Enerji meselesi...

Bir ampulün bir saat yanması, kettle’da bir litre su kaynatılması, kısaca hayatın devam etmesi için ne kadar enerji gerektiğini bilseydiniz, kesinlikle içeceğiniz çay kadar su kaynatır, bir odadan bir odaya geçerken “Dur şu ışığı da bir söndüreyim” derdiniz.

Haberin Devamı

Hatta enerji tasarruflu ampuller kullanır, televizyonu dokuz saat boyunca çalıştırmayı aklınızdan bile geçirmez, “sleep timer”ı kurmadan asla uykuya dalmazdınız.
İnsan, hayatını kolaylaştıran birtakım hadiselere nasıl da çabuk adapte olup sanki hep varmış ve tükenmeyecekmiş gibi davranmaya başlıyor farkında mısınız...
Su ve elektrik sanki hiç bitmeyecek gibi davranıyoruz...
Elektrikler arada kesilmese mesela, elektrik enerjisinin pek zahmetli bir biçimde üretilen ve doğada kendi kendine sonsuz miktarda var olmadığı için pervasızca harcamamamız gereken bir enerji türü olduğunu fark etmemiz mümkün olmayacak.
Mesela tıraş olurken musluğu açık tutan siz sevgili ıslak tıraş meraklısı erkek Habitus okurları, çok rica ediyorum o musluğu kapatınız. Çeşme hayratlarında bile bu kadar su akıtılmamıştır.
Peki ya televizyon açık uyuyan siz sevgili Habitus okurlarına ne demeli? Tüplü televizyon varken annelerimiz “Biraz kapat, tüpü patlar bak” diye kandırırlardı, şimdiki plazma TV’lerde böyle şehir efsanesi korkular yaratmak da mümkün değil...
Boşa harcanan elektrik enerjisine yazık. “Sleep timer” keşfedileli hayli zaman oldu ayrıca.

Haberin Devamı

Bisikletçiler elektrik enerjisi üretti

İşin enteresanı, bir “uyaran” olmadığı zaman pek dikkat etmiyoruz “enerji” meselelerine... Benim uyaranım bu defa İstanbul Enerji Enstitüsü desteğiyle çekilen Ülker Metro reklam filmi oldu.
“Nasıl olmuş o?” diyeceksiniz.
Şöyle efendim; 36 bisikletçi, altı gün boyunca pedal çevirmiş. İTÜ Enerji Ensti-tüsü’nün hazırladığı düzeneklerle pedal çevirme sonucu ortaya çıkan mekanik enerji elektrik enerjisine dönüştürülmüş. Reklamı çekmek için gereken elektrik enerjisi “kas kuvveti”nden sağlanmış.
Altı gün pedal çevirip helak olan bisikletçi kardeşlerimin sağladığı enerji reklam için harcanmasaydı, dört kişilik bir ailenin iki günlük enerji ihtiyacını karşılayabilirdi.
Veya 3 bin 500 adet cep telefonunu bir saat süreyle şarj edebilir, 350 adet dizüstü bilgisayarı bir saat süreyle çalıştırabilirdi. Düşünsenize, sadece bir saat!
Projeyi yöneten İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Altuğ Şişman, “80 milyon insan 365 gün pedal çevirse bir nükleer santralin sadece bir senede ürettiği enerjiyi üretebilir” diyor.
Tahtada ders anlatırken teorik olarak aktardığı kavramlar bu şekilde ete kemiğe bürünmüş desek yeridir... Bizim için de öyle değil midir? Normal koşullarda “altı gün pedal çevirip 17,5 kWh enerji ürettiler” desek pek bir şey oluşmaz kimsenin kafasında ama “3 bin 500 cep telefonunu bir saat şarj edecek kadar enerji” dediğimizde “Hah, şimdi oldu” diyebiliyoruz.
Ülker, reklam filminde görünen “bisikletli enerji santrali” türevlerini üniversitelere stant olarak kurmayı planlıyor.
Bence ilk ve ortaöğretim kurumlarında da böyle bir çalışma yapılabilir. Zira ağaç yaşken eğilir, öyle değil mi sevgili elindeki kaynakları tükenmeyecekmiş gibi kullanmayan Habitus okuru? Enerjinin nasıl zor elde edildiğini ve nasıl kullanılması gerektiğini ancak bu tür “kıssadan hisse” yöntemleriyle öğrenebileceğiz zira.

Yazarın Tüm Yazıları