Fındık patlıyor

TÜRKİYE, hiçbir dönemde görülmediği şekilde ciddi bir ‘fındık sorunu’ ile karşı karşıya bulunuyor. Bu krizin ortaya çıkmasında en büyük etken AKP iktidarı oldu. Karadenizli Başbakan Erdoğan’ın söylemleri ile fındığın fiyatı dibe vurdu.

Haberin Devamı

Fındık hasadına bir ay sonra başlanacak. Türkiye elindeki rekolteyi ne yapacağını bilemez durumda.

Dünyada ‘tekel’ durumunda olmasına karşın ‘milli ürün’ün kabuklu fiyatı 2.4 YTL’ye kadar düştü. Halbuki geçen yıl eylül fiyatı 6-8 YTL idi. Yanlış uygulamalar nedeniyle bu fiyat önce 5 YTL’ye, Erdoğan’ın çıkışından sonra da 2.4 YTL’ye kadar düştü.

Sadece bu yıl yapılan yanlışlardan ötürü Türkiye’nin gelir kaybının 2.5 milyon doları bulduğu söyleniyor.

Ordu’da pazar günü Ziraat Odaları Birliği’nin fındık mitingi var.

Manisa’da geçen yıl yapılan ve Cumhuriyet tarihinin en büyüğü olduğu iddia edilen ‘tarım mitingi’ne 100 bin kişi katılmıştı. Bu kez Karadeniz’de bir tek ürün için yapılacak fındık mitinginde (eğer ‘olağanüstü’ bir gelişme olmazsa) Karadenizlilerin bu sayıyı egale edebileceği öne sürülüyor.

Haberin Devamı

Hafta sonu gözler Ordu’da.

 

KONDAKÇI NE DİYOR?

 

Lokman Kondakçı, 150 yıllık ‘fındıkçı’ bir aileden geliyor. Fındık İhracatçılar Birliği’nin eski Başkanı. İki yıl önce DYP’den de istifa ettiği için siyaseti şimdilik ‘dondurmuş’; sahipsiz kalan fındık sorununa kendisini adamış. Kamuoyuna neler olduğunu anlatmak istiyor.

Zaman’da ‘Türkiye’nin petrolü’ (26.7.2006) başlıklı yazısında, fındığın önemini şöyle özetliyor: “1970 yılından bugüne 14 milyon ton fındık üretilmiş, bunun 13 milyon tonu ihraç edilmiş, karşılığında 21 milyar dolar döviz girdisi sağlanmıştır. Ülke ekonomisine bu kadar yüksek oranda katma değer bırakan bir başka ihraç ürünü yoktur.”

Kondakçı’ya pazar günkü miting öncesinde fındığı sorduk.

- Fındıkta fiyat tartışması nedir?

- Dünyada fındık fiyatı yoktur, Türkiye’nin fiyatı vardır. Dünya, Türkiye’nin fiyatı ne olursa olsun ona uymak zorundadır. Bu nedenle ihraç fiyatı ile ihracat miktarı arasında bir bağlantı kurulamaz. Çünkü bir yıl sonra fındığın üretimini artıramazsınız. Fındık fidesi 10 yıl sonra meyve verir. Biz dünyanın %75’ini üretiriz, dünya ticaretinin %95’ini biz sağlarız. Fındıktan mamul çikolata ve şeker tüketimi dünyada arttıkça bu ürüne talep de giderek artacaktır.

Haberin Devamı

- 30 yıl önce bir kilo fındıkla 8 litre benzin alındığını, bugün ise bir litre bile alınamadığını söylüyorsunuz. Durum bu kadar vahim mi?

- 30 yıl önce bir ton iç fındıkla bir Mercedes otomobil alınırken, bugün 30 ton fındıkla zor alınabiliyor. Fındığın alıcısı da Alman, Mercedes’in satıcısı da Alman... Fakat her iki ürünün fiyatını da Alman belirlediği içindir ki, Mercedes işçisinin geliri katlanarak artmış, fındık üreticisinin geliri kat kat düşmüştür. Aslında bugün bir kilo fındığın 15 YTL, ihraç fiyatının da 20 dolar olması gerekmektedir.

- Bu neden olmuyor?

- Fındıktaki mücadele, Türkiye’deki üretici ile Avrupalı tüketicinin menfaat çatışmasında odaklanmaktadır. Ama Başbakan, fındık meselesine üretici gözüyle değil de ‘danışman’ın gözü ile baktığında bu mücadelenin mahiyeti değişiyor.

- Ne gibi...

Haberin Devamı

- Başbakan 18 Haziran'da Giresun’a gitti. "Fındıkla ilgilenmiyoruz, Fiskobirlik’in borcu bizi ilgilendirmiyor" dedi. Daha sonra Ordu’da "Biz stokçunun yanında değiliz" diye konuştu. Bunlar doğru çıkışlar değildir. Bu sözün fiyat kırıcı etkisi düşünülmüş müdür? Fındık; yağ, un, şeker gibi depoda saklanan, stokçuluk yapılan bir şey değil ki, hemen tüketiciye sevk edilsin, satılsın... ‘Stokçu’ denilen kesim, üretim yapan Türk köylüsü... Dört hafta sonra harmanda 650 bin ton fındık çıkacak. Stokçu denilirse üreticinin ve fiyatının yanında olmamak anlamına gelir. Bu soruna Avrupalı sanayicinin gözüyle bir bakıştır. Halbuki bir başbakanın görevi üreticisini korumak ve ülkesine döviz girdisini artırmaktır. Fındığın fiyatının yüksekliğinden yakınmak, arada başka bir hesap yoksa çok büyük gaflettir. Tamamını kendisinin ürettiği, ihraç ettiği bir ürünün fiyatının yükseklinden yakınan bir başbakan, başka bir ülkede var mıdır, zannetmiyorum. İlk ve tektir.

 

ZAPSU ve GÖREVİ

 

- Cüneyd Zapsu...

Haberin Devamı

- Zapsu yıllardır Avrupa’daki ithalatçıların ve sanayicilerin Türkiye temsilciliğini yapmıştır. Onların menfaatlerini korumayı, kendi ilişkilerini sürdürmeyi ilke edinmiş olabilir. Fındığın ucuza satılması için mücadele ettiği bilinmektedir. Zaten şu anda dıştaki lobinin kurmuş olduğu ‘Dünya Kabuklu Meyveler Birliği’ başkanlığını yürütmektedir. Amacı, başta fındık olmak üzere bu tür meyveleri üretici ülkelerden ucuza kapatmak amacıyla kurulmuş bir lobi örgütüdür aslında. Öyle uluslararası fındıkçılar örgütü falan değildir, dünyada saygınlığı da pek yoktur. İşine geldikleri zaman ‘altın fındık ödülü' verirler ülke başkanlarına, geçmişte Özal’a da verdikleri gibi...

Haberin Devamı

‘Başdanışman Bey’in anlattıkları, doğru, etik ve ahlaki olmamakla birlikte onun da ‘sıkıntıları’ olabilir. Geçenlerde bir gazetede yazıldığı gibi, Başdanışman geçmişte hapse atılan dedesinin, sürgüne gönderilen babasının hıncını mı alıyor? Belki fındıkta düşük fiyat durumu, Cumhuriyet’ten alınan bir rövanş mıdır? Böyle bir şey varsa ben kabul edemem. Ancak Sayın Başbakan'ın bunlardan etkilenmesini ve bu tavrın içinde olmasını yadırgıyorum. Ne yazık ki, her zaman ‘danışman’ kisvesine bürünen işbirlikçiler ve Batıcılar çıkmıştır ortaya...

YARIN: Fındık üretimi olmasaydı Karadeniz boşalırdı

 

Mesaj Panosu

 

- TARABYA Mahallesi 454 ada 71 parseldeki 5 adet kaçak villa inşaatı için yıkım kararı 2 sene önce verildi. Mühürlenmiş bu yapılar Boğaz'ın en kıymetli yerinde birer çirkinlik abidesi olarak duruyor. Sarıyer Belediyesi hâlâ neden bu inşaatları yıkmıyor? İnşaatların tamamlanması için 'uygun' bir zaman mı bekleniyor acaba? M.K

- KÖY enstitüsü mezunu bir öğretmenim. Doğduğum köyüme Kahvecioğlu Köyü Atatürk Kitaplığı adlı bir kitaplık açtım. Katkıda bulunmanızı yürekten diliyorum. (Ali Nuri Güntekin, Çay Mahallesi Koççuk Sokak No:102 Çaycuma/Zonguldak)

- BEN askerliğimi 82/4 devre yapıp tezkeremi almış bir vatandaşım. Kuzey Irak'a askeri müdahalenin yapılması halinde ekonominin bozulacağını söylüyorlar. Ben şehitlerimizin kanı için gerekirse aç kalırım.

Yaşar Murat GENÇ

 

Gazeteci Özcan saldırıya uğradı

ÇORLU Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Erdal Özcan aradı; “Eve gelirken üç kişi saldırdı, eğer çevreden görenler tarafından müdahale edilmeseydi, halimin ne olacağını artık düşünün” dedi. Sesinden bitkin olduğu anlaşılıyordu. Biri başına sopa ile vurmuş, bir başkası yumruklarıyla...
Yere düştükten sonra üçü birden üzerine vahşice saldırmışlar.
Olay, Özcan araçtan inip karşı kaldırıma geçtiği meydana gelmiş. Bu yer, Emniyet Müdürlüğü’nün tam karşısında. Erzurumlu bir baba ve iki oğlu tarafından kurtarılan Özcan hastaneye götürülmüş, çeşitli tetkikler yapılmış ve MR çekilmiş… Daha sonra evine gönderilmiş. Özcan aradığında önceki gece 21.00 sıralarıydı; aradan henüz iki saat geçmişti.

Hastaneden kendisine 15 gün iş göremez raporu verilen Özcan, siyasetçiler ve meslektaşları tarafından geçmiş olsun akınına uğradı.

Saldırının, CHP’li Çorlu Belediye Başkanı Altan Ersin’in başkanlığında 30’a yakın belediye meclis üyesi (CHP; AKP ve DYP’den) ile bazı belediye personelinin Rusya’nın ikinci büyük kenti St. Petersburg’a yapmakta oldukları bir haftalık gezi sırasında meydana gelmesi dikkat çekti. Erdal Özcan, Alpaslan kardeşlere ait Alpaslan kardeşlerin çıkardığı ‘Devrim’ gazetesinde, Çorlu Belediyesi ile ilgili birçok eleştirel haberi gündeme getirmişti.

Yazdığı yazılardan ötürü zaman zaman karşılaştığı Belediye Başkanından tepki alan Özcan, 14.11.2005 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı’na bir dilekçe ile başvurarak, “Başıma bir olay gelecekse, bunun sorumlusu Belediye Başkanı Altan Ersin’dir” demişti. Ancak Cumhuriyet Savcısı Murat Volkan Öztürk imzasıyla,(olaydan 6 ay sonra) 26 Haziran’da kendisine gelen resmi yazıda, iddialarda ‘tehdit unsuru görülmeyerek
takipsizlik kararı’ verildiği bildiriliyordu.

Bu karardan bir ay sonra şikayetçi Erdal Özcan dövüldü. Özcan’a yönelik saldırı üzerine kendisine kendisini ziyaret eden ya da telefon ederek geçmiş olsun diyenler şunlar:

Vali Vekili Mustafa Karslıoğlu, Çorlu Kaymakamı Mustafa Karslıoğlu, Çorlu Cumhuriyet Savcısı Orhan Çetingül ve yardımcıları, AKP Tekirdağ Milletvekili ve İçişleri Komisyonu Başkanı Ziyaettin Akbulut, CHP Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Erdoğan Kaplan; CHP Tekirdağ İl Başkanı Burhan Karaevli, AKP Çorlu İlçe Başkanı Mehmet Gönül, CHP Çorlu
İlçe Başkanı Ünal Baysan, DYP eski İlçe Başkanı Mehmet Diktaş, Tekirdağ Barosu Başkanı Hasan Orta,AKP’li Akbulut, ”Olayın sorumluları mutlaka ortaya çıkarılacaktır”
derken, CHP İl ve ilçe yöneticilerinin “Başkan Ersin’in bazı uygulamaları konusunda kendisini uyardıkları, hatta bu konuda Genel Merkez’e bir rapor gönderildiği öne sürülüyor.

PROF. OYAN ELKOYDU

Bu arada, CHP’nin 7 Temmuzda AKP’nin ‘yolsuzluk’ iddialarının izlenmesi konusunda örgüte gönderdiği genelgeden sonra Bodrum ve şimdi de Çorlu’daki ‘imar’ olaylarının gündeme gelmesi, bu gibi işlerin soruşturmasıyla görevlendirilen Genel Sekreter Yardımcısı Prof. Oğuz
Oyan’ı harekete geçirdi. Prof. Oyan’ın önümüzdeki hafta gelerek Çorlu’daki gelişmeleri (bu arada bizim köşemizden de bir çok kez yazıldı) sorgulayacak. Bu arada Belediye’ye İstanbul ve Silivri’den getirilen bazı ‘memurların’ soruşturma kapsamında dinleneceği öğrenildi.

 

Azınlıklara THY'de iş yok

 

DENEYİMLİ bir kabin memuruyum. THY'nin tüm sınavlarını başarı ile tamamladım. İngilizcem iyi derecede, fiziğim ideal ve 2 üniversite bitirdim.

Benimle beraber 20'ye yakın deneyimli arkadaşım bu sınavlara girdi. Bir çoğu fiziki açıdan ve İngilizce'den yeterli değillerdi. Ancak hepsi işe alındı.

Benim işe alınmamamın sebebinin (kulaktan kulağa gelen laflara göre) azınlık olmam.

THY Personel Başkanlığı'nı aradığımda (bir sorun yaşanmasın diye) 'daha sonra alınabilirsiniz' diyorlar. Yani geçiştiriyorlar.

Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım. Babam ve kardeşim askerlik görevlerini yerine getirdiler. Ben farklı bir dine mensup olduğum için THY'de çalışamayacak mıyım?

Cansu BUKRA

cansubukra@yahoo.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları