Fransız Okulu

Liseyi Ankara’da Ziya Gökalp Caddesi’nde bulunan Fransız Kültür Merkezi’nin içinde, bir kaç kata yayılmış küçücük okulda okudum, bitirdim.

Haberin Devamı

Bizim zamanımızda adı Lycée Français d’Ankara idi. Sonradan Lycée Charles de Gaulle oldu.

 

O zamanlar bize diğer okulların öğrencileri zombiymişiz gibi bakarlardı.

 

Adı Fransız Okulu ya, nedense okulumuzla ilgili herkesin tek aklına gelen ‘kızları rahat’ cümlesi olurdu. Ne acıklı değil mi! Çok şükür o ‘rahatlık’ kimseyi sapık mapık yapmadı. Hepimiz normal gelişimimizi, hiç kimseyi sapıkça damgalamamayı öğrenerek tamamladık.

 

Ama bu bizim ‘ülke’ gerçeğimizdi ve bu yüzden annem ve babam ben mezun olana kadar büyük stres içinde yaşadılar. Beni sıradışı bir okula verdikleri, sürüden ayrıldıkları için aslında onlar benden daha çok zorlandılar. Yani sanırım öyle olmuş. Bunu şimdi bu yaşımda, iki çocuk annesi olunca anca anlıyorum.

Haberin Devamı

 

Bir sürü insan sürekli bizim okuldan çıkanların ‘başarılı’ olamayacağını, ‘üniversite sınavını’ kazanamayacağını, ‘ülkemize, örf ve adetlerimize ayak uyduramayacağımızı’ söyleyip duruyordu. Kimisi yüzümüze, kimisi de arkamızdan söylüyordu bunu. Hiç kimse söylemese bile, havada bu hayalet sesler çınlıyordu bir şekilde. İnsanın bunları duyarak okumaya çalışması nasıl güven kırıcı anlatamam size.

 

Okulumuzda az öğrenci vardı. Caddenin ortasına çıkardık tenefüslerde. Spor yapmak için başka okulların tesislerinden faydalanmak zorunda kalırdık. TEDliler dağıldı mı, bir süre bina içerisinde mahsur kalırdık. Azıcık tırsardık.

 

29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs gibi önemli günlerde, öğretmenlerimiz bizi bir şekilde mutlaka Tevfik Fikret Lisesi’ ne törenleri izlemeye gönderirlerdi. Törenlere katılmamız, içinde olmamız, yaşamamız için teşvik ederlerdi.

 

Haberin Devamı

Bizi buna teşvik eden öğretmenlerimiz Fransızdı.

 

Aralarında yeni mezun genç öğretmenler olduğu gibi, oldukça yaşlı olanlar, hatta Rahipler bile vardı. Hiçbiri bir gün bile bizi kendi değerlerimizden uzaklaştırmaya yönelik baskıda, telkinde bulunmadı. Tam tersine, kendimize saygı duymak için ülkemize saygı duymamız gerektiğini öğrettiler.

 

Hatta bir Madam Demitri vardı ki, efsane!

 

Madam Demitri her 10 Kasım’da biz atlarsak bizi uyarır, hepimizi saygı duruşuna çağırır, aramızdaki Fransız, Polonyalı, Macar, Arap, İngiliz öğrencilere bir de güzel 10 Kasım’ ın anlamını, Atatürk’ü anlatırdı. Dersi bölüp sirenler bitene kadar bizimle birlikte başını öne eğerek saygı duruşunda kalırdı.

Haberin Devamı

 

Biz bir tek gün bile kendi ülkemizin tarihi ile dalga geçmedik. Öğrenip anlamaya, üzerinde tartışmaya çalıştık. Biz bir gün bile, ülkemizi küçümsemedik. Onu hep koruduk, hep sahip çıktık. Biz o okulda, özgürlüklerin ne demek olduğunu ve ne kadar kıymetli olduklarını öğrenerek büyüdük.

 

Fransız Devrimini, Rönesansı, Reformları öğrenirken insanoğlunun nereden nereye nasıl zor geldiğini, medeniyet uğruna ne vahim sancılar çektiğini, ne çok bedel ödediğini okuyarak, tartışarak, felsefesini yaparak öğrendik. Yazarları, düşünürleri hatmettik. Fikir düşünce nedir, onları ifade etmenin özgürlüğü uğrunda neler yapılır kafamıza dan dan dan vurularak öğrendik.

Haberin Devamı

 

O herkesin ‘yabancı’ dediği okulda, biz ‘özgür insan ve vatandaş’ olmayı öğrendik.

 

O yabancı okulda biz, yabancı bir dilde, ülke tarihimizi, kültürümüzü, Atatürk’ü ve ilkelerini, ona saygıyı öğrendik.

 

O yüzden, çoğu zaman bazılarımızı anlamakta güçlük çekiyorum.

 

Düşünüyorum...

 

Acaba ülkeni sevmek için, anlamak için, kıymetini bilmek için,

 

Onu kuranı, bugünlere gelmesini sağlayan temelleri atan insanı anlamak, ona saygı duymayı öğrenmek için, ona bir ‘yabancı’ gözüyle mi bakmak gerekli?

 

***

 

Ben bugün, tıpkı zamanında Madam Demitri’den öğrendiğim gibi, her nerede olursam olayım, bulunduğum ortam ne kadar bana yabancı olursa olsun, kendime yabancı olmadığım için, bazı önemli bulduğum alışkanlıklarımı, onlara ve tarihçelerine olan saygımdan dolayı uygulamaktan büyük onur duymaktayım.

Haberin Devamı

 

Bugün ben,

 

İçimde binbir minnet ve saygıyla saat 9’u 5 geçe ayaktayım.

 

Atamı anmaktayım.

 

Yonca

‘Atatürk Çocuğu’

Yazarın Tüm Yazıları