gibi yol durumuna göre düzenleme yapılır, buna rağmen kurallara uyulmazsa cezası neyse tabii ki kesilir, ama böyle olmaz. Zaten normal vatandaş hep yolunacak kaz görüldü, vergisi, cezası hep normal vatandaşa ödettirildi, başkalarının ödemediklerinin faturası da dolaylı vergilerle normal vatandaştan tahsil edildi. Halen kaçak kullanım payı vs. diye hep normal vatandaşa giydirildi. Polislere şu kadar ceza tahsil edeceksiniz diye talimatlar verildiği ve millete, bana da lüzumsuz cezalar kesildiğini herkes biliyor. Oraya tuzak kurup radar koy, burda hesapla, olur olmaz şeylere bas cezayı... Böyle bir anlayış olmaz. Bence bazı kazalara da bu uygulamalar neden oluyor.
Günün şartlarına, yol ve trafik koşularına uygun düzenlemelerin uygulanmasını isteyenlerdenim.
Alptekin ERDEMLİ
Prof. Dr. Şengör ne demek istiyor
PROF. Dr. A. M. Celal Şengör, Cumhuriyet’in ‘Bilim Teknik’ ekindeki ‘Zümrütten Akisler’ köşesindeki yazısında ‘Ülkeyi terk etmekten’ söz ediyor. Şengör’ün yazısının ilgili bölümü şöyle:
“AKP yönetiminin ülkemizde bilime ve bilim öğretimine verdiği zarar onlarca yılda temizlenemeyecek tür ve büyüklüktedir. Bu ortamda bilim yeşeremeyeceği gibi bilim adamı da barınamaz.
Sayın Başbakan’ın sanata karşı takındığı tutum bellidir. Üniversite için de hatırlarsanız, ‘Okuyan arkadaşlarımın hepsi aç geziyor’ gibi bir vecizesi vardır. Ancak halkımızın yarısı kendisine oy vermekte, geri kalanının desteklediği bazı partiler ve AKP içinden çıkan Sayın Cumhurbaşkanı da her gerektiğinde ona ya destek ya da fırsat sunuyor.
Bu, felakete doğru bir gidiş olmasına rağmen, elbette demokratik bir tercihtir ve kimsenin bir diyeceği olamaz. Ama aynı nedenlerle, bilim insanlarını ve modern sanatçıları da burada durmaya artık Türkiye ikna edemez. Sanırım hepimiz sonunda birer birer şapkalarımızı alıp bu sahneyi terk edeceğiz, çünkü biz politik mücadeleye bulaşamayız. En azından benim, ülkemde güvenebileceğim tek bir kurum kalmadı. Sayın Fazıl Say da herhalde aynı düşünceleri paylaşmaktadır ki göçü düşündüğünü dile getirdi. Benzer düşüncelerin aklıma her geçen gün daha sık geldiğini saklayamam. Sanırım AKP destekçileri de buna pek memnun olacaklar. Ama şunu unutmasınlar: Sanat ve bilim insanlarını ülkeden kaçıranların çocukları ve torunları bir Afganistan cehenneminde yaşayacaklardır.
Çökertme!..
“ÇÖKERTME’den çıktım da Halil’im/ Aman başım selamet” diye başlayan, hepimizin bildiği bir Bodrum türküsüdür, Çökertme... AKP İktidarı, son zamanlarda kendinden olmayan veya kendisine katılmayan belediye başkanlarını çökertmekte kararlı, kötü bir yol izliyor. Önce müfettiş ve polis baskısıyla başkanlar bunaltılıyor.
Dünya ve Türk siyasi tarihi bu tip insanlık dışı olaylarla doludur. Bu tuzakları kuranlar, insanların özgürlüklerini çalanlar mutlaka layık oldukları cezalara çarptırılmışlardır. Gün gelecek, herkes yaptığının da, yediğinin de, yedirdiğinin de hesabını verecek. Masum insanların ‘ah’ını alanlar, misliyle ödeyecekler. Başını dik tut, Bodrumlu Mehmet Efe (Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon). Bunlar seni çökertemezler, az kaldı.
Rifat SERDAROĞLU
Biliyor musunuz
ESKİ Spor Bakanı ve Belediye Başkanı Yüksel Çakmur’un, “İktidarın, İzmir Alsancak Stadyumu’nun yerine kocaman bir AVM yapılması’na tepki göstererek “Altay’ın, Göztepe’nin, İzmirspor’un, Karşıyaka’nın, Altınordu’nun başarılarının yaşandığı, İzmir’in gözbebeği bu stadı TOKİ’ye vererek yıkmak bir ihanettir; iktidar, İzmirlilerin içini karartan kararından mutlaka vazgeçmelidir” diye açıklama yaptığını..
İDO’ya ne olmuş
YENİKAPI’dan Marmara Adası’na yabancı uyruklu konuklarım için bilet aldım. İnterneti kötü bir sistem, başarılı olamadım. Kabataş’a gittim orası da beter, tek gişe bakıyor. Onlarca insan kuyrukta. Farklı yerlere koltuk verildi; koltuklardan biri cam kenarı olduğu için 5 lira fark alındı. Bu resmen soygun. Özelleştirilmeden önce böyle şeyler yoktu. Yazık bu millete. Geçen yıla göre felaket zam yapmışlar, bir de ekstra paralar!
Semra ÖZGÜN
Paylaş