Güncelleme Tarihi:
Eğitim bilimleri bölümü olan üniversitelerin pedagojik formasyon programı açmada iştahlı olmasının en önemli nedeni iyi bir gelir kapısı olması. Çünkü, başta dekan olmak üzere ders veren öğretim üyeleri ciddi bir ek ücret alıyor. Öğretim üyeleri ve yöneticilerin her biri yedi haftalık bir programda 42 saatlik ders vererek yaklaşık 5 bin TL kazanabiliyor. Geçmişte bir üniversitede bir dekanın 55 bin TL formasyon ücreti aldığına yönelik iddialar göz önünde bulundurulursa tablonun pek de parlak olmadığı söylenebilir.
Buradaki gelir dışında ‘acı karne’nin nedeni olarak eğitim fakültelerinde öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısının fazlalığına da dikkat çeken eğitimciler, Türkiye’de fakülteler arasında öğretim elemanı başına düşen en fazla öğrenci oranına, öğretmen yetiştiren eğitim ve fen edebiyat fakültelerinde rastlandığını söylüyor. Tıp ve mühendislik fakültelerinde bu sayı 5-6’yı geçmezken, rakamın eğitim ve fen edebiyat fakültelerinde öğretim üyesi başına 39 olması tabloyu daha net olarak gözler önüne seriyor.
FORMASYONUN PARALI OLMASI ÖĞRETİM ÜYELERİNİ KIŞKIRTIYOR
Prof. Dr. Burhanettin Dönmez (İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı)
Pedagojik formasyon ciddi bir problem. Bu nedenle öğretim üyeleri asli görevini yerine getiremez durumda, eğitim fakültesi öğrencilerine daha az zaman ayırabiliyorlar. Formasyonun paralı olması nedeniyle bazı öğretim üyeleri daha istekli davranıyor, parasız olsa bu kadar rağbet de olmayacak. Pedagojik formasyon programı için yatırılması gereken ücret şu an 2 bin lira civarında, bir zamanlar özellikle vakıf üniversitelerinde 10 bin liraya kadar çıkmıştı. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) düzenleme yaptı, standart hale getirdi. Her üniversite bütün öğrencilerine formasyon verilmesini istiyor.
Açıköğretim fakültesi mezunları da formasyon alıyor. Bu baştan sona yanlış. Derhal son verilmeli.
Türkiye artık çok sayıda öğretmene değil, az sayıda nitelikli öğretmene ihtiyaç duyuyor. Maalesef YÖK ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) eğitim fakültelerini çok sayıda niteliksiz öğretmen yetiştirmeye zorluyor. YÖK’ün pedagojik formasyon kontenjanlarını belirleme yetkisini üniversite senatolarına devretmesi, başta fen edebiyat ve ilahiyat olmak üzere üniversite senatolarını baskı altında tutuyor. Mezunları iş bulamayan bütün fakültelere pedagojik formasyon verilmesini istiyor. Oysa eğitim fakültelerinin asli görevi bu değil. Ülkenin acil bir öğretmen ihtiyacı da yok.
ÖĞRETİM ÜYESİ BAŞINA DÜŞEN ÖĞRENCİ EN ÇOK EĞİTİM FAKÜLTELERİNDE
Bırakmıyorlar ki daha nitelikli öğretmen yetiştirelim. Pedagojik formasyon programlarındaki öğrenci sayılarının fazla olması eğitim fakültelerinin gücünü azaltıyor. Bu da eğitim fakültelerinin asli görevlerini yapmalarını engelliyor. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısında en yüksek oran eğitim fakültelerinde. YÖK’ün yapması gereken eğitim fakültelerinin öğretim üyesi sayısını artırmak, yeterli öğretim üyesi olmayan bölümlerin açılmasına izin vermemek ve asgari koşulları sağlamayan bölümleri kapatmak.
Öğretmenlik uzmanlık mesleği. Lisans düzeyinde uzman yetiştirilmez.
ÖĞRETMENLİK ARTIK KİTLE EĞİTİMİNE DÖNMÜŞ DURUMDA
Prof. Dr. Cemil Öztürk (Eğitim Fakülteleri Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği Başkanı)
Ne fen edebiyatların ne de eğitim fakültelerinin birbirine üstünlüğü söz konusu. Bazı eğitim fakülteleri öğrencilerini düşük performansla almış olsa bile daha ileri taşırken, bazıları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Öğretmen yetiştirme sisteminin masaya yatırılması gerekiyor. Bilimsel bir sorun olarak bütün boyutlarıyla tartışılmalı. Artık öğretmenlik kitle eğitimine dönüşmüş durumda. İhtiyacın çok üzerinde mezun vermesi ve kontenjan politikaları bütün bunları gösteriyor.
ÖDÜN VERİYORUZ
Aslında eğitim fakülteleri sayısal olarak büyürken kaliteden ödün veriyor. Bütün bu ‘acı karne’ tablosu onun da göstergesi. Atama bekleyen öğretmenlere bakınca bazılarında yüksek rakamlar var. Örneğin fen edebiyat fakültesi matematiğe giren ve 5-6 soru yapan öğrenciye temel bilimleri kurtaracak gözüyle bakıyor, onu öğretmen olarak atıyoruz. Eğitim fakültelerinde de benzer durumlar var.
PUANLAR BORSA GİBİ, BİR DÜŞÜYOR BİR YÜKSELİYOR
Aslında borsa gibi öğretmenlik puanları bir düşüyor, bir yükseliyor. Bir branşta talep fazla ise puanı yükseliyor, öğrenci kalitesi artıyor. Talep düşükse puan düşüyor, öğrenci kalitesi azalıyor. İş bulma olasılığı yüksek olan sınıf öğretmenliğinin her zaman puanı yüksektir ve daha iyi öğrenci buraya gelir. Sistemde artık eğitim fakültelerinin rolü düştü. Çünkü ortaöğretime öğretmen yetiştiren programların çoğu fen edebiyatlarda alan dersi alıyor. Eğitim Fakülteleri Dekanlar Konseyi ilk kurulduğunda formasyona karşıydık. Ancak, bazı dekanlarımız talep edince formasyon tekrar açıldı, biz kendimiz de ilkeli davranmadık bu konuda. Formasyon kaliteyi düşürüyor, öğretim elemanlarının yükü çok artıyor. Burada ders vermek öğretim üyeleri için artık daha cazip hale geldi. Ders ücreti 90-100 lira olunca talep arttı. Herkes o dersleri almak istiyor. Sorun siyasilerde değil, bizim akademisyenlerimizde, entelektüellerimizde. Kurumsal aidiyet yerine başka aidiyetleri ele alırsak, işler tıkanma noktasına gelir.
REFORMA İHTİYAÇ VAR
Prof. Dr. Alipaşa Ayas (Bilkent Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi)
Öğretmen eğitimi kalenin kapısını açan bir anahtar gibi. Doğru yapılandırmadıkça eğitim sisteminin diğer boyutlarında yaptıklarınızın çok etki edeceğini beklemek hayalcilik. PISA sınavlarına bakıyor, Finlandiya, Kore’yi çokca konuşuyoruz. Gidip onların sınıflarını inceliyoruz, ancak öğretmeni nasıl yetiştirdikleriyle ilgilenmiyoruz. Oysa Finlandiya 40 yıldır küçük değişikliklerle aynı sistemle öğretmen yetiştiriyor. Kore de aynı şekilde. Türkiye’de öğretmen eğitimi çok değişim yaşadı. Okulda yeterince uygulamaya gitmeyen, oradaki işleyişi görmeyen ve yeterince sınıfta bulunmayan öğretmene eylül ayında 30-40 çocuğu teslim ederek “Siz öğretmensiniz” diyoruz. Daha ayakları üzerinde sağlam duramayana sınıf teslim ediyoruz. Bu öğretmeni iyi yetiştirdik mi diye düşünmüyoruz. Biz birçok durumda ‘varlıkta eşitlemek’ yerine ‘yoklukta eşitliği’ tercih ediyoruz. Lise öğretmen yetiştirme programlarımız 5 yıllıktı, bunları 4 yıla indirdik. Nedeni pedagojik formasyon için hukuki zemin hazırlamak.
KENDİ ALANINDA İŞ BULAMAYANI ÖĞRETMEN YAPTIK
Fen edebiyat fakülteleri çok fazla öğrenci alıyor, ancak artık tercih edilmediği için bazı bölümleri kapandı. Üniversite sınavına giren, askerlikten kaçan ya da üniversite diploması almak isteyene, üstüne bir de pedagojik formasyon verdik. Kendi meslek alanında iş bulamayana iş alanı olarak öğretmenliği açtık. Üniversite eğitimi, devlette bir iş garantisi süreci olmamalı.
Öğretmen eğitiminde ciddi reforma ihtiyaç var. Pedagojik formasyonu toplumsal bir hizmet yapıyormuş gibi parayla dağıtıp ülkemizin geleceğini riske atmamalıyız. Başka yol ve yöntemler olmalı. Kendimizi değil, Türkiye’nin geleceğini düşünmeliyiz. Pedagojik formasyonu kapatalım demiyorum, ama iki yıllık bir süreci kapsayan, tercihen yüksek lisans düzeyinde özgün bir program hazırlayalım. Buradan yetişenlere de çocuklarımızı güvenerek emanet edelim.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME 3-5 KURUŞA TESLİM OLMUŞ DURUMDA
Prof. Dr. Hayati Akyol (Gazi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölüm Başkanı)
Sahipleri sorunu sahiplenmiyor. Milli Eğitim yetkilileri öğretmen açığının olmadığını, atanacak öğretmen adayının çok olduğunu söylemesine rağmen, formasyon yoluyla öğretmen yetiştirilmeye devam ediliyor. Bunu öğretim üyeleri ve üniversiteler durduramaz. YÖK ve MEB karar vermeli artık.
Pedagojik formasyonu üniversitelerin takdirine bırakmak doğru değil. Öyle üniversiteler var ki, kendi öğrencisine ders verecek öğretim elemanı yok, ancak kendi öğrencisinden çok formasyon öğrencisi alıyor. Bunlar niteliği düşürecek hareketler.
PARASIZ OLSA KİMSE DERS VERMEZ
Öğrenci başına 2 bin liradan fazla ücret alınıyor. Bu ücreti kaldırsınlar hiçbir üniversite pedagojik formasyon açmaz ve hiçbir hoca da derse girmez. Bazı üniversitelerde öğretim üyeleri bu programlarda normal ders ücretlerinin 5 katı para alıyor.
Her üniversitenin ayrı hikâyesi var. Bu formasyondan ayda 50 bin lira kazanan oluyor. Bazı üniversitelerde sınıf eğitimi anabilim dalında hiç sınıf öğretmenliği doktoralı öğretim üyesi olmadığı halde ‘sınıf öğretmenliği doktora programı’ açılıyor. Okul öncesi eğitimi bölümünde bir tane ‘okul öncesi öğretim üyesi’ olmadan mezun veren fakülteler var.
Öğretmen yetiştirme 3-5 kuruşa teslim olmuş durumda. Formasyonda 3-5 kuruş alacağım diye kimse ağzını açmıyor. Pedagojik formasyon almak için hiçbir kriter yok. Talim ve Terbiye Kurulu’nun açıkladığı 100’den fazla alanda öğretmen ataması söz konusu. Eğitim fakülteleri 30 civarında alanda öğretmen yetiştiriyor. Geri kalanlar diğer fakültelerden alınıyor. Bu alanlara bakılarak formasyon açılıyor. Açıköğretim işletme bölümü mezunu olmak formasyon için yeterli. Çünkü, diploma almak yetiyor, açık ya da kapalı alan ayrımı yapılmıyor. Şunu unutmamalı: Açıköğretim de öğretmen yetiştiriyor. Okul öncesi ve İngilizce öğretmenleri bir dönem buradan alındı.
PEDAGOJİK FORMASYON NEDİR?
Öğretmen adaylarının eğitim ve öğretim verebilmesi için alması gereken eğitim. Eğitim fakülteleri ‘pedagojik formasyon’ dersi alarak mezun olurken, diğer öğretmen yetiştiren kurumların mezunları da isterse eğitim fakültelerinde bu eğitimi tamamlayabiliyor. Adaylara gelişim psikolojisi, ölçme-değerlendirme, sınıf yönetimi, rehberlik gibi dersler veriliyor. Bu programlara MEB Talim ve Terbiye Kurulu’nun açıkladığı yaklaşık 200 alandan mezun olan herkes katılabiliyor. Pedagojik formasyon programları, sadece eğitim/eğitim bilimleri fakültesi ve eğitim bilimleri bölümü olan üniversitelerde açılabiliyor. Bunların ücretlerini geçmişte üniversiteler belirliyordu. Bazı üniversiteler 10 bin TL’ye kadar ücret talep etti. Daha sonra YÖK işe el koydu. Bu ücretleri eğitim fakültelerinin ikinci öğretim ücretlerine endeksledi. En fazla bunun 2 katına kadar miktar belirlenebiliyor.