Ferai Tınç: Susamam






Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Geldiler . Anlattılar. Dinledim. Sustum. Karanlık bir örgüte, üyelerini ölüme mahkum ederek kitle temelini güçlendirmeye çalışan bir örgüte alet olmak istemedim.

Onlar hep geldiler.

F tipi Cezaevlerine taşınan hükümlü ve tutukluların aileleri, seslerini duyurmak istediler.

‘‘Çocuklarınız, yakınlarınız açlık grevini bırakmalı, ölüm mücadele silahı olmamalı’’ dediğimde yanıtlarıyla beni şaşırttılar.

‘‘Başka hiçbir çareleri kalmadı’’ dediler.

İnsanın çocuğunun ölümüne, ne zaman razı olabileceğini anlamaya çalıştım başım döndü.

Çocuğun ölmek ister de sen de razı olursan eğer işte orası, insanın yokoluş girdabına teslim olduğu sınırdır.

Koşulları değişitirebilme umudunun kalmadığı topyekün teslimiyetin işaretidir ölümler ve sessiz kabulleniş.

* * *

ÖLÜM haberleri peşpeşe geliyor.

Kimileri ölüm döşeğinde, kimileri ömür boyu sakat kalacak.

Bunu kabul edemem.

Ben Türkiye'ye inanıyorum. Sorunları çözebilme yeteneğinin kaybolmadığına inanıyorum.

Elbirliği ile, dayanışma ile yaraların sarılabileceğine ve en önemlisi yeni yaraların açılmasının engellenebileceğine inanıyorum.

İlle dışarıdan müdahale mi beklenmeli?

Dün ölü sayısı 9'a yükseldi.

İstanbul, İzmir ve Ankara barolarının başkanları kamuoyuna açık bir mektup yayınladılar.

Bazı istekleri var.

Baro başkanları, ortak yaşam mekanlarının paylaşılmasının hiçbir koşula bağlanmaması gerektiğini söylüyorlar.

(Koşulu biliyorsunuz değil mi? Adalet Bakanlığı ile Diyanet arasında, tutuklulara din dersi verilmesi için anlaşma yapılmıştı. Din dersi almak isteyenler ya da Kuran öğrenmek isteyenler ortak mekandan yararlanabilecek. Düşüne düşüne buldukları çözüm buydu yetkililerin!)

Baro Başkanları, ‘‘Terörle mücadele yasasının 16. maddesini kaldırmayı, gerekli mekansal değişiklikleri yapmayı, üçlü protokolü yürürlükten kaldırmayı vaat ederek ve vaatleri gerçekleştirme güvencesi vererek, ölümün önüne geçilebilir’’ diyorlar.

* * *

BU talepler üzerinde düşünmek, konuşup orta yol bulmak çok mu zor?

Hatırlayın, ölüm oruçları önce üç örgütün denetimindeydi.

Cezaevi operasyonundan sonra sekiz örgüt daha katıldı eyleme.

Ortak mekanlara, örgüt faaliyetine devam ediyor ve güçleniyor gerekçesiyle karşı çıkılmıyor muydu?

Madem öyle, bu ne biçim politikadır ki üç örgütle başlayan bir eylemin 12 örgütün desteklediği bir yaygınlığa ulaşmasına yol açıyor?

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk dün ölümlere üzüldüğünü söylemekle yetindi.

Üzülmek yetmez, gereken yapılmalı ve ölümler durdurulmalı.

Ölüm ticareti yapan örgütlerin toplumu rehin almasını engellemenin yolu da bu. Ölümleri engellemek.

Yazarın Tüm Yazıları