Güncelleme Tarihi:
Dünya henüz koronavirüs (Kovid-19) salgınını atlatamamışken yeni bir uyarı geldi. Doktorlar, önümüzdeki yıllarda küresel sıcaklıklar arttıkça ısı stresine bağlı kronik böbrek hastalığının büyük bir sağlık sorunu haline gelebileceği konusunda uyarılarda bulundu.
Büyük ölçüde yaşlılar, diyabet ve hipertansiyon gibi diğer rahatsızlıklardan mustarip olanlar arasında görülen ilerleyici bir böbrek fonksiyonu kaybı olan geleneksel kronik böbrek hastalığı biçiminden farklı olarak, bu durum başlıca sıcak, kırsal bölgelerde görülür.
Buna örnek olarak, anormal derecede yüksek sayıda tarım işçisinin geri dönüşü olmayan böbrek yetmezliklerinden ölmeye başladığı El Salvador ve Nikaragua gibi ülkeler gösteriliyor.
Artık Orta Amerika'nın diğer bölgelerinde de görülen ‘Nedeni Belirsiz Kronik Böbrek Hastalığı’nın, ayrıca Kuzey Amerika, Güney Amerika, Orta Doğu, Afrika ve Hindistan'da da sıcak havalarda ağır el işçiliği yapan çok sayıda insanı etkilediği görülmeye başlandı.
SEBEBİ TEKRARLAYAN ISI STRESİ
Böbrekler vücudun sıvı dengesinden sorumludur, bu da onları aşırı sıcaklıklara karşı özellikle hassas hale getirir.
Uzmanların yıllar içinde ulaştığı fikir birliğine göre, ‘Nedeni Belirsiz Kronik Böbrek Hastalığı’nın kaynağı işçilerin günlerini geçirdikleri tarlalarda karşılaştıkları ısı stresinin böbreklerinde açtığı hafif hasara bağlı bir yaralanmadır. Bu hasar zamanla ciddi böbrek hastalığına veya tam böbrek yetmezliğine dönüşebilir.
Columbia Üniversitesi'nde iklim ve sağlık eğitimi üzerine küresel konsorsiyumunun başkanı Dr. Cecilia Sorensen, böbreklere yapılan bu tekrarlayan düşük dereceli saldırının her zaman semptomları beraberinde getirmediğini, bu nedenle işçilerin işler çok kötüye gidene kadar hasta olduklarını bile fark etmeyebileceğini söyleyip ekliyor:
“Sorunun kapsamının ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz olmadığını düşünüyorum, çünkü bunun için gözetim yapmıyoruz. Açıkça sıcak noktalar olduğu görülen bazı bölgeler var, ancak yaygınlığının ne olduğu ve ne kadar ciddi bir sorun olduğunu anlamaya başladığımızı bile düşünmüyorum."
İŞTE EN BÜYÜK RİSK FAKTÖRLERİ
Kayıtlara geçen salgınlar benzer özelliklere sahip. Etkilenenler genellikle açık havada sıcak koşullarda çalışan ve tıbbi bakım veya sigortaya sınırlı erişimi olan sosyal ve ekonomik olarak orantısız derecede savunmasız veya mütevazı sağlık altyapısına sahip bölgelerde yaşayan kişiler oluyor.
Mevcut verilere göre, böbrek hasarının ciddiyetinin, işçi daha savunmasız ve çaresiz hale geldikçe daha da kötüleştiği görülüyor.
Ciddi böbrek hasarından en kötü etkilenenlerin çalışma koşulları üzerinde hiçbir kontrolü olmayan ara vermeden daha uzun saatler çalışmaya teşvik edilen işçilerin olacağını söyleyen Sorensen şu ifadeleri kullandı;
"Yaptıkları işten bıkıyorlar, ancak başka seçenekleri yok ve çalışma ortamında bunların olmasını engelleyen çok az düzenleyici gözetim bulunuyor. Bu büyük bir kör noktadır ve bir insan hakları sorunudur.”
ORTA AMERİKA EN ÇOK ETKİLENEN BÖLGE
Bu durumu bir tıp öğrencisi olduğu yıllarda fark eden El Salvador Hemodiyaliz Merkezi'nde klinik nefrolog ve tıbbi direktör olan Dr. Ramón García Trabanino, o günlerini şu sözlerle hatırlıyor: “Genç adamlardı. Onlara diyaliz tedavisi verecek bütçemiz ya da kapasitemiz olmadığı için ölüyorlardı. Elimizden gelenin en iyisini yaptık ama onlar ölürken yerlerine daha fazlası gelmeye devam etti.”
Meksika, Nikaragua, Kosta Rika ve Panama'da benzer salgınları araştıran Trabanino, çalışmalarına dayanarak “Orta Amerika'daki bölgesel maksimum sıcaklık haritalarına bakarsanız, hastalığı tanımladığımız bölgelerin, sıcak noktalarla eşleştiğini fark edeceksiniz. El Salvador ve Nikaragua, her yıl Kronik Böbrek Hastalığı nedeniyle en yüksek ölüm oranına sahip ülke olmada birbiriyle yarışıyor. Ölüm oranlarımız beklediğimizden yaklaşık 10 kat daha yüksek. Yeni hasta sayısı çok fazla,” diyor.
Varılan fikir birliği Nedeni ‘Belirsiz Kronik Böbrek Hastalığı’nın ısıya maruz kalma ve su kaybıyla ilişkili olduğu yönünde olsa da, bazı bilim insanları, zirai kimyasallar ve bulaşıcı hastalıklar, genetik yapı, yoksulluk, yetersiz beslenme ve sağlığın diğer sosyal belirleyicileriyle ilgili risk faktörlerine maruz kalmanın da muhtemel bir rolü olduğunu düşünüyor.
Colorado Üniversitesi tıp fakültesinden Profesör Richard Johnson ise sorunun yalnızca Orta Amerika’yla kısıtlı olmadığını şu sözleriyle dile getiriyor: “Daha az anlaşılan olan şey, tekrarlayan ısı stresinin sadece Nikaragua'nın şeker kamışı tarlalarında bir sorun olmadığı gerçeğidir. Kendi toplumlarımızda da, ısı stresi ve su kaybının böbrek hastalığında rol oynama olasılığı olduğu gerektiği kadar anlaşılmıyor.”
YOKSULLUKLA MÜCADELE ÇABALARINI BALTALIYOR
Aynı zamanda Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin eski bir üyesi olan, Ulusal Avustralya Üniversitesi'nin epidemiyoloji ve nüfus sağlığı ulusal merkezinden Profesör Tord Kjellstrom, iklim krizinin en kötü etkilerinin nasıl azaltılacağı konusundaki tartışmalarda ısı stresinin hak ettiği ilgiyi görmediğini söylüyor:
“Sıcak günlerin sayısı ve yoğunluğu arttıkça, giderek daha fazla çalışan insanlar, özellikle küresel nüfusun tropik ve subtropikal bölgelerde yaşayan üçte ikisi olmak üzere, ısı stresinden kaçınmada daha da büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak. Milyonlarca insanın geçim kaynağını tehdit eden ısı yorgunluğu ayrıca yoksulluğu azaltma çabalarını baltalıyor. Küresel ısınma hem işçilerin yaşamları hem de milyonlarca insanın geçim kaynakları için ciddi bir tehdit. Önümüzdeki dönemle başa çıkma şansımız olacaksa, iklimle ilgili gelişen politikalar bunu hesaba katmalıdır.”