Paylaş
DÜN öğle saatlerinde Doğan Hızlan odama geldi, ‘‘Bak sen bunu çok seversin’’ diyerek önüme bir CD bıraktı. Ona da Yeşil Giresunlu göndermiş.
Üzerine baktım, tanıdık bir isim.
‘‘Beş Yıl Önce Beş Yıl Sonra’’
Hani Eurovision yarışmasının, milli maç heyecanı ile izlendiği o yıllara ait bir isim.
CD'nin adını ‘‘Biraz Müzik’’ koy-muşlar.
Oturup dinledim.
Ve koptum gittim.
Yapayalnız gidemediğim yerlere gittim.
Sıyırdım.
Mevsimleri değiştirdim.
Vites küçülttüm.
Rölantiye aldım.
Etrafı seyrettim.
Sonra düşündüm.
* * *
Bazen hiç ummadığınız bir anda, karamsarlıklardan dibe vurduğunuz bir sırada, yalnızlıkların, anlamı ile ters orantılı biçimde büyüdüğü bir günde birileri, ‘‘bir şeyler’’ çıkar gelir.
Sanki Allah göndermiş gibi gelir.
O çıkıp gelen bazen bir insandır.
Kayıp neslin unutulmuş bir ferdi gibi ortaya çıkar.
Şaşkınlık, sevgi ve heyecan birbirine karışır.
Mucize insan sizi elinizden tutar kaçırır.
Bazen bir müzik gelir.
* * *
Hiç ummadığınız bir yerde, bir anda, hiç beklemediğiniz bir yerden gelir.
Ne bileyim, gece yarısı radyolar arasında volta atarken adını bile bilmediğiniz bir istasyondan.
Veya bir dostunuz, sizi ta içinden tanıyan sansürsüz bir dostunuz, işte öyle getirir önünüze kor.
Hangi müzik?
Bazen yepyeni bir şey.
Birden ileriye çıkış yaparsınız.
Kaçış istikametiniz ilerisi olur.
Ufkun bitmediği yere doğru koşarsınız.
Bir ‘‘deja vu’’ duygusuyla hiç yaşanmamış tecrübeleri sanki daha önce yaşamış gibi yeniden tadarsınız.
Bazen gerilerden gelir.
Kaçış istikametiniz geldiğiniz yere doğru olur.
Ayaklarınızı, kendi ayak izlerinizin üzerine koya koya iz sürersiniz.
Ve öyle bir anda anlarsınız ki, hayatınızın gerçek güzergáhı işte bu zikzaklardır.
Bir ileri bir geri, bir kendi ayak izlerinizin üzerinden, bir henüz atılmamış adımların görünmeyen ayak izleri üzerinden.
Veya dinlediğim CD'nin üzerindeki o isim üzerinden.
‘‘Beş Yıl Önce Beş Yıl Sonra...’’
* * *
Bu yıl Çin falımızda başka türlü bir hayvan adı var.
Karamsarlık yılanı.
Kábus çiyanı.
Böyle yıllarda insana yapacak tek şey kalır.
O mıntıkadan hemen kaçıp uzaklaşmak.
Öyleyse siz de benim gibi yırtmak mı istiyorsunuz. Küçük zikzaklarla kaçmak, koparmak mı istiyorsunuz.
Sırt çantanızı alın. Kendinize müthiş bir uzun yol repertuvarı hazırlayın.
‘‘Beş Yıl Önce Beş Yıl Sonra’’yı mutlaka koyun. Buna bir de Kayahan'ın ‘‘Gönül Sayfam’’ ile Grup Gündoğarken'in ‘‘Atina-İstanbul’’u-nu ekleyin.
Sonra koyulun yola...
* * *
Hiç çekinmeyin. Bir zamanlar solcu ağabeylerimizin ifrit olduğu o şarkıyı ağzınıza dolayın.
‘‘Boşvermişim dünyaya...’’
Veya ille de geçmişime, kendi mazime sadık kalacağım diyorsanız, ona da çare var.
CD'de ‘‘Aldırma Gönül Aldırma’’ şarkısı bulunuyor.
Ne fark eder...
Değişenler, dönenler, dönemeyenler, değişemeyenler, hep aynı kalabilenler; herkesin keyfine, şahsi mukavelelerine, takıntılarına veya inkárlarına, reddiyelerine uygun bir şeyler var bu repertuvarda.
Dinleyin ve kopun.
Bu kábus çiyanı uzaklaşıncaya kadar, gözlerinizi kapayın. Başka şeyler düşünün.
Bir gün gözlerinizi açtığınızda, sisler arasından giderek berraklaşan o yeşil vahayı hayal edin.
‘‘Blade Runner’’ filminin son sahnesindeki o ebedi vahayı...
Paylaş