Güncelleme Tarihi:
Ticaret Bakanı Mehmet Muş, "Son 12 aylık ihracatımız 201,5 milyar dolara yükselerek yeni bir Cumhuriyet rekoruna imza atmıştır. İlk defa 200 milyar doları geçmiş bulunuyoruz." dedi.
Bakan Muş, Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ile Bakanlık Konferans Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında temmuz ayı dış ticaret rakamlarını açıkladı.
Yılın ilk yarısının rekorlarla kapatıldığını ve haziranda aylık, 6 aylık ve 12 aylık bazda Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamlarına ulaşıldığını anımsatan Muş, "Temmuz ayı ihracatımız da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 10 artışla 16,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu tutar, bugüne kadar gerçekleştirilen en yüksek temmuz ayı ihracatıdır." diye konuştu.
Muş, 9 günlük Kurban Bayramı tatili dikkate alındığında iş günü bazında ihracat tutarının da oldukça yüksek olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Bu sayede ocak-temmuz dönemi ihracatımız, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 35 artışla 121,4 milyar dolara yükselmiştir. Yine pandemi öncesine göre kıyaslarsak 2019 yılı ocak-temmuz dönemine göre de ihracatımız yüzde 16,4 artış sağlamıştır. Son 12 aylık ihracatımız da 201,5 milyar dolara yükselerek yeni bir Cumhuriyet rekoruna imza atmıştır. İlk defa 200 milyar doları geçmiş bulunuyoruz. İthalatımız ise temmuz ayında geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yüzde 17 artış ile 20,7 milyar dolar olmuştur. Ocak-temmuz döneminde ithalatımız, 2020'nin aynı dönemine göre yüzde 26 artışla 146,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiş durumdadır."
Dış ticaret hacminin de 268,2 milyar dolara yükseldiğini belirten Muş, "Bir diğer önemli gösterge olarak ihracatın ithalatı karşılama oranı, ocak-temmuz döneminde, geçtiğimiz yıla göre 5,6 puan artışla yüzde 82,7'ye çıkmıştır. Benzer şekilde, dış ticaret açığımız ocak-temmuz döneminde geçtiğimiz yıla göre yüzde 5 azalarak 25,5 milyar dolara gerilemiştir. İhracat tutarımız kadar, ihracata yönelen firma sayımızdaki artış da ihracatın tabana yayılması açısından bizleri sevindirmektedir. Ocak-temmuz döneminde ihracat yapan firma sayısı yüzde 10 artışla 80 bine yaklaşmıştır." diye konuştu.
"1972 YILINDAN BU YANA ÜSTLENİLEN PROJE MİKTARI 428 MİLYAR DOLARA ULAŞTI"
Muş, Bakanlık olarak gerek iç ticarete yönelik düzenlemelerde gerekse dış ticaret politikası ve gümrük işlemlerinde zaman, kaynak kayıplarının önüne geçmek için büyük bir özveriyle çalıştıklarına işaret ederek, şunları kaydetti:
"Bu noktada iş insanlarımızın, her boyutta firmalarımızın ve girişimcilerimizin daha özverili davranış sergilemelerini, kendileriyle yarışırcasına üretime ve ihracata yönelik rekabetçiliklerini geliştirmelerini bekliyoruz. Eximbank tarafından geçtiğimiz yıl uygulamaya başlanan 'Yurt Dışı Teminat Mektubu Programı' kapsamında temmuz ayında ilk defa gemicilik sektöründe ihracat gerçekleştirilmiş olması, memnuniyet verici bir gelişmedir. Bu alanda gemi inşa ve yat imalatıyla alakalı üreticilerimize daha fazla destek çıkacağız.
Türk müteahhitlik sektörümüz, 33 ülkede 100 proje ile 6 ayda 6,6 milyar dolarlık iş üstlenmiştir. Böylece, müteahhitlerimizin yurt dışına açıldığı 1972 yılından bu yana üstlenilen proje miktarı 428 milyar dolara ulaşmıştır. Bu yıl şimdiye kadar en fazla proje üstlenilen ilk iki ülkenin geleneksel ihracat pazarlarımız dışından olduğunun altını çizmek isterim. Zambiya'da 1,3 milyar dolarlık ve Slovenya'da 750 milyon dolarlık Türk şirketleri iş üstlenmiştir. Hizmet ihracatımızın artırılması için yeni kurduğumuz Uluslararası Hizmet Ticareti Genel Müdürlüğümüzün bu alandaki çalışmalarımıza daha da yoğunlaşacağını bilhassa vurgulamak isterim."
Türkiye'de ve küresel ekonomideki toparlanmanın aşılama faaliyetleri ve normalleşme adımlarına paralel olarak devam ettiğini ifade eden Muş, Avro Bölgesi, ABD ve İngiltere'deki gelişmelerin Türkiye'nin ihracat potansiyeli için olumlu bir gösterge olduğunu söyledi.
Muş, hükümet ve Merkez Bankasının, küresel ekonomik gelişmelerin enflasyon üzerinde oluşturduğu baskının en aza indirilmesi ve fiyat istikrarının sağlanması amacıyla gerekli tüm adımları atmaya devam ettiğini vurguladı.
Ülke ekonomisinde 2020'nin son çeyreğinde yakalanan ivmenin bu yılın ilk çeyreğinde de devam ettiğini ve yüzde 7’lik bir büyüme performansı yakalandığını anımsatan Muş, öncü göstergelerin bu ivmenin güçlenerek devam ettiğine işaret ettiğini aktardı.
Muş, ekonomik verilerdeki olumlu seyre değinerek, "Özellikle, başta istihdam potansiyeli olmak üzere, birçok açıdan ekonomimizin önemli bir parçası olan hizmet sektöründeki toparlanmayı bir hayli önemsiyoruz. Göstergeler ikinci çeyrekte, baz etkisinin de katkısıyla yüzde 20 civarında ciddi bir büyümeye işaret etmektedir. Hep söylediğimiz gibi, büyümenin miktarı kadar sağlıklı ve dengeli olması da çok önemlidir. Ekonomimiz talep, üretim ve ihracat açısından dengeli bir büyüme ortaya koymaktadır. Bu durum, cari işlemler dengemizde yapısal bir iyileşmenin önünü açmakta, dış kaynak ihtiyacını azaltarak ekonomimizin sürdürülebilir temeller üzerinde yükselmesine imkan tanımaktadır." diye konuştu.
Türkiye ekonomisinin girişim ekonomisi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğine dikkati çeken Muş, birçok Türk teknoloji girişiminin bu yıl uluslararası arenada ciddi yatırımlar aldığını hatırlattı.
Muş, dijitalleşme ve sürdürülebilirlik kavramlarının önemine işaret ederek, "Değişimden çekinenlerin ve yeniliklere ayak uyduramayanların, rekabette geride kalacakları bir çağda yaşıyoruz. Bunun için kuralları ve kalıpları kırabilmeli, birikimlerimize güvenmeli ve yeniliklere açık olmalıyız." değerlendirmesinde bulundu.
"İHRACATIMIZIN HEM MENZİLİNİ HEM DE ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİNİ ARTIRMAYI AMAÇLIYORUZ"
Muş, geçen hafta Tataristan ve Moskova'ya düzenledikleri ziyaretlerin meyvelerini alacaklarını düşündüklerini söyledi. Ziyaretlerle, söz konusu ülkelerde yatırımları bulunan Türk şirketlerinin yaşadıkları sıkıntıları tespit ederek çözüm üretmeyi amaçladıklarını belirten Muş, "İhracatımızın önünde engel olacak, hızımızı yavaşlatacak hangi sıkıntı varsa, bunu çözmenin yolunu arıyoruz. İhracatımızın hem menzilini hem de ürün çeşitliliğini artırmayı amaçlıyoruz. Daha çok yüksek teknolojili ürün ihracı için çaba sarf ediyoruz." ifadelerini kullandı.
"YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN FIRSATLARI İYİ DEĞERLENDİRİLMELİ"
İklim değişikliğinin yarattığı sorunların çözümüne yönelik politikaların, uluslararası ekonomi ve ticaret politikalarının da merkezine yerleştiğini vurgulayan Muş, "Bu noktada bizim de devlet ve özel sektör iş birliğiyle, iklim değişikliğiyle mücadelenin önemli bir boyutunu teşkil eden yeşil dönüşümün neden olacağı sorun ve fırsatları iyi değerlendirmemiz gerekmektedir." dedi.
Muş, yayımladıkları "Yeşil Mutabakat Eylem Planı" ile uluslararası ticaret ve ekonomideki değişimlere hazırlanırken, Avrupa Birliği (AB) ile Gümrük Birliği sayesinde sağlanan bütünleşmenin derinleştirilmesini de hedeflediklerini dile getirdi.
Planda yer alan hedef ve faaliyetlerin kamu, özel sektör ve ilgili tüm paydaşlarla etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla, Bakanlık başkanlığında "Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu" kurulduğunu söyleyen Muş, bu kapsamda özel sektörden dijital ve yeşil dönüşüm konusunda sorumlu bir anlayışla hareket etmeyi bir ilke haline getirmesini beklediklerini dile getirdi.
"BU TAM BİR YALAN TERÖRÜDÜR"
Bakan Muş, toplantıda orman yangınlarının ardından yaşanan sürece ilişkin de devletin tüm imkanlarıyla seferber olduğunu, yangının yaraları sarmak için her türlü adımı attığını ve atmaya devam ettiğini vurguladı.
Yangının çıkış nedeninin ilgili makamlarca araştırıldığını aktaran Muş, şunları kaydetti:
"Fakat Türkiye'nin değişik bölgelerinde eş zamanlı olarak böyle büyük çapta yangınların çıkması sabotaj ihtimalini oldukça güçlendirmektedir. PKK gibi terör örgütlerinin geçmişte bu tip sabotajlara giriştiği de herkesçe bilinen bir gerçektir. Türkiye'ye zarar vermek, istikrar ortamını bozmak isteyenler ve onların maşası terör örgütleri, elbette bu yollara tevessül etmektedir. Burada ilginç olan husus, bazı muhalif siyasi çevrelerin bölücü terör örgütü PKK'yı savunma refleksi göstermeleridir. Sanki PKK, bu sabotaj işini geçmişte hiç yapmamış gibi, sanki çocuk katili terör örgütünün bu işlerde parmağı olmasına olanak yokmuş gibi refleks göstermeleridir.
Terör örgütünün avukatlığına yönelenlerin bu tutumları, elbette milletimizin gözünden kaçmamıştır. Yangın felaketi sonrası bazı muhalif çevreler tarafından başlatılan siyasi linç kampanyası, Türkiye'nin kronik bir sorununu bir kez daha ortaya koymuştur. Önce bir yalanı ortaya atıp, sonra bunu sosyal medyada yayıp, daha sonra da bunun üzerinden kara propaganda yürütmek ve devletimizin çabalarını sekteye uğratmaya çalışmak; bazı siyasi çevrelerin her zaman uyguladığı bir yöntemdir. Türkiye yangını söndürmek için ateşe su dökerken, birileri de yalan kampanyası ateşine benzin dökme çabasına girmiştir."
Muş, yanan ormanların yerine otel yapılacağı yalanının da dolaşıma sokulduğunu belirterek, "Üstelik ana muhalefet partisinin genel başkanı 1982 yılında çıkarılan bir yasanın bugün sınırlandırılmasını 'ormanları betonlaştıracaklar' iftirasıyla çarpıtmıştır. Bu tam bir yalan terörüdür." dedi.
Konya'da yaşanan ve 7 vatandaşın yaşamını yitirdiği menfur saldırının dahi istismar edilerek, bölücü propaganda yapmaya çalışanlar olduğuna dikkati çeken Muş, "Terör örgütünün siyasi temsilcileri, Konya'da yaşanan üzücü hadiseyi 'etnik çatışma' şeklinde lanse etmeye çalışmış, bu hadiseyi bölücü ve bozguncu siyasetlerine araç olarak kullanmışlardır. Amaçları kaos çıkarmak ve Türkiye'nin birliğinin altına dinamit koymaktır. Gayeleri, bu hain terör örgütünün eylemlerini siyasi zeminde meşrulaştırmaya çalışmaktır. Kim, hangi kapalı kapılar ardında, hangi sinsi planları yaparsa yapsın, başarılı olamayacaktır." diye konuştu.