Paylaş
Başkent’in çıkardığı en güzide ses sanatçıları Ela Altın, Zekai Tunca ve Ayşe Taş ise bu değişimi, “Sanat başlar eğlence biter, eğlence başlar sanat biter. Maalesef günümüzde müziğin durumu bu” diye yorumladı.
‘BAŞKENT’in eğlence hayatı’ dendiğinde, hiç şüphesiz akla gelen ilk yer, popüler arabeskin etkisindeki pavyonlar oluyor. Türkiye’nin başkentinde ‘müzikli eğlence’ mekanlarının ‘pavyon kültürü’ ile anılması ise bir döneme damga vuran Ankara Radyosu sanatçılarının yerini, Ankaralı lakaplı şarkıcılara bırakıyor.
47 yıl önce Emel Sayın’a şöhret kapılarını aralayan Gençlik Parkı’ndaki Aile Gazinoları tarihin tozlu sayfalarında ve hafızalarda kalırken, ‘acaba unutuldu mu’ denilen Türk Sanat Müziği Başkent’te yeniden kıpırdanmaya başlıyor.
Özellikle belli bir yaş grubunun televizyonlarda bulamadıkları ancak evlerinin bir köşesindeki gramofonlarına koydukları taş plaklarla eski günleri yad ettikleri sesler, ‘Özlediklerimiz’ adlı projeyle canlı canlı Ankara’ya geliyor.
Türk Sanat Müziği’nin özlenen 10 dev ismi Mustafa Sağyaşar, Güzide Kasacı, Ela Altın, Ayşe Tunalı, Samime Sanay, Nalan Altınörs, Yaşar Özel, Yıldırım Bekçi, Zekai Tunca ve Ayşe Taş İstanbul’da büyük ilgi gören konserlerinin ardından, 23 Şubat akşamı Anadolu Gösteri Merkezi’nde Ankaralılara Türk Sanat Müziği rüzgarı estirmeye hazırlanıyor.
Özlenen 10 dev isim arasında yer alan ve Ankaralı olmakla övünen üç büyük sesle (Ela Altın, Zikai Tunca ve Ayşa Taş) ‘Özlediklerimiz’ adlı projeyi ve Türk Sanat Müziği’nin bugününü ‘Bir Başka Pecere’den konuştuk.
* Öncelikle ‘Özlediklerimiz’ adlı projeden bahseder misiniz?
Ela Altın: Maalesef halk, Türk müziğine hasret kaldı. Bu proje, uzun süredir piyasada görünmeyen sanatçıları bir araya getiriyor. O gün çok muhteşem bir gece olacağına inanıyorum.
Ayşe Taş: İstanbul Bostancı Kültür Merkezi tıklım tıklım doluydu. İnsanlar gerçekten özlemişler. Ankara seyircisinin bizi yalnız bırakmayacağına inanıyorum. Çünkü Ankara seyircisi seçicidir, Türk müziğine aşıktır ve ne istediğini çok iyi bilir.
Zekai Tunca: Özlediklerimiz projesi, para kazanma amaçlı değil. Bu müziği seven ancak ihmal edilen bir kitle var. Belli bir yaşın üzerinde oldukları, meydanları, konser alanlarını ve spor salonlarını dolduramadıkları için bu kitle ihmal ediliyor. ‘Bu müziği neden dinleyemiyoruz’, ‘Bu müzik ne olacak’ diye soranlardan yorulduk. Ankara dinleyicisine bir sınav vereceğiz. Çünkü her sahne bir sınavdır. Ankara halkı da sevdasının sınavını verecektir.
* 10 kişiden oluşan ve bir döneme damga vuran dev bir kadronuz var. Bu isimlerin özelliği nedir?
Ela Altın: En önemli özelliği TRT’nin yetiştirdiği sanatçılardan oluşması. Çünkü bu sanatçılar her zaman ayaktadır ve sağlamdır. Eşi benzeri olmayan insanlardır. Günümüzde iki üç şarkı öğrenen kendisini sanatçı zannediyor. Ve gerçek sanatçıyla yarışmaya kalkışıyor.
Ayşe Taş: Bu kadroda yer alanların hepsi Türkiye’de bacağını açıp da sansasyon yaratan isimler değiller. Hiç bir zaman insanlara tepeden bakmadılar. Şimdi piyasada kimin eli kimin cebinde belli değil.
Zekai Tunca: Prestij olsun diye değil, gelenlerin tamamı sevdalı.
* Ela Hanım, ‘İki üç şarkı öğrenen kendisini sanatçı zannediyor’ dedi. Şarkı söyleyen herkese ‘sanatçı’ demek doğru bir yaklaşım mı?
Ela Altın: Sanatçı ile sanatkar ayrı. Bugün bir şarkı ile de sanatçı olmak mümkün. Ama parayı onlar götürüyor, biz bakıyoruz. Sanatı ticari amaçlı kullananlar hep öndedir. Bizim gibi sanatı sanat için yapan sanatkarlar her zaman geridedir. Aslında bütün sorunumuz bu.
Zekai Tunca: Bu durum yalnızca bizim ülkemizin günahı değil, bütün dünyada böyledir. Ben, Lady Gaga’nın adını biliyorum ama ne iş yaptığını bilmiyorum. Yurt dışından büyük starlar gelir, ön sıralar değişmez. Aynı isimleri cenazelerde de görürsünüz. Amaç, ‘Madonna’nın konserine gitmedi’ denmesin.
TÜRK MÜZİĞİ DİNLEYEN 180 KM HIZ YAPAMAZ
* Türk Sanat Müziği’nin unutulduğu, hatta ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğü söyleniyor. Bu görüşlere katılıyor musunuz?
Ela Altın: Bugün piyasada olan büyük isimler hep Türk müziğine döndü. Çünkü Batı müziği bir hevestir, 20 yaşına kadar sürer. Ama Türk müziği, sözü ve hissiyle insanların yaşantısını ortaya koyar. Türk müziği unutulmayan bir hazinedir.
Ayşe Taş: Aslında unutulmuş demek haksızlık olur. Unutturulmaya çalışılıyor ama bu mümkün değil. Yüreklerde öyle iz bırakan sanatçılar var ki, unutmaya ve unutulmaya imkan yok.
Zeka Tunca: Biz unuttursak, bir popçu çıkar söyler. Türk Sanat Müziği ulaşılamadığı için bilinmiyor. Bugün market müzik haftalık olarak değerlendiriliyor. Oysa Türk müziğinde yıllar, yüzyıllar hesabı vardır. 200 yıl evvelki bir Itri parçası, bugün halen herkesin dilindedir. ‘Bu müzik bitti’ diyenlere hodrimeydan diyebileceğimiz bir organizsoyondur aslında ‘Özlediklerimiz’.
* Sizleri canlı dinleme imkanı bulamayan sanat müziği sevdaları şimdi ne yapıyor?
Zekai Tunca: Bu müzik belli bir sayının üzerindeki dinleyiciye ulaştırılmadığı için o kuşak da kendi müziğini kendi yapma yoluna giriyor. Mesela Ankara’da 300 tane koro olduğu söyleniyor.
* Türk Sanat Müziği’nin söyleyen ya da dinleyen insanlar üzerinde karakteristik etkileri var mı?
Zekai Tunca: Bu müziği yapanın oturuşu, kalkışı, davranışı farklıdır. Tabi en önemlisi bu müziği dinleyenin de kişiliği, karakteri de farklıdır. Bir insanın yürüyüşünden ne müzik denlediğini anlarsınız. Dinlediği müziğe göre de sokakta nasıl davranacağını tahmin edebilirsiniz. Mesela Türk müziği dinleyen bir insan arabayla 180 kilometre hız yapamaz. Bir yerde afişim olduğunda kasap dükkanına asılmış bir et gibi görüyorum kendimi.
* Bugün Türkiye’de müzik-sanat ilişkisi ne durumda? Yani gerek ortaya çıkan eserler, gerekse eğlence anlayışı bakımından neler söylersiniz?
Ayşe Taş: Assolistlik yerlerde sürünüyor, şimdi herkes assolist. Bir yerde sahne aldığımda insanlar, ‘evlerinin önün boyalı direk’ parçasını istiyor. Ben de mecburen sahneye çıktığımda ancak ilk 10 dakika kendimden söyleyebiliyorum. Zaten insanlar daha sonra ‘davul-zurna var mı’ diye soruyor. İşte eğlence hayatımız bu.
Zekai Tunca: Sanat başlar eğlence biter, eğlence başlar sanat biter. Maalesef günümüzde müziğin durumu bu. Müzik, oynamak veya dens etmek için değildir. Senfonik müzikle de oynayamazsınız, eğlenemezsiniz, düğün yapamazsınız. Yani gerçek müzik kültürdür.
* Son olarak televizyon kanallarında yeni yetenekleri ortaya çıkarmak amacıyla yapılan ses yarışmalarını nasıl buluyorsunuz? Yarışmacılar neden sanat müziği söylemiyor?
Ela Altın: Eğer temeli sağlamsa uzun soluklu olur. İki şarkıyla isim olursa, iki senelik ömrü vardır. Çünkü böylelerinin ömrü, şarkının ömrü kadardır. Televizyonların bu yarışmaları düzenleyerek gençlere imkan vermesi çok güzel. Eğer seviyorlarsa müziği köklü olarak araştırsınlar. Türk müziği bir ilimdir, araştırdıkça aslında daha hiçbir şey öğrenemediğinizin farkına varırsınız.
Zekai Tunca: Yaptığınız bir işin pazarı yoksa onu kimse kendisine hedef olarak seçmez. Diğer müzik alanları çok destek gördüğü, paralar kazanıldığı ve oradan star olunduğu için Türk müziğine yönelinmiyor.
Paylaş