Paylaş
Sanki Erhan Peker diğer üç ismi sanatsal olsun diye özel seçim yapmış ama öyle değil. Şahısların hepsi birbirleriyle çok eski arkadaşlar.
Hepimizin bildiği gibi Erhan Peker Elazığ’lıdır ve doğduğu köyde merkez köylerinden Aydınlı’dır. Peker kardeşler köyün gelişmesi ve güzelleşmesi ile ilgili bir vakıf kurarlar. Bu vakıf da en büyük kardeş olan Hükmü Peker adına Aydınlı köyüne halk için bir park yapar. İşte bizim Elazığ’a gitme sebebimiz bu parkın açılış töreninde bulunmak ve onlara eşlik etmek.
TÜRKÜLER ŞARKIYA DÖNÜŞTÜ
Elazığ’a aşağı yukarı bundan 27 yıl önce gitmiştim. O zaman ben TRT’de çalışıyordum ve “İlden İle” diye bir programın kameramanı idim. Programın amacı, Elazığ’dan yetişen türkücü ve şarkıcıları bir araya getirip onların söyledikleri eserlerle bir eğlence programı yapmaktı. Bir çok sanatçı vardı. Benim hatırlayabildiklerim, Enver Demirbağ, Mehmet Özbek ve Mustafa Keser. Galiba bunlardan Enver Demirbağ rahmetli olmuş. O Elazığ’ın en önemli sanatçısıydı. Halen gündemde olan bir çok türkünün derleyeni ve bestekarı olarak anılmaktadır. Elazığ müziğinin en önemli yanı, müziğimizin türkü formundan şarkı formuna geçmesini sağlamasıdır. Yani bugün söylenen bir çok şarkının temeli Elazığ’da atılmıştır.
HARPUT AYNI
Bunları anlatmamın nedeni, ben müziği çok severim. Türünü ayırt etmem. Hepsi benim için çok güzeldir, anlamlıdır. Ancak biraz bağlama çaldığım için türkülerimize meyilim fazladır. Elazığ’da uçaktan inince bizi Erhan Peker’in arkadaşı, kadim dostu, Elazığ’ın tanınmış simalarından Hasan Doğan Beyefendi karşıladı. Doğru otelimize gittik. Otelde 1-2 saat dinlendikten sonra Elazığ’ın hemen yakınında bulunan Hazer Gölü’ne doğru yola çıktık. Gölün kenarında bulunan lokantanın manzarası harikaydı. Karşıdaki dağlara akşam güneşi hafif kızıllık vermiş, dolayısıyla çok hoş bir mavi-mor kombinasyonu ortaya çıkmıştı. Hasan Bey bizim için, Elazığ yöresine özgü, oğlak etinden (orada cebiş diye söyleniyor) yapılan kağıt kebabı hazırlatmış. Gerçekten çok değişik ve güzel lezzeti vardı. Ayrıca yörenin en iyi klarnetçisi olan Mehmet Şerif ve arkadaşlarının icra ettiği Elazığ Türküleri çok etkileyiciydi. Benim için harika bir müzik ziyafeti olduğunu söylemem gerekir. Ertesi gün Harput’a çıktık. Harput’ta fazla değişiklik göremedim. Sadece kahvaltılık mekanlar ve evler artmış.
ÖRNEK OLAY
Benim esas değinmek istediğim, Harput’un biraz ilerisinde buz mağarası var. Efendim ister inanın ister inanmayın, mağara aynen evlerimizdeki buzdolapları gibi buz üretiyor. Ben mağaranın önünde fazla duramadım. Üşütürüm diye korktum. Bu arada dışarıda sıcaklık 40 derece civarıydı. Ertesi gün Erhan Peker’lerin köyüne, Aydınlar’a gittik. Bizi köy meydanında Hükmü Peker karşıladı. Yavaş yavaş, yaptırdığı parka doğru yürümeye başladık ve ancak masallarda anlatılan ya da çok eskiden köy tasvirlerinde anlatılan, artık nesli hızla tüketilen bir manzara ile karşılaştık. Ortada bir dere, suyun şeffaflığını anlatmak çok güç. Hani derler ya, cam gibi. Alttaki çakıl taşlarını tek tek sayabilirsiniz. Ayrıca suyun çıktığı kaynakları görmeniz mümkün. O güzel sudan avuç avuç içip, “çok eski günlerdeki gibi”yi hatırlayıp içinizi ferahlatabilirsiniz. Derenin iki tarafında yemyeşil ulu ağaçlar var. Çoğunluğu dut ağacı olmak üzere bir çok ağaç çeşidi iki tarafa bezenmiş. Yani harika bir doğa olayını yaşamak bizleri çok memnun etti. Diğer güzel bir olayda, bu köyde doğup, büyümüş sonra okumuş, çalışıp para kazanmış insanlar emekli olduktan sonra köylerine geri dönüp faydalı bir şeyler yapmaları. Bence örnek sayılabilecek bir olay. Darısı diğerlerinin başına...
Paylaş