Ferai Tınç: Türkiye'yi bilmem ama biz engelleriz






Ferai TINÇ
Haberin Devamı

KAZAK petrolü, daha Karadeniz'e varmadan Rusya'dan ses geldi. ‘Türkiye’nin Boğazlar trafiğini engelleme ya da kısıtlama hakkı yoktur.'

Evet, bu sözleri sarf eden Bay Viktor Kalyujni- ki kendisi Sayın Putin'in enerji ve petrol konularındaki danışmanıdır- haklı.

Türkiye'nin, devlet olarak Boğazlar'dan geçişi, Montreux Antlaşması'na göre engelleme hakkı yoktur.

Onun yoktur da, bizim vardır.

Biz, İstanbulluların.

Düşünün ki, bu yaz başından itibaren şu anda Boğaz'dan geçen petrol tankerinin miktarı ikiye katlanacak.

Bu kadarla da kalmayacak trafik giderek yoğunlaşacak.

Günde 550 bin varille başlayan trafik, günde 1,5 milyon varile ulaşacak.

Bu yoğunlaşma, Marmara depremi boyutunda bir riskle karşı karşıya bırakacak İstanbul'u.

Trafik arttıkça risk de artacak.

* * *

TÜRKİYE ne yapıyor?

Siyasiler bu konuyla ilgili değil.

Dışişleri Bakanlığı yetkilileri, Türkiye'nin Montreux'ye sadık olduğunu, Boğazlarda geçişi engellemeyeceğini vurguluyorlar. Ancak, uzun yıllardan beri hazırlanan ve Uluslararası Denizcilik Örgütü IMO tarafından da uygun görülen bazı önlemlerin daha titizlikle hayata geçirileceğini söylüyorlar.

Yani, geçiş trafiği düzene sokuluyor, her gelen gemi istediği an geçemiyor, bazı küçükler kolayca ve beklemeden geçerken, riskli görülenler bekletiliyor.

Bu düzenleme Karadeniz ve Marmara girişlerinde birikmeye, tankerlerin beklemesine neden oluyor.

İşte Rusya, bu uygulamayı geçiş hakkının engellenmesi olarak görüyor, ‘Bu güvenliği ilgilendirmez, güvenlik için başka önlemler var’ diyor.

Rusya'nın daha, bir damla ek petrol bile Karadeniz'e çıkmadan yaptığı bu açıklama, ileride bu tür seslerin daha da artacağının işareti.

* * *

TÜRKİYE, sadece trafik düzenleme sistemiyle bu trafiği kontrol altına alamaz.

Çünkü yarın öbür gün miktarlar arttıkça bekleyen tanker sayısı artacak, petrol şirketlerinin zararı da.

Bu durum siyasi baskılara yol açabilir.

Sorun sadece Rusya değil, petrolün arkasında dünyanın dev petrol şirketleri de var. Chevron, 1988 yılından beri Kafkas petrolüyle uğraşan ve yazın Karadeniz'e gelecek olan Tengiz konsorsiyumunda en büyük paya sahip olan Amerikan devi.

Ve Chevron, Kazakistan'da çıkartacağı yeni petrolü Bakü-Ceyhan'a vereceğini söyleyerek bu projeyle ilgili umudun artmasına neden olan şirket.

Dünya politikasının belirlenme sürecinde, dev petrol şirketlerinin oynadıkları rol dikkate alındığında, Türkiye'nin hızla daha farklı ve daha yaratıcı çözümler bulma zorunluluğu ortaya çıkıyor.

Bunun için güçbirliği ve işbirliği gerekiyor. Şu sıralardaki toplumsal psikolojimiz, işbirliği olanaklarını kısıtlayan bir hırçınlık süreci yaşıyor olsa da konuyla ilgili tüm kurum ve kuruluşların bir araya gelip, acil görev gücü oluşturmaları gerekiyor. Bir nevi ‘task force’.

Birçok örnek incelenebilir. İtalya-Fransa ve Monaco'nun sahillerinde belli bir alanı doğal park ilan edip trafiğe kapatmaları gibi.

* * *

BOĞAZİÇİ bir yaşam biçimidir. Petrol boru hattı değil!

Boğaziçi'ne sahip çıkmak, unutulmuşluğuna, pisliğine, yamaçlardaki erguvanlarının yolunup betonlaştırılmasına karşı gelmek demektir.

Yazarın Tüm Yazıları