Güncelleme Tarihi:
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yılın ikinci çeyreğine ilişkin Gayri Safi Yurt içi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Buna göre Türkiye ekonomisi, ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine kıyasla baz etkisiyle yüzde 21,7'lik büyüme kaydetti.
Beklentiler paralelinde açıklanan büyümeye en büyük katkı hizmetler ve sanayi sektöründen gelirken, söz konusu sektörlerdeki büyüme hızı ikinci çeyrekte yıllık bazda sırasıyla yüzde 45,8 ve 40,5 düzeyinde gerçekleşti. Toplam katma değeri tarım yüzde 2,3, inşaat yüzde 3,1 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 3,7 artış yönünde etkiledi. Finans sektörü ise ikinci çeyrekte yıllık bazda yüzde 22,7 daraldı.
Stoklar büyümeyi 4,9 puan aşağı çekerken, net dış talep ise büyümeyi 6,9 puan yukarı yönlü etkiledi.
Gayrisafi sabit sermaye oluşumu ayrıntılarına bakıldığında yatırımların makine-teçhizat kaynaklı belirgin yükselmeye devam ettiği görüldü. Önceki 11 çeyrekte üst üste daralan inşaat yatırımları bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 12,2 yükselirken, makine-teçhizat yatırımlarının yüzde 35,2 ile belirgin arttığı izlendi. Özel yatırımların göstergesi olan makine-teçhizat yatırımları böylece son yedi çeyrektir üst üste yükseliş kaydetti.
Ekonomistler, sanayi ve hizmetler sektörleri öncülüğünde yakalanan bu büyüme rakamının, tüketim, yatırım ve ihracat ile desteklendiğine işaret ederek, bunun gelecek dönem için sürdürülebilir ve nitelikli büyüme elde edilmesinde önemli olduğunu vurguluyor.
"3. ÇEYREKTE DE GÜCÜNÜ KORUDUĞUNA İŞARET ETTİ"
Verilere ilişkin görüşlerini paylaşan ekonomist Haluk Bürümcekçi, ikinci çeyrekte büyümenin 1998 bazlı endekse göre rekor artışa işaret ettiğini belirterek, milli gelirin cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 52,4 arttığını, dolar bazındaki artışın ise yüzde 23,6 düzeyinde gerçekleştiğini kaydetti.
Son dört çeyrekte milli gelir toplamının 765 milyar dolara yükseldiğini anlatan Bürümcekçi, büyüme trendinin gücüne ilişkin göstergelerin 2. çeyrekte önceki çeyreğe göre ılımlı artışa işaret ettiğini söyledi.
Bürümcekçi, harcamalar yöntemiyle hesaplanan GSYH verilerine göre, ikinci çeyrekte özel tüketim harcamaları, yatırımlar ve net dış talebin büyümeyi yukarı çektiğini, stok azalışının olumsuz etkilediğini aktararak, "Gelecek dönem görünümü ele alındığında; Türkiye imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) temmuz-ağustos ortalaması 54,1 ile önceki çeyreğe göre 3,8 puanla belirgin artarken, Reel Kesim Güven Endeksi'nin aynı dönem ortalaması 108,1'den 112,2'ye çıktı. Kapasite kullanım oranı ortalaması yüzde 75,9'dan yüzde 76,6'ya yükselirken, tüketici güven endeksi ise yüzde 79,7'den yüzde 78,8'e hafif geriledi. Başta turizm olmak üzere hizmet sektörlerinde belirgin toparlanma izlenirken, dış talepte de toparlanma devam etti. Dolayısıyla genel olarak ilk sinyaller milli gelir büyümesinin yılın 3. çeyreğinde gücünü koruduğuna, çeyreklik bazda yine pozitif olabileceğine işaret etti." diye konuştu.
İç talebin hızlı toparlanması ve dış talebin güçlü seyrini korumasının, yüzde 9,3 olarak revize ettikleri büyüme tahmini üzerindeki yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğunu aktaran Bürümcekçi, şunları kaydetti:
"Gerek sanayi üretimi endeksinde gerekse milli gelir serisinde gelinen tarihi yüksek seviyeler, yılın kalan döneminde bir ivme kaybı olsa bile mekanik olarak karşılaştırmanın yapılacağı 2020 yılı aynı dönemlerine göre büyümenin yine gücünü koruyacağını gösteriyordu. İkinci çeyrek gerçekleşmesi sonrası dönemde çeyrekten çeyreğe değişimlerin yatay olduğu bir senaryoda bile 2021 yılı milli gelir büyümesi yüzde 8,6 olarak gerçekleşmekte. Ayrıca, son dönemde finansal koşulların tekrar gevşemesi ve salgın kısıtlamalarının kaldırılmasıyla iç talebin belirgin toparlandığı gözlenirken, dış talebin küresel aktivite nedeniyle güçlü seyretmeye devam etmesi de büyüme eğilimine destek vermektedir. Temmuz-Ağustos öncü göstergeleri de ekonomik aktivitenin 3. çeyrekte ivmesini koruduğunu göstermiştir. Bu doğrultuda yüzde 7,7 düzeyinde olan 2021 yılı büyüme tahminimizi yüzde 9,3 olarak revize ederken, bu tahmin üzerindeki risklerin halen yukarı yönde olduğunu düşünmekteyiz."
"BİRÇOK SEKTÖRDE GÜÇLÜ BİR İLERLEME KAYDEDİLDİ"
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova da ikinci çeyrek büyümesinin yıllık yüzde 21,7 ile oldukça kuvvetli bir rakama işaret ettiğini, bir önceki çeyreğe göre ise yüzde 0,9'luk bir GSYH artışı kaydedildiğini söyledi.
Geçen yılın nisan ve mayıs aylarında salgın nedeniyle yaşanan kapanmaların bu yılın ikinci çeyreğindeki büyümede önemli bir baz etkisi yarattığını anlatan Arzova, buna karşın imalat sanayi başta olmak üzere birçok sektörde güçlü bir ilerleme kaydedildiğini, talep ve ihracatın da kuvvetli olduğunu ifade etti.
Arzova, sanayinin yüzde 40,5 ve hizmetler sektörünün yüzde 45,8 yıllık büyüme hızı ile milli gelir artışına önemli ölçüde katkı sağladığına işaret ederek, "Tarım, ormancılık ve balıkçılık faaliyetlerindeki büyüme hızı yüzde 2,3 ile sınırlı kaldı. Türkiye'de 250-300 alt sektörü harekete geçirebilen inşaat sektöründeki yıllık büyüme hızı da yüzde 3,1 ile düşük kaldı. Bunlar da önemli göstergeler." dedi.
İmalat sanayi tarafına bakıldığında, toplam büyüme içinde önemli kalemlerde biri olan hane halkı tüketiminin yüzde 13,8'lik bir katkı sağladığını belirten Arzova, şöyle devam etti:
"İmalat sanayisine katkı sağlayanlardan biri hane halkı tüketimi. İç tüketimin kuvvetli olması da burada imalat sanayisine ciddi bir katkı sağlamış. Bu kuvvetli gidiş bir yerden sonra tehlikeli olabilir, özellikle enflasyon anlamında. Kamu büyümeye çok az katkı sağlarken, yatırımlar ise imalat sanayisine katkı sağlaması açısından önemli. Yatırımlar içinde makine parkı yatırımları anormal bir katkı verdi. Makine parkı yatırımlarındaki artışın sebebi; hem içerideki iç tüketime yetişme isteği, hem de Türkiye'nin salgın nedeniyle bir parça daha Avrupa'ya tedarik zinciri olarak yakınlaşmasının verdiği etki ile kapasite artırım ihtiyacı... Yaklaşık 3-4 çeyrektir bu devam ediyor ve büyümeye katkının makine yatırımlarından gelmesi sevindirici. Büyümede kamunun katkısının az olması da benim adıma sevindirici, çünkü kamunun küçülmesinden yanayım. Öte yandan gelir yöntemi ile GSYH'ye bakıldığında, çalışanların gayrisafi katma değer içindeki payları azalmış. Bunun da en önemli sebebi enflasyon. Bu nedenle insanlar aslında büyümeyi hissedemiyor. Neticede önemli ve kuvvetli bir büyüme ama sürdürülebilir değil."
Yıl sonu büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiklerini ve yüzde 9'u geçmesini beklediklerini belirten Arzova, "Bu seviyeler de çok sürdürülebilir değil. Bunun dönemsel bir etki olduğunu göze alalım. Yavaş yavaş diğer çeyreklerde bir önceki çeyreğe göre daralma görebiliriz. Bu da çok normal ve normalleşmeye doğru bir gidiş." değerlendirmelerini yaptı.
Arzova, imalat sanayinin çok güçlü gittiğini yineleyerek, "Türkiye'nin büyüme modeli ihracata dayalı oluyor demek için çok erken ama o yöne doğru bir evrilme var gibi gözüküyor." dedi.
"SALGININ SEYRİ ANA BELRLEYENLERDEN BİRİSİ OLMAYA DEVAM EDECEK"
Piri Reis Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu ise büyümenin beklentilere paralel ve güçlü bir şekilde geldiğini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"ikinci çeyrek rakamlarında önemli bir baz etkisi bulunuyor. Bununla birlikte, salgının başlangıcı hariç büyümede imalat sanayi üretimi, yatırım artışı ve ihracatın önemli katkısını görüyoruz. İhracatçı sektörlerin salgın koşullarında hem dış konjonktür hem de gücü ve esnekliği sayesinde küresel ticaretten pay almaları bu olumlu tabloyu yarattı. Hizmetler de katkısını ortaya koymaya başladı. Yılın kalanında bir yavaşlama olacak ama yıllık büyüme yüzde 8,5 ila yüzde 9,5 arası olabilir. Salgının seyri ana belirleyicilerden birisi olmaya devam edecek. Bununla birlikte, hem emtia fiyatlarındaki artış hem de iç talep belli bir canlılık gösterdiği için yaşanan büyüme enflasyon ve cari açık da yaratıyor. Büyümenin sürdürülebilirliği için enflasyon ile mücadele büyük önem taşıyor."
"GELECEK DÖNEM İÇİN DE ÖNEMLİ"
İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sefer Şener, son dönem büyüme rakamlarının salgının yavaşlaması ve aşılamanın hızlanması ile yukarı yönde ivmelenmeye başladığını belirterek, küresel çaplı daralmalar sonrası 2021 itibarıyla dünya ekonomilerinin hızlı bir şekilde toparlandığını söyledi.
Dünya Bankası, Fitch Ratings, Moody's, Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi uluslararası kuruluşların da bu ivmelenme neticesinde Türkiye'ye ilişkin büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiğini anlatan Şener, "Türkiye, geçen yıl Çin'den sonra dünyada en yüksek büyüme kaydeden ülke olmuştu. Gördüğümüz kadarıyla bu ivme devam ediyor. Bu büyümedeki en önemli iki kalem sanayi ve hizmet sektörü oldu. Türkiye ekonomisi açısından sevindirici olan; ihracatın büyüme üzerindeki net katkısının hızlı bir şekilde artıyor olması. Büyümenin niteliği ve sürdürülebilirliği açısından, milli gelirdeki artışın sanayi üretimi ve ihracata dayalı olması, gelecek dönemler için de Türkiye ekonomisini pozitif etkileyecek." ifadelerini kullandı.
Şener, Türkiye ekonomisinin 2021'de yüzde 8'in üzerinde bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacağını vurgulayarak, bunun halkın refah seviyesine yansımasının da önemli olduğunu kaydetti.
Büyüme rakamlarında baz etkisi olduğuna işaret eden Şener, ancak sanayi ve hizmetler sektöründeki artışların önemli olduğunu, tüketim ve yatırım kanallarından gelen ciddi katkıların gelecek dönem için umut verdiğini sözlerine ekledi.
2021’DE YÜZDE 8,5 BÜYÜME SÜRPRİZ OLMAZ
Serkan Gönençler - Gedik Yatırım Başekonomisti
Baz etkisinin de desteğiyle, beklentilere paralel yıllık yüzde 21,7 artış kaydeden GSYH’nin ana sürükleyicilerinin ılımlı iç talep ve güçlü ihracat performansına bağlı olarak yıllık yüzde 40,5 büyüyen sanayi sektörü ve yeniden açılmalara bağlı olarak yıllık yüzde 45,8 büyüyen hizmetler (ticaret, ulaştırma ve turizm) sektörleri olduğu görülüyor.
Yıllık yüzde 2,3 büyüme kaydeden tarım ve yüzde 3,1 büyüme kaydeden inşaat sektörlerinin ise, görece zayıf seyrettiğini söyleyebiliriz. İmalat PMI, kapasite kullanımı, elektrik tüketimi ve kredi kartı harcamaları gibi bir dizi öncü gösterge, ekonomik aktivitedeki ivmelenmenin yeniden açılmaların da etkisiyle üçüncü çeyrekte de devam ettiğine işaret ediyor. Yılın geri kalanında iç talepte bir miktar yavaşlama olsa bile, son aylarda güç kazanan ihracat performansı ve yılbaşından bu yana yaşanan büyüme gerçekleşmesi dikkate alınırsa, 2021 yılı GSYH büyümesinin yüzde 8,0-8,5’li seviyelere ulaşması sürpriz olmayacaktır.
ÜÇÜNCÜ ÇEYREKTE DE KUVVETLİ BÜYÜME BEKLEYEBİLİRİZ
Enver Erkan – Tera Yatırım Başekonomisti
Yıllık büyümenin bizim beklediğimiz doğrultuya hemen hemen paralel bir büyüme olduğunu söyleyebiliriz. Zaten yüzde 20 üzerinde gerçekleşen büyümenin çok önemli bir kısmını, geçen yıldan gelen baz etkisi açıklıyor. 2020 yılının ikinci çeyreğinin kötü geçen bir dönem olmasından dolayı, buna kriz etkilerinin hafiflemesini de eklediğimiz zaman yıllık değişim oldukça yüksek bir oranda gerçekleşti.
Zaten gecikmeli döneme ait bir veri olması itibariyle, büyümedeki tahminlerde isabet oranının oldukça yüksek olması normal. Çünkü sanayi üretimi, PMI, kredi genişlemesi, ihracat verileri gibi öncü göstergeleri, büyümeyi açıklayan kalemlerin doğrultusuna baktığımızda büyümenin güçlü bir doğrultuda geleceği görünüyordu.
Buna karşılık dönemsel büyüme tarafında biraz beklenenin altında bir resim olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü çeyrekten çeyreği büyüme yüzde 0,9 gibi sınırlı bir oranda gerçekleşmiş ki, çeyrekten çeyreğe büyüme mevsimsellikten arındırılmış büyüme olması itibariyle, oradaki eğilim biraz daha zayıf. Muhtemelen ikinci çeyrek içerisindeki dönemde mayıs ayındaki kapanma etkisi, yavaşlamaya ve büyümede hız kaybına geçici bir dönem için neden olmuş olabilir.
Bunun dışında büyümeyi besleyen kalemler içerisinde, hemen hepsinde zaten yıllık baz etkisinden dolayı güçlü oranlar var. Burada, önemli olan aynı zamanda enflasyonu da destekleyen kalemler, yani özellikle talep tarafındaki değişimler ki iç talepteki seyir malum enflasyonda etkisi olabilecek bir seyir.
O açıdan özellikle, kredi genişlemesindeki durum, ihtiyaç kredilerindeki durum bunlar yakından takip edilmeli ki oradaki ağırlıklanma itibariyle muhtemelen ihtiyaç kredi tarafına da bir düzenleme, bir sınırlama getirilecek gibi görünüyor.
Çünkü, sıkı para politikası ve makro ihtiyati tedbirlere rağmen, iç talep halen belli bir seviyenin üzerinde seyrediyor gibi görünüyor ve üçüncü çeyreği de devreden bir etki bu. Üçüncü çeyreğin de öncü göstergelerini görüyoruz. Yine sanayi üretimi, sektörel güven endeksleri gibi burada yılın geneline yayılmış kuvvetli seyir devam ediyor. Dolayısıyla, üçüncü çeyrek aslında yılın genel büyüme doğrultusu açısından yine pozitif etki edebilecek bir dönem. Artı ekonomik açılmanın etkisiyle beraber hizmet sektörünün de katkısı belirginleşmiş olacak.
Dolayısıyla yüzde 20’lik ikinci çeyrek etkisi, üçüncü çeyrekte baz etkisi olmayacağından dolayı, yıllık bazda rakamı çeyreksel dönemde aşağı çekecek olsa da dönemsel bazda kuvvetli bir büyüme bekleyebiliriz.
Yıllık büyüme de genel beklenti yüzde 8'e yakın bir büyüme olabileceği yönünde, biz de yüzde 7,8'lik bir yıllık büyüme olabileceğini düşünüyoruz. Eğer Covid kaynaklı küresel ya da yerel bir ekonomik şok etkisi olmazsa büyüme bu doğrultuda gerçekleşebilir. Geçen yılın düşük büyümesinden bu yıl büyük bir rebound etkisi büyüme tarafında yıllık bazda da görebiliriz.
SANAYİ BÜYÜMESİNDE KUVVETLİ GÖRÜNÜMÜN DEVAMINI BEKLİYORUZ
Yusuf Topçu - Analist
Türkiye ekonomisi 2021 yılının ikinci çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyüdü. Beklentilere paralel gelen veride 2020 yılının ikinci çeyreğinde kaydedilen yüzde 9,9 daralmadan kaynaklı baz etkisini denklemden tamamen çıkardığımız takdirde yüzde 9,5 gibi bir büyüme rakamıyla karşılaşıyoruz.
Üretim yöntemi ile hizmetler sektörü yüzde 45,8 ve sanayi sektörü yüzde 40,5 büyümüş durumda. 2021 yılının büyük bölümünde devamlı artış gösteren sanayi üretimi endeksi ile birlikte göz önüne alındığında yılın devamında da sanayi sektörü büyümesinde kuvvetli görünümün devamını bekleyebiliriz.
Seans başında fiyatlamalarda ilk dikkat çekenler; Borsa İstanbul 100 endeksinde 1.480’e doğru bir yolculuk, DolarTL kurunda 8,30 TL seviyelerinde konsolidasyonunun devamı ve sabit getirili menkul kıymet getirilerinde keskin sayılabilecek bir düşüş oldu. Getiri eğrisinde komple bir gerileme takip edilirken 2, 5 ve 10 yıllık tahvil getirileri sırasıyla yüzde 18,60 yüzde 17,60 ve yüzde 17,10’a düştü.
Böylelikle tahvil piyasasında ilk aşamada 50 baz puan ile başlayabilecek bir faiz indirimi döngüsü beklentisi neredeyse fiyatlanmış oldu. Cuma günü enflasyon rakamlarını da görmemizle birlikte para politikası cephesinde beklentiler daha da belirgin hale gelecektir.
Benim odağım yılın son çeyreğinde takip edilecek GSYH’de büyümesiyle başlayan yolculuğun, bizi Borsa İstanbul’da nasıl bir yıl sonu kapanışına götüreceğinde olacak. Kur, borsa endeksi ve CDS primlerinde yaz aylarında başlayan sınırlı pozitif dönemde eylül ayı ile birlikte artık resmen vites artırılan periyoda başlamış bulunmaktayız.
Piyasada ilkbahar aylarından beri devam eden sınırlı toparlanmanın devamında, yıl sonuna doğru ilk aşamada 1.500 üzeri bir Borsa İstanbul 100 endeksi, 8,00 TL’ye ilerleyen kur ve 300 seviyesinin altına ilerleyen CDS primleri gibi bir tablo görme ihtimalimiz oldukça yükselmiş durumda. Yatırım ortamında ikinci eyrekte yaşanan yorgunluk sonrası bu atmosferin nasıl kullanılacağını takip ediyor olacağız.