Güncelleme Tarihi:
Düzyol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, TANAP'ın çevreye, insana saygılı ve iş güvenliği ile bölgedeki doğal yaşamı dikkate alan bir proje olduğunu söyledi. Zamana karşı yarışılan projede hiçbir zaman işin kolayına kaçmadıklarını ifade eden Düzyol, uygulanan yüksek standartların proje takvimi ve maliyeti üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerini bilmelerine rağmen, bu standartlardan vazgeçmediklerini vurguladı. Düzyol, her gün mesai başlamadan önce işçilerle o gün sahada yapılacakların ve çalışılacak alanın taşıdığı iş güvenliği riskleri ile ilgili bilgilendirme toplantıları yapıldığını belirterek, "Önceden risk değerlendirmesi yapılmamış yerlerde çalışılmasına kesinlikle izin verilmiyor. Projede çalışan herkes eksiksiz gerekli eğitimleri alıyor, işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda asla taviz vermiyoruz." ifadelerini kullandı.
"İNŞAAT SIRASINDA TARIM TOPRAĞI SAKLANIYOR"
Projede kullanılan her türlü araç ve ekipmanda en yüksek seviyede iş güvenliği standartlarının arandığını ifade eden Düzyol, şöyle konuştu: "Boru hattının inşaatı tamamlandığında, ülkemizde inşa edilen benzer boru hatlarından çok farklı bir görüntüsü olacak. Bölgeden boru hattı geçtiğini, sadece üzerinde belirli aralıklarla bırakacağımız hat işaretleyicilerden anlayabileceksiniz. Boru hattı güzergahı boyunca pist açarken, öncelikle verimli tarım toprağının 30 santimlik kısmını bir kenara ayırıp saklıyoruz. Eş zamanlı olarak bölgeden tohum örnekleri topluyoruz. İnşaat sonrası o bölgedeki mevcut bitki örtüsünü tekrardan oluşturabilmek için boru hattının üstü kapatıldıktan sonra sakladığımız tarım toprağı tohumlandırılarak, aynı yerlere aynı kalınlıkta yeniden seriliyor. Bu suretle, boru hattı devreye girdikten 4-5 yıl sonra o bölgede arazi görünümü, eskisine çok yakın bir hale gelmiş ve tarıma elverişli milyonlarca ton toprak kaybedilmemiş olacak. İnşaat süresince çiftçilerimizin mağduriyet yaşamamalarını teminen ürün bedelleri peşin ödeniyor. İnşaat sonrasında ise köklü bitki ekimine ve yapılaşmaya boru hattının emniyeti için izin verilmezken, tarımsal faaliyet aynen devam edecek, çiftçilerin hiçbir mağduriyeti olmayacak."
ARKEOLOJİK KURTARMA KAZILARI
Düzyol, projede güzergah belirleme ve inşaat faaliyetleri esnasında bilim dünyasının önceden bilmediği bazı canlı türlerinin ve çok sayıda yeni arkeolojik alanın belirlendiğine değinerek, "Şu ana kadar 9 fauna ve 1 flora türü ile 106 yeni arkeolojik alan belirledik. Uluslararası standartlarda hazırlanan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda verilen taahhütleri harfiyen yerine getiriyoruz. Halen ÇED İzleme Süreci bir bağımsız firma tarafından takip edilirken, belirlenen arkeolojik alanlarda müze müdürlükleriyle koordinasyon içerisinde kurtarma kazıları gerçekleştiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Projenin her yönüyle Türkiye'ye katma değer sağladığını belirten Düzyol, "Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletme projeye mal ve hizmet sağlıyor. Sahada şu an için 5 binden fazla kişiye doğrudan istihdam imkanı sağlanmış durumda. Kısa bir süre sonra başlayacak 4. lot ve istasyon yapım işleri kapsamında doğrudan istihdamın 8 bini aşmasını bekliyoruz. Dolaylı istihdamı da göz önünde bulundurduğumuzda bu projeden sadece yatırım döneminde asgari 15 bin kişi evine ekmek götürüyor." diye konuştu.
SOSYAL PROJELER VE BALIK TUTMAK
Düzyol, boru hattının geçtiği güzergahta sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirmeyi hedeflediklerini de kaydederek, şu bilgileri verdi: "Bu konuda kalkınma ajansları ve valiliklerle iletişim içerisindeyiz. Şu anda ihtiyaçları tespit ediyoruz. Bu bölgenin ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve uzun vadede olumlu etkileri olabilecek projeleri gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Daha çok altyapı projeleriyle ilgili talepler var, fakat bu tarz projelere girmeyi düşünmüyoruz. Balık veren değil, balık tutmayı öğreten projelerden yanayız. Özellikle geçtiğimiz bölgelerde işsizliği azaltmayı ve meslek edindirmeyi amaçlayan, kırsal kesimde yaşayıp şehirlerdeki sosyal imkanlardan yoksun vatandaşlarımız, engelliler, yaşlılar ve çocuklara yönelik, büyük bütçeler gerektirmeyen ama etkisi büyük projelere destek olmak hedefimiz. Geçtiğimiz güzergah üzerinde insanlarımıza güzel şeyler vermeyi, onlarla kucaklaşmayı hedefliyoruz. Bu proje onların projesi, Türkiye’nin geleceğine yatırım yaptığımız bir proje."
TANAP'TAKİ GELİŞMELER
Türkiye'nin arz güvenliği açısından kritik öneme sahip olan TANAP, başlangıçta 16 milyar metreküp taşıma kapasitesine sahip olacak ve bu kapasite daha sonra artırılarak 31 milyar metreküpe kadar çıkabilecek. Temeli Mart 2015'te Kars'ta atılan, bin 334 kilometre uzunluğunda ve 56 inç çapındaki ilk bölümünün Haziran 2018'de devreye girmesi planlanan projede kullanılması öngörülen 1 milyar dolarlık kredinin onayı için, Dünya Bankası yönetiminin 7 Temmuz'da toplanması bekleniyor. Proje için takvimi henüz kesinlik kazanmayan Avrupa Yatırım Bankasının 1 milyar 120 milyon dolar ve Uluslararası Yeniden Yapılanma Bankasının 1 milyar dolarlık kredisinin ise bu yıl içinde karara bağlanması öngörülüyor. TANAP'ta Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın ortakları arasında yer aldığı Güney Gaz Koridoru Şirketi’nin yüzde 58, BOTAŞ’ın yüzde 30 ve İngiliz BP’nin yüzde 12 hissesi bulunuyor.