Güncelleme Tarihi:
HEMŞİRELİKTEN patronluğa giden yolu anlatır mısınız?
Sağlık alanında çalışmayı hep istedim. Kız kardeşim doktor oldu, ben hemşire. Okulu bitirdikten sonra hastanede çalışmaya başladım. Yoğun bakım ve ameliyat hemşiresi olarak görev yaptım. Ancak hep kafamda kendi işimi kurmak vardı. Hastanede hayatım boyunca hemşirelik yapmamayı kafama koymuştum. Bir gün hastanın bilgilerinin kayıtlara geçirilmesi sırasında yaşlı bir Alman hemşireyle aramızda ciddi tartışma çıktı. O, 30 yıl önce öğrendiği yöntemle kayıtların işle
Sinirlendiniz ve işi bıraktınız öyle mi?
* Evet. Aynen öyle oldu. İki çocuğum vardı. İşe dönmedim. Başka hastaneye de başvurmadım. İşimi kurmak istiyordum. Aslında o kavga biraz da işimi kurmam için bahane oldu. Hastanede çalıştığım yıllarda sistemin,
farklı kültürdeki hastalara yetmediğini ve ihtiyaçlarını karşılamadığını gözlemlemiştim. Bunun için hasta bakım servisi kurmaya karar verdim. Zaten o sıralar arkadaşlarım “Beraber yapalım” diye önerilerle geldi. Ben kuracağımız şirketi yönetmek için üç yıl şirket yönetimi eğitimi aldıktan sonra 2003 yılında bakım servisini açtım. Can Vital bakım servisi 13 yıl önce hizmete girdi. “Ortak yapalım” diyen arkadaşlar bu arada vazgeçtiler. Tek kaldım. Dört çalışanımla birlikte kolları sıvadım. İhtiyaç olduğunu biliyordum. Gözlemlerim ve araştırmalarım beni bu yönde ikna etmişti. Ancak iş tecrübem eksikti. Hem öğreniyordum, hem çalışanlara işi anlatıyordum. Hep beraber yola koyulduk ve ‘kervan yolda düzülür’ dedik. Öyle de oldu.
Bakım servisinde ne tür hizmetler sunuyorsunuz?
Hastanedeki yıllarımda hastane çalışanlarının farklı kültürleri tanımadığını gördüm. Hastaların kültürlerini bu yüzden çok dikkate almıyorlardı. Dolayısıyla hasta ihtiyaçlarını da tam karşılamıyorlardı. Türk hastalar arasında abdest almak, namaz kılmak isteyenler vardı. Tedavilerde sadece tıbbı müdahale ve hizmet yeterli değil. Hastaların duygusal ve kültürel taleplerini de karşılamak gerekir. Tedavide hastanın kültürünü dikkate alırsanız tedavisi ve bakımı daha kolay ve etkin olur. Biz evlerde hasta bakımı yapıyoruz. Hastaların sadece tıbbı bakımı değil elbette. Onların günlük ihtiyaçları ve yaşamlarına da el atıyoruz.
13 yılda şirketiniz ne kadar büyüdü ve gelişti?
* Berlin’de hizmetimiz sürerken başka eyaletlerden toplantılara ve seminerlere davet edildim. Köln’de de
gittiğim bir toplantıda bana, “Burada da benzer ihtiyaç var. Gelin burada da bir şube açın” dediler. Bir yıl boyunca inceledik. Yoğun araştırdık. Ve ihtiyacın Berlin’den daha büyük olduğunu farkettik. Ancak orada çalışacak eleman bulmak çok zordu. İhtiyaç olmasına rağmen eleman bulunamadığı için kapanan, iflas eden şirketler oldu. Bu zorluklara rağmen inceledik, bir şube de orada açmaya karar vererek 2005 yılında Köln’e açıldık. Şimdi orada da 24 saat bakım hizmeti veriyoruz. 11 yıldır başarılı bir şekilde yürüyor. Berlin’de evde yaptığımız bakımı şimdi günlük bakımevinde de yapıyoruz. Hastaları evlerinden alıyoruz. Günlük bakımevimize getiriyoruz. Burada bütün gün bakımları ve tedavileri yapılıyor. Sonra tekrar evlerine bırakıyoruz. Günlük bakımevimizde yemek veriyoruz. Sosyal faaliyetlerde bulunuyoruz. Günlük bakımevimiz yaşlılar kreşi gibi. 60’a yakın çalışanımız var. Şimdi villa arıyoruz. Burada devamlı kalacak hastaları almayı planlıyoruz. Projemizi sanırım gelecek yıl hayata geçireceğiz. Şirketin bünyesinde hasta bakımında çalışacaklara eğitim veriyoruz. Özellikle genç kızlar bu alana ilgi göstermeye başladı. Değişim programları çerçevesinden Berlin’e gelen gençleri eğitiyoruz. Eğitim için Türkiye’den gelen gençlere, Almanya’daki hasta bakımını anlatıyoruz.
GÜNDÜZ ŞİRKET, GECE EV
Ayten Aslan Çakar biri kız, üç çocuk annesi. En büyük oğlu Volkan 27 yaşında. Volkan dayısının restoran ve kafeterya zincirlerinde genel müdür olarak çalışıyor. Kızı Melisa (23), üniversite öğrencisi. Berlin’de şirket yönetimi ve işletme eğitimi görüyor. Küçük oğlu Mustafa Can henüz 10 yaşında. Kendi işinin patronu olmasının sevindirici olduğu kadar yorucu ve sorumluluk da getirdiğini belirten Çakar, bunun nedenlerini şöyle açıkladı:
* “Volkan ve Melisa’yı şirketi kurduğum dönemlerde maalesef biraz ihmal ettim. Ama onların iyi bir eğitim alması için de elimden geleni yaptım. Son zamanlarda birlikte geçirdiğimiz anlarla geçmişin acısını çıkarıyoruz. Mustafa Can ise bu konuda çok şanslı. Hiçbir an onu yalnız bırakmıyorum. Antrenmanlarını bile izliyorum. Futbol maçlarını kaçırmıyorum. Şimdi zamanımın büyük bölümü çocuklarım ve eşimle geçiyor. Kadınlar için iş hayatı, özellikle de ticaret yapan veya yönetici konumundaki kadınlarınki erkeklere göre daha zor. Gündüzleri şirketinizi yönetiyorsunuz, eve gelince de evin sorumluluklarını üstleniyorsunuz. Neredeyse uyku hariç hep aktifsiniz. Hep çalışıyorsunuz. Çalışan kadının iş dışında da sorumlulukları var. Aile ve çocuklarla ilgilenmek gibi. Benim de öyle. Melisa ve Volkan artık büyüdüler. Onlarla birlikte tatil yapamıyoruz. Onlar kendi dünyasını yaşıyorlar. Ama Mustafa Can ve eşimle yaptığım tatiller benim en büyük kazancım. Tabi bu aile boyutu. Bir de sivil toplum örgütlerinde üstlendiğim sorumluluklar var. Bizlerin sadece ticaret ve ailemizle ilgilenecek kadar lüksümüz yok. Topluma karşı da sorumluluklarımız var. Bunları da sivil toplum örgütlerinde yerine getiriyoruz. Ben sivil toplum örgütlerinin yararına inanan biriyim. Bunun için de sorumluluk almaktan kaçmıyorum.”
BÜYÜK AİLE DAĞILDI, BAKIM İHTİYACI DOĞDU
Ne oldu da hasta bakım servislerine bir anda ihtiyaç duyuldu?
* Eskiye oranla insanlar daha çok bakıma ihtiyaç duyuyor. Beslenme ve günlük yaşam, değişen çalışma ve toplumsal koşullar insanları daha sık hasta ediyor. Eskiden özellikle Türkler arasında büyük aile kurumu vardı. Aile içinde insanlar hastalarının ve yaşlıların bakımını üstleniyorlardı. Artık büyük aile kavramı pek kalmadı. Kültürel değişiklikler yaşanıyor. Toplum içinde sosyal sorumluluklar farklı boyutlar aldı. Geleneksel büyük aile dağıldı. Bu yüzden özellikle Türkler arasında bakıma muhtaç olanlar artık profesyonel bakım alıyor. Gelini, kızı veya torunu yerine profesyonel çalışanlar yaşlıların ve hastaların bakımını üstlendi. Bir diğer neden de bana göre yasal düzenlemelerin değişmesi. Artık hastalık kasaları da bu bakımı ödemeye başladı. Bu alanda önemli değişiklikler oldu. Daha da olacak. Hastalık sigortaları bir süre öncesine kadar sadece bakımı ve tedaviyi üstleniyordu. Artık hastalar için yapılacak bürokratik işlemlere de bütçe ayrılıyor. Yani hasta ve bakıma muhtaç kişilerin yakınlarının üzerindeki yük hafifledi. Berlin için söylüyorum; senatörlük bu alanda önümüzdeki dönemlerde daha büyük reformlar hayata geçirmek için çalışmalar başlattı. Yapılan ve yapılacak reformlarda iki şey hedefleniyor. Birisi bakıma ihtiyacı olan hastaların daha iyi hizmet almasını sağlamak, ikincisi de yakınların sorumluluklarını azaltmak. Böylece bireylerin kendi yaşamını sürdürebilmesi kolaylaştırıldı. Günümüzün çalışma ve toplumsal koşulları
da bunu dayattı tabi. Bunun sonucu olarak da hem hasta bakım ve tedavi alanında çalışanların ücretleri arttı. Hem de bu alanda ciddi istihdam sağlandı. Gelecekte de istihdam alanları oluşacak. Büyük potansiyel var. Özellikle kadınların bu alana yönelmesi onların iş hayatına katılımını kolaylaştıracaktır. Türkiye kökenli kadınların bu alanda meslek eğitimi yapmasını tavsiye ederim. Biz de eğitim veriyoruz. Bu mesleğe gönül verecekler varsa bize başvurabilir.”