Güncelleme Tarihi:
Birleşik Krallık'ın kaderini belirleyecek olan referandumda oyların büyük bölümü sayıldı.
Resmi olmayan sonuçlara göre, referandumda AB'den ayrılma (Brexit) yönünde oy kullananların oranı yüzde 51.9.
'AB'de kalalım' diyenlerin oranı ise yüzde 48.1.
Referandumda İskoçya (Yüzde 62'ye yüzde 38) ve Kuzey İrlanda (Yüzde 55.8'e yüzde 44.2), AB'de kalma yönünde oy verdi. "AB'de Kal" kampı, başkent Londra hariç İngiltere'nin büyük bölümünde başarısız oldu. Galler'de de "AB'den Ayrıl" kampı kazandı. Galler seçmeninin yüzde 52.5'i AB'den ayrılma yönünde oy verirken, yüzde 47.5'i "AB'de kalalım" dedi.
SONUÇ SABAH SAATLERİNDE KESİNLEŞTİ
Birleşik Krallık'taki toplam 382 seçim bölgesinin tamamındaki sandıklar TSİ 09.00 sularında sayıldı. "AB'den Ayrıl" kampının referandum zaferi ise oy sayımının tamamlanmasından yaklaşık bir saat önce kesinleşti.
CAMERON İSTİFASINI AÇIKLADI
Referandumda büyük yenilgi alan İngiltere Başbakanı Cameron, TSİ 10.00 sularında kameraların karşısına geçti ve görevi bırakacağını açıkladı.
Muhafazakar Parti'nin Ekim'deki kongresinde aday olmayacağını söyleyen Cameron, İngiltere'nin istikrarını sağlamak için gelecek haftalarda ve aylarda elinden geleni yapacağını belirtti.
"KESİN TAKVİM VEREMEM"
Cameron, "Ama ülkeyi sonraki hedefine taşıyacak kaptan olarak kalmaya çalışmayı doğru bulmuyorum. Bu, kolay aldığım bir karar değil. Bir istikrar döneminin, sonrasında ise yeni bir liderliğin gerekli olduğunu düşünüyorum. Bugün kesin bir takvim vermeye gerek yok ancak bence ekim ayındaki Muhafazakar Parti kongresinde yeni bir başbakana sahip olmayı hedeflemeliyiz" diye ekledi.
Açıklamasında, "Bu karar hafife alınmamalıdır; Britanya halkının kararlarına saygı göstermek gerekir" diyen Cameron, "Tüm çıkarların korunduğu bir çözümle ilerlenmelidir. Şimdi AB ile görüşmeler yapmak için hazırlanmalıyız. Her zaman büyük kararlarla yüzleşmek gerekiyor" ifadesini kullandı.
Cameron, İngiltere'nin AB ile daha güçlü olduğunu düşündüğünü de sözlerine ekledi.
2005'ten beri Muhafazakâr Parti lideri olan Cameron, bu süre zarfında iki genel seçim zaferi yaşamıştı.
Geçen yıl yapılan genel seçim öncesinde AB konusunda referanduma gitme sözünü Muhafazakar Parti'nin seçim manifestosuna koyan İngiltere Başbakanı Cameron, ülkesinin üyelik koşularını değiştirmek için birlik ile yeni bir müzakere süreci başlatmıştı. Müzakereler çerçevesinde AB'den egemenlik, göç ve siyasi birliğin dışında kalma başlıkları altında yeterli tavizleri aldığını savunan Cameron, tarihi 23 Haziran olarak ilan edilen referandumda ülkesinin birlikte kalması için Şubat ayından beri kampanya yürütüyordu.
EN GÜÇLÜ ADAYLARDAN BİRİ BORIS JOHNSON
Partisini ve kabine üyelerini referandum konusunda serbest bırakan Cameron'ın karşısında, Adalet Bakanı Michael Gove ve eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın başını çektiği AB'den ayrılma yanlısı grup yer aldı. Cameron'dan sonra Muhafazakar Parti'nin liderliği için güçlü adaylar arasında yer alan Johnson'ın, referandumdan çıkan ayrılık kararının AB'den ayrılma sonucu Cameron'ı istifaya zorlaması bekleniyordu.
Muhafazakar Parti hükümeti döneminde 43 yıl önce Avrupa Ekonomik Topluluğu'na (AET) üye olan Birleşik Krallık, yine bir Muhafazakar Parti hükümeti döneminde birlikten ayrılmış olacak.
YÜKSEK KATILIM
Birleşik Krallık seçmeninin referanduma ilgisi büyüktü.
Referanduma katılım oranı yüzde 72.2 olarak açıklandı. 46.5 milyon kayıtlı seçmenden 33 milyon 568 bin 184'ünün geçerli oy kullandığı duyuruldu.
KUZEY İRLANDA İÇİN YENİ REFERANDUM SESLERİ
Kuzey İrlanda'daki Sinn Fein partisi, “Kuzey İrlanda'da, birleşik bir İrlanda için referandum yapılmasını” talep etti.
İrlanda Cumhuriyeti ile birleşilmesi için referanduma gidilmesini isteyen Sinn Fein'in açıklamasında, ortaya çıkan sonucun Kuzey İrlanda'daki siyasi görünümü tamamen değiştirdiği belirtildi.
Parti, Britanya'nın AB'den çıkması durumunda bu ülkenin Kuzey İrlanda halkının çıkarlarını temsil etme yetkisinden mahrum kalacağını söyledi.AB referandumunda Kuzey İrlanda'daki seçmenlerin çoğunluğu, AB'de kalınmasından yana oy kullandı.
FARAGE'DAN ŞAŞIRTAN TAHMİN
İlk anketlerin açıklanmasının ardından Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nin (UKIP) lideri Nigel Farage, "AB'de kalınması yönünde yürütülen kampanya kazanmış görünüyor" açıklamasını yaptı. AB'den ayrılma taraftarı olan Farage'ın bu tahmini, ilerleyen saatlerde gelen oylama sonuçlarıyla çelişti. Farage, sonuçların AB karşıtları lehine çıkması üzerine ise söylemini değiştirdi. UKIP lideri, destekçilerine yaptığı konuşmada, "Bu, sıradan insanlar için, iyi insanlar için bir zafer olacak" dedi.
AB üyeliğinin devamı yönündeki kampanyanın başını çeken İngiltere Başbakanı David Cameron ise resmi Twitter adresinden, "Britanya'nın daha güçlü, daha güvenli ve Avrupa'da daha iyi olması için oy veren herkese teşekkür ediyorum" diye yazdı.
‘AYRILMA’ KARARI ÇIKTI, ŞİMDİ NE OLACAK
İngiltere’de sandıktan ne sonuç çıkarsa çıksın AB açısından hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı belirtiliyordu. İngiltere’nin AB’de kalma kararı alması durumunda yumuşak ve daha yavaş değişim süreci, AB’den çıkış (Brexit) kararı alması halinde ise daha hızlı ve radikal değişim yaşanması bekleniyordu.
Brexit, yani ayrılma kararı alınması, AB’nin kimyasını kaçınılmaz şekilde değiştirecek. Muhtemel gelişmeler şöyle:
AB’nin ilk hamlesi Brexit’in domino etkisi yaratmasını engellemeye çalışmak olur. Fransa’nın da aralarında bulunduğu çok sayıda AB ülkesinde popülist partilerin güç kazanmaya devam etmesi dikkate alınarak, Brexit örneğinin izlenmesini engellemek amacıyla radikal adımlar atılabilir.
Brexit etkisi altına girme riski en yüksek ülkelerden biri Fransa. Brexit’in İngiltere açısından fazla sorun yaratmadığı bir durum oluşması halinde Fransa’nın çıkışını savunan aşırı sağın iktidara ulaşması şehir efsanesi olmaktan çıkabilir. Bu da Avrupa projesini yaşamsal bir sorunla karşı karşıya bırakabilir.
Brexit, bazı AB ülkelerinde ekonomi alanında çok olumsuz sonuçlar doğuracağından ekonomik ve sosyal şoklar olabilir. Bunlar da yeni krizleri tetikleyebilir.
BREXIT’TE SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK
Brexit kararı, sancılı bir ‘boşanma süreci’ yaşatacak. Sonucun yasal açıdan İngiliz hükümeti açısından bağlayıcılığı yok. Ancak böyle bir sonucu siyasi açıdan görmezden gelmenin imkanı olmadığından İngiltere Başbakanı Cameron’ın ilgili prosedürü hızla başlatması bekleniyor. Boşanmanın başlaması için Cameron’ın kararı Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Süreç bu bildirim yapıldığında başlayacak. Taraflar ayrılığı müzakere edip bir anlaşma sağlayacak. Bu anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB antlaşmaları İngiltere için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı olsa da AB ve İngiltere’nin oybirliği gerekiyor.
AYRILMA HALİNDE OPSİYONLAR NELER
İzlanda ve Norveç modeli: Bunlardan ilki ve en sık dile getirileni İngiltere’nin İzlanda ve Norveç’in de yer aldığı Avrupa Ekonomik Alanı’na dahil olması. İngiltere, ortak pazara erişim sağlayacak, ancak AB kararlarına ortak olamayacak.
İsviçre modeli: Yüzlerce anlaşmaya dayanan İsviçre modeli de bir başka model ancak bu anlaşmanın İsviçre’yi bile tatmin etmediği düşünüldüğünde
İngiltere için bir opsiyon olabileceğini düşünmek zor. AB’yle Serbest Ticaret Anlaşması ya da Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği benzeri bir anlaşma imzalamak da öteki seçenekler arasında.