Güncelleme Tarihi:
Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan askerî harekât haftalardır devam ederken dünyanın gözü bu kez de Avrupa'nın kuzeyine dikildi. Finlandiya ve İsveç Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgal girişiminin ardından güvenlik kaygıları nedeniyle resmen NATO üyesi olmak istediklerini duyurdu.
İki ülkenin birliğe katılmak için adım atması ise Baltık ülkelerinin onlarca yıllık “tarafsızlığının” sonlanması anlamına geliyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise Finlandiya ile İsveç’in NATO’ya üye olma kararlarına ilişkin, “Bizim bu ülkelerle sorunumuz yok, İttifak'a üyelikleri bize tehdit yaratmayacak, fakat karşı tepkimize yol açacak” dedi.
KUZEY AVRUPA’DA YENİ JEOPOLİTİK DENGELER
Finlandiya ve İsveç Parlamentolarındaki tartışmaların ardından iki ülkenin en geç yarına kadar NATO'ya üyelik için başvuru yapması bekleniyor.
Peki, ama bu sürece nasıl gelindi? Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya dâhil olması Rusya’nın ileri sürdüğü gibi 3. Dünya Savaşının fitilini tetikler mi? Bundan sonra neler olacak?
İşte, 10 soruda Baltıklardaki yeni jeopolitik dengeler…
FİNLANDİYA, İSVEÇ VE RUSYA İLİŞKİLERİ TARİHTE NASILDI?
Finlandiya, İsveç ve Rusya arasındaki stratejik denge politikasının tarihi İkinci Dünya Savaşına kadar gidiyor.
İkinci Dünya Savaşının öncesinde ve sonrasında Sovyetler Birliği karşıtı olan Finlandiya aşırı sağının 1941-44 arasında Nazi Almanyası ile ittifak yapması başta Britanya olmak üzere Batılı devletlerin tepkisiyle karşılanmıştı.
Savaşın ardından Sovyetler Birliği, Finlandiya topraklarının yüzde 10’unu ele geçirdi. Fakat buna rağmen savaşın sonunda bağımsız bir devlet olarak kalan Finlandiya, bu tarihten itibaren Rusya ile arasında kalıcı güvenlik politikaları çerçevesinde yakın ilişkiler kurdu.
Finlandiya özellikle, “Soğuk Savaş” döneminde tarafsızlığını koruyarak, Rusya tarafından tehdit olgusunu yok etmişti. Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından 1995’te AB’ye ve 1999’da Avro bölgesine dâhil olan Finlandiya; siyasal ve ekonomik olarak AB’ye yaklaşsa da, bugüne kadar askeri olarak NATO’nun dışında kalmayı tercih etmişti.
2020’ye kadar yapılan kamuoyu anketlerinde Finlandiyalıların sadece yüzde 20’si NATO’ya katılmayı istiyordu. Ülkedeki çoğu insan, barışın korunmasının Rusya ile dostane ilişkiler kurmaktan ve ekonomik ilişkilerin devam ettirilmesinden geçtiğini düşünüyordu. Ukrayna işgalinin ardından ise ülke adeta “U” dönüşü yaptı. Son yapılan anketlerde, Finlandiya halkının yüzde 76’sı NATO’ya üye olmaları gerektiğini ileri sürüyordu.
İSVEÇ 200 YILLIK TARAFSIZLIK POLİTİKASINI RAFA KALDIRDI
İsveç ise başından itibaren hem NATO’ya hem de Sovyetler Birliğine karşı tarafsızlığını korumayı bildi. Bu sayede hem Batıya hem de Doğuya karşı eleştirilerini dünya kamuoyunda en sesli şekilde dile getirebiliyordu.
Ancak, soğuk savaşın en yakıcı döneminde Sovyetler birliği İsveç ve ABD’nin gizli anlaşmalarla denizaltı ihaleleri ve diplomatik görüşmeler yaptığını iddia etse de bunlar kanıtlanamamıştı. İsveç 200 yıllık tarafsızlık politikasını rafa kaldırarak, Finlandiya’nın izlediği politik hattı benimsedi ve NATO üyesi olmayı kabul etti.
İSVEÇ VE FİNLANDİYA NEDEN NATO’YA KATILMAK İSTİYOR?
Peki, ama İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmak istemesinin temelinde sadece güvenlik kaygıları mı var?
Rusya’nın tüm dünyaya meydan okuyarak Ukrayna’ya askeri müdahalede bulunması ve cephesini genişletme ihtimali bölge ülkelerinde kaygıyla karşılandı. Bu durum on yıllardır bağlantısız olan iki Baltık ülkesini tedirgin etti.
Ayrıca, son yıllarda Rus askeri uçaklarının İsveç hava sahasını ihlal etmesi, Kuzey denizindeki takımadalar bölgesinde Rus denizaltılarının hâkimiyetinin istihbarat raporlarına yansıması Finlandiya’yı ve İsveç’i bir hayli tedirgin ediyordu.
Ukrayna savaşından sonra ortaya çıkan yeni jeopolitik dengenin yeniden şekillenmesi ve “Avrupa'nın tüm güvenlik manzarasının değişmesi”, İskandinav bölgesinde de dengelerin “dramatik biçimde şekillendiğinin” göstergesiydi.
Finlandiya ve İsveç bu nedenle, “öngörülemez” tablonun içerisinde kalmaktan kaçınarak yeni bir güvenlik politikasını benimseyerek aslında yeni jeopolitik dengede yerini almış oldu.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Strateji ve Bütçe Değerlendirmeleri Merkezi (CSBA) uzmanı Katherine Kjellström Elgin, “Bu oldukça tarihsel bir adım. Avrupa ittifak yapısında köklü değişikliklere yol açacak” açıklamasında bulunarak, katılımın önemine vurgu yaptı.
NATO, FİNLANDİYA VE İSVEÇ’İ KABUL EDECEK Mİ?
Her iki ülke de 1995 yılında AB'ye katıldıklarında askeri olarak tarafsızlıklarını korumaya önem verseler de, uzun yıllardır NATO’nun düzenlediği askeri tatbikatlara düzenli olarak katılıyor. Askeri ve teknolojik gelişmelerde, ARGE çalışmalarında NATO ile ortak hareket eden iki ülke istihbarat alanında da ağırlıklı olarak NATO’dan istifade ediyor.
Finlandiya, GSYİH’sının yüzde 2’sini NATO’nun savunma harcamaları için ayırırken, İsveç de NATO'nun yıllık 2,5 milyar doları bulan iç bütçesine katkı vermek durumunda kalacak.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, iki ülkenin NATO’ya resmi başvuruda bulunmaları durumuna ilişkin, “NATO'ya üyelikleri, ortak güvenliğimizi artıracak, NATO'nun kapılarının açık olduğunu ve saldırganlığın fayda etmediğini gösterecek” ifadelerini kullandı. Katılım sürecinin hızlı olacağını söyleyen Stoltenberg, resmi oylamanın birkaç ay sürebileceğini de ekledi.
KATILIM SÜRECİ NASIL İŞLİYOR?
NATO yetkililerine göre, iki ülkenin resmi üyelik başvurusu birkaç hafta içinde tamamlanabilir.
Ülkelerin birliğe kabulünde en fazla zaman alacak kısım, ittifakın 30 üyesinin katılım protokollerinin parlamentoda onaylanması sırasında gerçekleşebilir. NATO yetkilileri bu sürecin aylar sürebileceğini ifade ediyor. Tam olarak ne kadar süreceği ise ön görülemiyor. Ayrıca katılım için tüm üye ülkelerin onayı gerekiyor.
Son üye Kuzey Makedonya'nın birliğe katılması için onay süreci 1 yılı bulmuştu.
GELİŞMELER RUSYA TARAFINDAN NASIL DEĞERLENDİRİLİYOR?
Rusya, her fırsatta Finlandiya ve İsveç'i askeri bir hedef olarak görmediklerini tekrarlasa da NATO’ya katılmaları durumunda “Ciddi askeri ve siyasi sonuçlarının” yaşanacağı konusunda uyarılarda bulundu.
Özellikle, nükleer başlıklı seyir füzelerinin Baltık ülkelerine döneceğine ve askeri dengeyi yeniden sağlamak için iki ülkeye misillemelerde bulunmaktan çekinmeyeceklerine işaret eden Kremlin yönetimi, her fırsatta NATO’nun ilerleme stratejisinden vazgeçmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Finlandiya ve İsveç Parlamentolarının dün gerçekleşen oturumlarında NATO’ya katılıma konusunda olumlu sonuç çıkması üzerine açıklamalarda bulunan Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, bu adımın “Büyük bir hata” olduğunu ve geniş çaplı sonuçlar doğuracağını belirtti.
“Bu durum, elbette koşulları kökten değiştiriyor” diyen Ryabkov, şunları söyledi:
“Ancak, İsveç ve Finlandiya'nın güvenliğinin bu kararın sonucunda güçlendirilemeyeceği bize göre çok açık. İki ülke böylesi yanılsamalara kapılmamalı. Askeri gerilimin seviyesi daha da artacak.”
RUSYA, FİNLANDİYA VE İSVEÇ’E YÖNELİK ASKERİ OPERASYON BAŞLATABİLİR Mİ?
Rusya, Finlandiya'nın NATO'ya katılmasına öfkeli ama bu konuda askeri alanda pek bir şey yapabilmesi mümkün gözükmüyor. Bunun en önemli nedeni, Rus ordusunun Batı kanadının Ukrayna'daki ağır çatışmalarda gerek insan gerekse teçhizat açısından ciddi kayıplar vermesi.
İsveç ve Finlandiya’ya yönelik askeri operasyonun başlatılması savaş cephesinin daha da genişlemesi anlamına gelir ki, bu durum Rusya’nın askeri imkânlarının büyük oranda yok olmasına neden olabilir.
Finlandiya ordusundan emekli Tümgeneral Pekka Toveri, Rusya’nın olası askeri operasyonlarına ilişkin yaptığı değerlendirmede, Rusya’nın Finlandiya kamuoyunu etkilemek ve panik yaratmak için altyapı kanallarına yönelik siber saldırı başlatabileceğini veya hibrit savaş başlatmaya çalışabileceğini ifade etti.
Toveri, Finlandiya’nın son derece gelişmiş teknolojik sistemlere sahip olduğunu hatırlatarak bu saldırı girişimlerinin boşa çıkartılacağını da ekledi. Emekli Tümgeneral ayrıca şunları söyledi:
“Aslında bizi tehdit etmek için kullanabilecekleri fazla bir şeyleri yok. Siyasi, askeri ve ekonomik güçleri ciddi anlamda zayıflamış durumda.”
Avrupa Politika Analizi Merkezi Transatlantik Savunma ve Güvenlik Direktörü Lauren Speranza ise “Putin sadece Ukrayna'da askerî açıdan başarısızlığa uğramakla kalmıyor, aynı zamanda NATO'nun genişlemesine yol açıyor. İstediği bunun tam tersiydi. Bu da, askeri harekâtın ne kadar büyük bir stratejik yanlış olduğu tekrar kanıtlıyor” dedi.
Fakat sanıldığı gibi Rusya seçeneksiz olmayabilir. Özellikle, ana kara ile bağlantısı olmayan ve Finlandiya’ya sınırı olan Rusya’ya bağlı Kaliningrad şehri çizilen senaryoları tersine çevirebilir.
KALİNİNGRAD ŞEHRİ FİNLANDİYA VE İSVEÇ İÇİN TEHDİT OLABİLİR Mİ?
Kaliningrad, jeopolitik konumuyla Rusya'nın Avrupa'daki Truva atı konumunda.
Rusya Eski Devlet Başkanı ve Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev de haftalar önce, Rusya'nın NATO'nun Baltık ülkelerindeki genişlemesine yanıtın Polonya ve Litvanya arasındaki Kaliningrad şehrinden geleceğinin sinyallerini vermişti.
Medvedev, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılması durumunda bölgeye nükleer silahların ve hipersonik füzelerin yerleştirilebileceğini ileri sürmüştü.
Askeri uzmanlar gelişmelerin ışığında giderek köşeye sıkıştırılan Rusya’nın elinde bulundurduğu balistik füzeleri bir noktadan sonra kullanabileceğinden endişe ediyor. Öyle ki, Rusya'nın Kaliningrad üzerinden yaptığı nükleer konusundaki çıkışın en net uyarı olduğu üzerinde önemle duruluyor.
Son gelişmeler ışığında, şartları yeniden gözden geçirecek ve çeşitli alternatif planlar yapacak Kremlin yönetimi için Kaliningrad oldukça kritik bir nokta olabilir.
FİNLANDİYA ORDUSU SAVAŞA NE KADAR HAZIR?
Rusya’nın askeri harekâtı sonrasında Finlandiya ordusu Ocak ayından bu yana hazırlıklarını arttırmış durumda.
Hali hazırda NATO üyesi olmayan ve Rusya ile sınır komşusu durumundaki Finlandiya’da Silahlı kuvvetler adına konuşan Finlandiya Ulusal Savunma Üniversitesi savaş departmanı başkanı Albay Petteri Kajanmaa, Finlandiya ordusunun hazırlıkları konusunda ayrıntılara girmeden son aylarda istihbarat kanallarını geliştirdiklerini ve alınan bilgiler doğrultusunda Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nı bilgilendirdiklerini açıklamıştı.
Ocak ayından bu yana Helsinki başta olmak üzere ülkenin çeşitli noktalarında askeri tatbikatlar yapan Finlandiya ordusu, hedef konumunda olmasalar dahi savunma pozisyonlarını geliştirmek için hazırlıklarını hızlandırmıştı.
Finlandiya Savunma Kuvvetlerinin 19 bin personel sayısına ek olarak 3 bin paramiliter sınır muhafızı bulunuyor. Seferberlik ilan edilmesi durumunda bu sayının hızla 280 bine çıkması planlanıyor. Bu haliyle, Finlandiya ordusu üç kategoriye ayrılıyor. İyi eğitimli profesyonel askerler, iyi donanımlı askeri personel, bölgesel ve yerel milis güçler.
Teknolojik olarak oldukça iyi durumda olan Finlandiya Hava ve Deniz gücü ciddi anlamda caydırıcı bir güç olarak biliniyor. Bu noktada, baştan sona savunma gücü olarak planlanan Finlandiya ordusu savunma savaşında Rusya’yı büyük bozgunlara uğratabilecek yetenekte.
OLASI BİR SAVAŞA İSVEÇ ORDUSU NE KADAR HAZIR?
Karşılaştırma yapmak gerekirse, Finlandiya nüfusunun iki katı olan İsveç'te yaklaşık 24 bin asker aktif personel ve 31 bin 800 yedek asker bulunuyor.
İsveç Silahlı Kuvvetleri de artan Rus faaliyetinin ardından ülke genelinde askeri personele yönelik takviyeleri artırmayı hızlandırdı. Ülke içindeki çeşitli konumlarda savunma operasyonel yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan İsveç Silahlı Kuvvetleri askeri harekât şefi Michael Claesson, “Güvenlik durumu bir süredir ciddi boyutlardaydı, bu nedenle son olarak ordunun mevcut durumunu güçlendirmemiz gerektiğine karar verdik” ifadesini kullandı.
İsveç, Rusya’nın Baltık Denizi’ndeki sınır ihlalleri nedeniyle denizde de takviye kuvvetlerinin sayısını arttırıyor. Ayrıca İsveç ordusu uzun bir zamandır ayak basmadığı ama stratejik konumu nedeniyle oldukça önem verdiği Gotland Adası'na çıkarak, Baltık denizindeki kontrolünü arttırmak istiyor.
Fakat İsveç’te işler Finlandiya’daki kadar kolay olmayabilir. Rusya’nın askeri saldırganlığı sonucunda savunma harekâtını geliştirmek için adımlar atan İsveç ordusu 200 yıllık tarafsızlığın ardından yeni koşullar için hazırlıklarını arttırıyor.
İKİ BALTIK ÜLKESİ UKRAYNA SAVAŞININ KADERİNİ DEĞİŞTİRİR Mİ?
Finlandiya ve İsveç'in ardından yeni bir strateji belirlemek zorunda kalacak Rusya için önümüzdeki aylar oldukça kritik olacak.
Öyle ki iki ülkenin NATO’ya dahil olması, 1300 kilometrelik yeni bir sınır hattın doğmasına, NATO silahlarının St. Petersburg kentine yalnızca 400 kilometre mesafede konuşlanmasına ve deniz gücüyle Rus donanmasını doğrudan tehdit eden bir gücün ortaya çıkmasına yol açacak.
Dolayısıyla, Rusya’nın 1300 kilometrelik yeni bir sınır hattını korumak için ihtiyaç duyulacağı ekipman ve asker sayısının yükseltilmesi Kremlin yönetimi üzerinde ekonomik baskıyı daha da arttıracak.
Bu nedenle, Finlandiya ve İsveç NATO'ya dahil olmadan önce Rusya, Ukrayna cephesindeki somut kazanımlarını kalıcılaştırılma yoluna gidebilir. Kremlin yönetimi, yeni 1300 kilometrelik sınır nedeniyle, Ukrayna’daki aktif sıcak savaşı sonlandırarak, hibrit savaşı devam ettirebilir.
Ayrıca, iki ülkenin NATO üyeliğe kabul süresi boyunca Rusya, daha saldırgan bir askeri strateji benimseyerek Doğu Ukrayna’da daha fazla ilerlemek isteyecektir.
Dolayısıyla, iki ülkenin NATO'ya dahil olması Rusya'nın sahadaki adımlarını belirleyecek. Kısacası iki ülke, Ukrayna'da kartlarının tamamen yeniden karıştırılmasına neden olacak.