Fransa Avrupa’ya destek olmalı

"AVRUPA Birliği Türkiye’ye destek olmalı." Le Monde Gazetesi, 19 Mayıs tarihli baş yazısında bu manşeti kullanmıştı.

Ama nasıl? Fransa, Türkiye konusunda Avrupa’ya destek olmadan bu mümkün mü?

Çünkü, Avrupa Birliği’nin Türkiye ile müzakere kararını aldığı 2005’ten bu yana Türkiye’ye en fazla köstek koyan AB ülkesi Fransa oldu.

Başkanlık seçimleri için yarışın başladığı bir dönemde Türkiye ile müzakerelerin gündeme gelmesi, Fransız sağının pompaladığı popülizm atmosferinde politikacılar tarafından çok kötü biçimde kullanıldı.

Özellikle de Anayasa tartışmaları sırasında, Türkiye’nin üyeliği sık sık gündeme geldi.

Fransız politikacılar, yeni bir vizyon vereceklerine daha fazla puan toplamak için halkın korkularına teslim oldular, Hıristiyan Avrupa muhafazakarlığına prim verdiler.

Bu ortamda Fransız halkı Anayasayı reddetti.

Bu ortamda Fransa, Kıbrıs’ın arkasına gizlenerek Türkiye’nin müzakere sürecinin tıkanmasına göz yumdu.

Evet, Hollanda da Anayasa’yı kabul etmedi ama eğer Fransa’da onaylansaydı süreç bugünkü gibi tıkanmayacaktı. Türkiye’nin üyeliğine karşı direnç de bu kadar katı bir hale gelmeyebilirdi, Fransa’nın pozisyonu farklı olsaydı.

* * *

FRANSA
Cumhurbaşkanı Chirac, önceleri Türkiye’nin üyelik sürecine destek veren AB liderleri arasındaydı. Ama sonra ne oldu? "Türkiye’nin üyelik kararını Fransız halkı verecek" gerekçesiyle müzakere sürecini sonu açık bir maceraya dönüştürecek referandum kararını o icat etti.

Dün başkanlık seçimlerinin ilk turu için Fransa sandık başına gitti. Adaylar dış politika konusunda fazla konuşmadılar ama Türkiye önemli dış politika konuları arasındaydı.

Sarkozy, "Türkiye AB üyesi olamaz çünkü Avrupa’da değil küçük Asya’da bulunmaktadır" dedi, coğrafi engele dayadı gerekçesini.

Bayrou’nun gerekçesi, "Türkiye AB üyesi olamaz çünkü AB değerlerini paylaşmıyor" idi.

Sosyalist aday Segolene Royal’ın ne dediği ise tam anlaşılamadı. Bazen "evet"e bazen de "hayır"a yakındı Royal’in yanıtları.

En güçlü adayların yaklaşımı böyle. 6 Mayıs’ta ikinci turdan sonra yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olacak.

Fransa’nın değişime direnişi sona erecek mi? Göreceğiz.

Ama bu sorunun yanıtı sadece Fransa için değil Avrupa Birliği’nin geleceği açısından da önemli olacak.

* * *

LE Monde
Gazetesi, "Avrupa Birliği, Türkiye için bu zor dönemde gözlemci olarak kalamaz" dediği baş yazısında " Ankara’nın gelecekti üyeliğini müzakere ettiği 2005 yılından bu yana AB’nin kendisi veya Fransa gibi üye devletler sürekli Türk siyasi ortamını çürütmeye katkıda bulunan güvensizlik sinyalleri gönderip durdu. Oysa Avrupa perspektifi demokratik reformların yelkenlerini dolduruyor, Türkiye’yi hızla Batı normlarına yaklaştırıyordu. Bugünse reformlar ölü bir noktada ve grupların yaşattığı şiddet yeniden başlıyor. Bu sadece Türklerin sorunu olarak görülemez" diyor.

Doğru, Türkiye ve Avrupa’nın geleceği birbirini etkileyecek. Türkiye’nin Avrupa Birliği vizyonu ile harekete geçen değişim dinamiği, Avrupa’yı da bölgesel güç haline dönüştürecek aynı dinamiktir.

Le Monde, "Avrupa Türkiye’ye destek olmalı" diyor ama bunun için önce Fransa, Avrupa’ya Türkiye konusunda destek vermelidir.
Yazarın Tüm Yazıları