Farklılıklar zenginliğimiz değilmiş meğer

AKP’yi "marka"laştırma çalışmasında öne çıkan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sık sık kullandığı bir mesaj var.

"Farklılıklarımız zenginliğimizdir!"

Kulağa nasıl da hoş geliyor. Ne kadar "şık!"

Ama Diyarbakır’daki terör olayından sonra bölgeye giden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, sivil toplum örgütü temsilcilerine söyledikleri hiç de "şık" olmamış.

Aslında yorum çok güzel ve ben ona tamamen katılıyorum ama maalesef iğreti şıklık olmuyor. Başbakan’ın sözleri "farklılığımız zenginliğimizdir" anlayışını yansıtmıyordu.

Dün ziyaretin izlenimlerini almak için Diyarbakır’ı aradım. Başbakanla görüşmeye katılmış olan sivil toplum kuruluşlarından bazılarının temsilcileriyle konuştum. Onlar da 2005’e göre Başbakan’ın "geride" durduğu görüşünde.

Sivil Toplum kuruluşlarının üzerinde ısrarla durdukları konu demokratikleşme ortamının kesintiye uğramaması.

Terör eylemini mahkum eden kınamalarında da terörle hiç bir yere varılamayacağını vurguluyorlar, şiddeti demokratik hakların genişletilmesinin önünde ciddi engel olarak görüyorlar.

"Bölgenin kalkınması, GAP, teşvikler gibi ekonomik meseleleri konuşmadık. Başbakanı Diyarbakır’a davet edeceğiz, o zaman gündeme getireceğiz. Çünkü bu kısa bir taziye ziyaretiydi. Cumartesi günü sadece toplumsal meseleleri konuşmak istedik" diyorlar.

* * *

15 sivil toplum örgütü temsilcisinin dile getirdiği konular arasında radyo ve televizyon yayınlarında Kürtçe saat sınırının kaldırılması isteği de var.

Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya, "Bugün artık Kuzey Irak’tan yayın yapan birçok kanal var. Halk bölgede bütün gün bu kanalları izliyor. Neden burada yaşayan insanlarımız Irak televizyonlarını izlesin?" diyor.

Geç bile kalındı. Kürtçe yasağı kalktığında bu olanak sağlansaydı bölge insanı, her şeyden önce Türkiye’nin sesini duyacaktı.

Ama bu isteğe Başbakan’ın verdiği yanıt, salonda tam bir soğuk duş etkisi yaratıyor. Erdoğan, Avustralya’dan örnek veriyor itiraz ederken:

"Ben Avustralya’ya gittiğimde gördüm. Orada 150 bin Türk yaşıyor ve sadece iki saat Türkçe yayın yapılmasına izin veriliyor."

* * *

DİYARBAKIR
Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya, "Buradaki Kürtlerle, göçmen olarak Avustralya’ya giden, orada yabancı durumunda olan Türkler arasında ilişki kurulmasını doğru bulmadık" diyor.

İşte Kürt sorunu bu.

Ayrımcılık böyle bir şey. En iyi niyetli olduğunuz anda bile ortaya çıkıverir.

Kürt kökenli Türk vatandaşları ile Avustralya’ya giden Türkler arasında benzerlik kuruverirsiniz.

Türkiye Kürtlerini, Çerkezleri, Lazları ve gövdemizi oluşturan daha birçok farklı dini ve etnik grubu Türkiye Türkleri kadar bir bütünün eşit parçaları olarak hissetmiyorsanız, bilinçaltınızda onların "yabancı unsurlar" olduğu algısı varsa paralellik görürsünüz.

Ana dillerini öğrenmek ve zenginleştirmek isteyen Kürt vatandaşlarınıza, "Bu ülkede sadece Kürtler yok. Ya Lazlar, Çerkezler de aynı şeyi isterse? Birlikteliğimizi nasıl sağlayacağız?" deyiverirsiniz.

"Farklılıklarımız zenginliğimizdir" mesajı da zayıf bir "marka çalışması" olarak lafta kalır.

Siz fark bile etmezsiniz. Ama eden eder.
Yazarın Tüm Yazıları