Eski dosyaları karıştırmanın tam zamanı

ESKİ dosyaları temize havale etmeden, yeni sayfalar açmanın ne kadar olanaksız olduğu her olayla daha net ortaya çıkıyor.

Oysa birileri sürekli defterleri kapatıyor. Sanki defterler kapandıkça, eski günlere bir daha dönülmeyecekmiş gibi.

İşte Çakıcı. Kendisini devlet kahramanı kabul eden Alaattin Çakıcı isimli mafya babası, serbest bırakılır bırakılmaz, yine devletin istihbarat servisinin yardımıyla yurt dışına kaçırılmış.

Şimdi kalkıp kimse, ‘Çakıcı’nın üzerinde ele geçen pasaportun sahibi, eski bir MİT elemanıydı. Örgütü bağlamaz’ demesin.

Bağlar. Sadece MİT’i değil, devleti bağlar.

Olaya bu sorumluluk bilinciyle bakılmadan, eski karanlık defterleri açılması mümkün değil. Bu yapılmadıkça da, şimdilerde attığımız reform mayasının tutması olanaksız.

Her şeyden önemlisi ise halkın devlete olan güveninin tazelenmesi. Hatta yeniden kazanılması.

*

TÜRKİYE Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir başbakan Yüce Divan’a gidiyor. Son yirmi yılda Türkiye’yi kemiren yasadışı ilişkilerin ulaştığı boyutları gösteren bu durumun en ilginç yanı, yirmi yılı karartan yolsuzluk öykülerinin birbirinden farklı, ama kahramanların hep aynı olmaları.

ASALA’ya karşı mücadelede Çakıcı; Özal döneminde iş adamlarının, teknokratlara verdikleri rüşvetlerin peşine düşen Çakıcı; Yılmaz Hükümeti’nde ihalelerde araya giren Çakıcı; Bakanlarla görüşen, pazarlıklara karışan, futbola bulaşan Çakıcı.

MİT görevlilerinden biri, Yavuz Ataç, Çakıcı için ‘devlete ait dosya gibidir koruyalım’ dememiş miydi?

O dosya, Rusya’dan Fransa’ya, İtalya’dan Avusturya’ya kadar elden ele dolaştı ama biz korumaya devam ettik.

Türkiye’de, insanların haklarını yargı yoluyla alabileceklerine olan güvenin kaybolduğu 80’li yıllarda, çek-senet takibiyle iş dünyasıyla haşır neşir olmaya başlayan mafya, devletin taşeronluğuna soyununca dokunulmazlık kazandı.

Devletin koltuğu altına sığınıp, yasadışı iş yapmak o kadar meşru hale geldi ki, kaçak inşaat yapanlar bile kapıya bir bayrak asıp, kendilerini şikayet edenlere, ‘gizli bir iş peşinde oldukları’ havası basarak tehditler yağdırdılar.

*

YİRMİ yılımıza damgasını vuran yolsuzluk sistemi, bu ülkede sıradan bir vatandaş olarak yaşamayı cehenneme çevirdi. En basit işlerin bile, ‘tanıdık’sız yapılamadığı bir yer haline geldi Türkiye.

Karanlık ilişkiler ağının ortaya döküldüğü Susurluk’tan faili meçhullere kadar bir çok olayla ilgili soruşturma sonuna kadar gitmedi. Gitti gibi görünse de halkın vicdanını rahatlatmadı.

Üstelik, insanlar soru sormayı bıraktı. Neden kimse Çakıcı hakkında, cezaevinde olduğu sürede cinayet davası açılmadığını sormadı? Neden İçişleri Bakanı Aksu’nun istihbaratta ‘köstebek’ bulunmasından şüphelendiğini sorgulamadı?

Yanıt kısa ve umutsuz: Sorguladık da ne oldu? Yeni gelenler de aynı yolda değil mi? Her şey eski tas eski hamam devam etmiyor mu?

İşte bu noktaya gelindi Türkiye’de. Bu, halkın devlete. Siyasete ve siyasetçiye güveninin kaybolduğu noktadır. Bu, her koyunun kendi bacağından asıldığı, toplumsal dokunun dağılma noktasıdır.

Artık bütün dosyaları açma zamanı geldi. Bu yolsuzluklar, karanlık ilişkiler ağını iyice açığa çıkartalım ki, kendi küllerinden her gün yeniden doğmasın.
Yazarın Tüm Yazıları