Güncelleme Tarihi:
“DARBECİ EVREN BİLE BUNLARI DÜŞÜNEMEZDİ
”İstanbul Barosu’nun eski eski başkanlarından Av. Turgut Kazan, İpek Medya Grubu’na yönelik yapılan operasyona ilişkin “Darbeci Kenan Evren’in bile düşünemeyeceği yol ve yöntemleri kullanıyorlar. 12 Eylül darbesinde sıkıyönetim uygulanıyor, yayınlar yasaklanıyordu. Ancak şimdi ele geçirme, teslim alma sahiplenme adımları atılıyor” dedi. “Herkesi teslim almak istiyorlar” diyen Av. Kazan “Bunu, kimi zaman TMSF eli ile yaptılar. Vergi kararları ile cezalandırma yoluna gittiler. Bugün ise bunlar yapılıyor” şeklinde konuştu.
HEPSİNİ YOKETME ADIMLARI ATILIYOR
Av. Kazan açıklamasında ayrıca, bugün yaşanan sürecin başında 12 Eylül 2010’da yapılan referandumun yer aldığına da dikkat çekti. Av. Kazan, anılan referandumda, Fethullah Gülen’in, “Mezardaki ölüler bile oy kullansın” çağrısı yaptığını hatırlattı. Av. Kazan “Bugün yaşananlar, birlikte (Ak Parti-Gülen Cemaati) başlattıkları bir sürecin sonu. Hukukla oynanmamalı. Hukukla oynanırsa böyle olur. Bu yaşanılanlar Türkiye için büyük bir tehlikedir. Saray’a, Erdoğan’a, Davutoğlu’na kim karşı geliyorsa hepsini yok etme adımları atılıyor. Herkes duyarlı olmalı."
HALKIN HABER ALMA ÖZGÜRLÜĞÜ ENGELLENMEMELİ
Av. Fikret İlkiz ise, son yaşananlara ilişkin “Keşke yaşanmasaydı, keşke olmasaydı” diyerek şunları kaydetti: “Hukuk yolu ile halkın haber alma özgürlüğü engellenmemeli. Her olağanüstü dönem, halkın haber alma hak ve özgürlüğünü sınırlandırılmamalı. Kanun da hukuka uygun olmamalı. Ortada bir soruşturma var. Bu soruşturma çok çok kısa sürede tamamlanmamalı. Hukuku ortan kaldırıldı. Bakın, Türkiye’de sulh ceza hâkimlikleri sistemi çok tartışılmalı.
POLİS, FİŞİ ÇEKEMEZ, CEZASI VAR
Av. Mehmet Ali Köksal, haberleşme hürriyetinin Anayasal güvenceye alındığını işaret ederek “Medya şirketleri, normal bir şirket gibi görülemez. Haberleşme hürriyeti Anasaya’da güvenceye alınmış durumda. Yayın araçlarına el konulamaz. Kayyumun görevi şirketin itibarı ve devamlılığını korumak… Yoksa, polisin gidip fişi çekmesinin hiçbir hukuki yönü yok. Kaldı ki, Türk Ceza Kanunu’nda haberleşmenin engellenmesi hususu durumunda uygulanacak ceza belli. Burada sorumlu kişi 1 yıldan 5 yıla kadar sürede hapis cezası ile yargılanır” dedi.
KAYYUM ŞİRKETİ KORUMAKLA SORUMLUA
v. Köksal açıklamasının devamında “Mahkeme kararı, kayyumun yönetimi devralmasıdır. Kolluk, kayyumun şirkete girmesini sağlayabilir. Ancak yayından kaldırma, fişi çekmek bunlar kayyumun, kolluğun işi değil. Kaldı ki, kayyum, çalışanlardan, ‘sen kalk, sen otur’ diyemez. Kayyumun en öncelikli sorumluğu şirkete karşıdır. Şirketi korumakla sorumludur. Mülkiyet kutsal bir şeydir. Ki bazı şirketler halka açık. Bu süreçte yapılacak olumsuz bir tutum veya davranış yarın öbür gün sorumlulara döner. Şu çok açık, yayın araç ve gereçlerine el koyamazsınız. Kayyum ataması, yayının durdurulmasına yönelik değil ayrıca” dedi.
ANAYASA'YA KESİNLİKLE AYKIRI
Av. Fırat Epözdemir ise,”Bu yapılanlar kesinlikle Anayasa’ya aykırı. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde yer alan düşünceyi ifade özgürlüğüne de aykırı. Şayet bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin önüne giderse, kesinlikle bir ihlal karar çıkar. AYM’de çıkmasa bile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gider ve oradan ihlal kararı çıkar. İşin bir diğer yönü ise şu. Kayyum’un en temel görevi şirketi ayakta tutmak, faaliyet sürdürmesini sağlamaktır. Ancak burada tam tersi yapılıyor. Kayyum’un görevi kötüye kullanma suçu da tartışılır burada. Tüm bu yaşananlara bakıldığında, gelinen aşama vahim bir tabloyu ortaya koyuyor” şeklinde konuştu.
dgokce@hurriyet.com.tr