Güncelleme Tarihi:
İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan Doğal Tarih Müzesi, 10 Ağustos 2015 günü çok önemli bir hayır etkinliğine ev sahipliği yaptı. One Direction grubunun iki üyesinin de katıldığı "Cinderella Balosu" isimli bu etkinlik, kanserli çocuklar yararına çalışan bir hayır kuruluşu olan Believe in Magic (Sihre İnan) tarafından organize edilmişti. Balonun onur konukları hasta çocuklardı.
O sırada henüz 20 yaşında olan Megan ve annesi Jean'in kurduğu Believe in Magic, gelen bağışlarla hasta çocukların dileklerini yerine getiriyor, onlar için partiler ve Disneyland seyahatleri organize ediyordu. Megan ve Jean bu şekilde yüzlerce çocuğun hayatına dokunmuş, yüzünü güldürmüştü.
O akşamki konukların hepsi Megan'ın bu zor organizasyonu gerçekleştirdiği sırada bir yandan da beyin tümörüyle savaştığını biliyordu. One Direction üyelerinden Louis Tomlinson, balo sırasında yaptığı konuşmada "Believe in Magic'le birlikte çalışmak inanılmaz bir ayrıcalık" ifadelerini kullanmıştı. Ancak şık balo kıyafetlerinin ve maskelerin ardında Tomlinson'ın ve diğerlerinin farkında bile olmadığı bir sır yatıyordu.
KENDİ HASTALIĞINDAN YOLA ÇIKMIŞTI
Believe in Magic ilhamını Megan'ın kendi mücadelesinden alıyordu. Henüz çok küçükken annesi ve babası ayrılan Megan, annesi Jean'le kalmış ve oldukça sıradan bir hayat sürmüştü.
13 yaşındayken aldığı idiyopatik intrakraniyal hipertansiyon (beyinde basınç oluşması) teşhisi, Megan'ın hayatını değiştirdi. Bu teşhisten birkaç yıl sonra Jean, arkadaşlarına Megan'ın beyninde bir tümör bulunduğunu söyledi. Megan o sırada 16 yaşındaydı.
Megan yaşadıklarından büyük dersler çıkarmış ve hasta çocukları mutlu etmek amacıyla Believe in Magic'i kurmuştu. Jean ise sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda sık sık Megan'ın düzenli olarak kullandığı ilaçlardan ve hastane ziyaretlerinden bahsediyordu. Buna rağmen anne-kız Believe in Magic için canla başla çalışmayı sürdürüyordu. Believe in Magic şaşaalı partileri ve One Direction'ın desteği sayesinde ünlü olmuştu.
Soldan sağa Megan, Louis Tomlinson, Louis'in annesi Johanna ve Megan'ın annesi Jean (Kaynak: Sosyal medya)
Kızı Luna'nın bu partilerin birçoğuna katıldığını belirten Lucy Petagine, "Başka bir dünya gibiydi. Her çocuk kendini çok önemli hissediyordu, hasta olduğunu unutuyordu" diye anlattı o günleri BBC'ye.
Megan, 2015 yılında dönemin İngiltere Başbakanı David Cameron tarafından ödüllendirildi. Başbakan Cameron yaptığı konuşmada Megan'ın "sıra dışı cesaretini" övdü.
48 SAATTEN AZ BİR SÜREDE 120.000 STERLİN TOPLANDI
Believe in Magic'in başarısının zirveye çıktığı dönemde Jean, Megan'ın durumunun kötüleştiğini ve ABD'de deneysel bir tedavi görmek için 120.000 sterline ihtiyacı olduğunu duyurdu takipçilerine. Megan'ın destekçileri kısa süre içinde organize oldu ve hedeflenen bağış 48 saat dolmadan toplandı.
Ancak bazı ebeveynlerin Megan'ın iddia ettiği kadar hasta olmadığına dair şüpheleri vardı.
Onlardan biri de Jo Ashcroft'tu. Jo, 2015 başlarında Megan'ın bağış toplama sayfasını Facebook'ta gördüğünde acı verici hatıralar gözünde canlandı. Oğluna nöroblastom (sinir sistemi kanseri) teşhisi konan Jo, ABD'de yapılacak deneysel bir tedavi için 250.000 sterlin toplamıştı.
Ancak Megan'ın çağrısında tuhaf olduğunu düşündüğü bir şeyler vardı. Belli bir doktorun ya da hastanenin adı geçmiyordu örneğin. Jo, "Biraz şüphelenmiştim. Tek derdim paranın doğru yere gitmesiydi" diye konuştu.
Jo, çocuklarına nöroblastom teşhisi konan başka ebeveynlerle konuştuğunda onların da aynı fikirde olduğunu gördü. Ama o ebeveynler "Dikkatli ol" demişti Jo'ya. Zira Megan'ın beyin tümörünün sahte olduğunu söylemek çok büyük bir suçlama olacaktı.
TAKİPÇİLER MEGAN'IN ÖLÜMDEN DÖNDÜĞÜNÜ SANIYORDU
Jean'e ve diğer destekçilere birkaç üstü kapalı soru soran Jo, yanıt alamayınca işin peşini bırakıp kendi hayatına ve çocuklarına odaklandı. Ancak bir yıl sonra Megan ve Jean'in yeniden para topladığını gördü. Jean, ABD'de bir hastanede olduklarını ve daha fazla paraya ihtiyaç duyduklarını yazıyordu.
O noktada Jo ve diğer kaygılı ebeveynler gerçeği açığa çıkarmaya yemin etti. Jo, "Önceliğim bu olmuştu. İnsanların, özellikle de kanser topluluğu içindekilerin dolandırılmasını istemiyorum çünkü" ifadelerini kullandı.
Kendisi için bir sahte profil oluşturan ve Megan hakkında haber yapmak isteyen bir gazeteci gibi davranan Jo, araştırmasında bir türlü ilerleyemiyordu. Ancak gruptakilerden biri bilgisayar becerilerini kullanıp Jean ve Megan'ın e-postaları okudukları yeri keşfetmişti. Anne ile kızı hastanede değil Florida'nın Orlando şehrinde bulunan Disney World'ün içindeki lüks bir oteldeydi o sırada.
Birkaç hafta sonra Megan ve Jean, Southampton limanında Queen Mary II gemisinden indi. Jean'e göre geri dönebilmeleri bile bir mucizeydi. Yaz boyunca destekçilerinden para toplamasına yardım etmelerini istemişti Jean. Megan'ın "16 farklı enfeksiyon" geçirdiğini ve vücudunda ağır sepsis olduğunu belirtiyordu. Hatta bir noktada, "Doktorlar Megan'ın bu haftayı çıkarma ihtimalinin yüzde 10 olduğunu söylüyor" ifadelerini bile kullanmıştı.
ÖZEL DEDEKTİFİN ÇEKTİĞİ FOTOĞRAFLAR İNANILMAZDI
Jean'in dediğine göre, takipçilerinin destekleri sayesinde Megan'ı durumu stabilleşmişti. Florida'daki uzmanlar Megan'ın beş sandık dolusu tıbbi malzeme ve "dev bir oksijen konsantratörü" ile de olsa İngiltere'ye dönmesine izin vermişti.
Megan ve Jean'in gemiden inerken bilmedikleri bir şey vardı: Limanda onları bir özel dedektif bekliyordu. Jo bu dedektife anne kızın fotoğraflarını çekmesi için 1.000 sterlin ödeme yapmıştı.
Fotoğraflarda Jean ve Megan tatilden dönen sıradan turistler gibi görünüyordu. Yanlarında oksijen tankı filan yoktu. Dedektif anne kızın neşe içinde gülüşüp sohbet ettiğini, bu esnada da üzerine sandıklarını yığdıkları tekerlekli arabalarını rahatlıkla ittirdiğini aktarmıştı.
BBC'nin e-posta aracılığıyla ulaştığı Jean, "Neden hastanede değil de Disney World'deki pahalı bir oteldeydiniz?" sorusunu yanıtlamadı ancak "Sosyal medyanın yalanlarına kapılmak çok kolay" cevabını verdi.
MEGAN 2018'DE HAYATINI KAYBETTİ
Kaygılı aileler bu yeni kanıtlar ışığında akıllara gelen tüm yetkili mercilere şikayetlerde bulundu ancak kimse müdahale etmedi. En sonunda bulgularını paylaşmak için "The Truth About Meg And Jean" (Meg ve Jean Hakkındaki Gerçekler" isimli grubu kurdular. Ancak anne kızın destekçileri söylenenlere inanmayı reddediyordu. Birçoğu Megan'ın hastalığına tanıktı, kollarındaki damar yollarını ve aldığı ilaçları gözleriyle görmüşlerdi.
Jo, aldığı nefret dolu tepki mesajlarına karşın doğru olanı yaptığından emindi. 2018 başlarında telefonuna gelen bir mesaj ise inanılacak gibi değildi: Megan hayatını kaybetmişti.
Megan 28 Mart 2018 günü Londra'da bulunan Ulusal Nöroloji ve Nöroşirurji Hastanesi'nde ölmüştü. Jean, Facebook paylaşımında, "Ona hep, 'Canım benim gitmek istiyorsan lütfen git ve mutlu ol' dedim" ifadelerini kullanıyordu.
Jo yaşananlara inanamıyordu. Her şey böyle bitmemeliydi.
Destekçileri Megan'ın ölümünden Jo'yu sorumlu tutuyordu. Ama Jo, Megan'da beyin tümörü olmadığından emindi.
Destekçileri Megan'ın ölümünden Jo'yu sorumlu tutuyordu. Ama Jo, Megan'da beyin tümörü olmadığından emindi.
BEYİN TÜMÖRÜ TESPİT EDİLEMEDİ
2018 yılının sonlarında adli tıp, Megan'ın ölümüyle ilgili soruşturma başlattı.
BBC, 2022 başlarında bu soruşturma kapsamında verilen ifadelerin ses kayıtlarını dinleme izni aldı. İki saat süre kayıtlarda doktorlar gördüklerini anlatıyordu. Megan'ın bir sağlık sorunu olduğu kesindi; yıllar boyunca pek çok hastalık geçirmişti ama bunların hepsi en azından teoride tedavi edilebilir hastalıklardı.
En önemlisi de tam da Jo'nun şüphelendiği üzere beyin tümörü tespit edilememişti. Adli tıp pataloğunun raporuna göre, genç kadının beyni "morfolojik olarak normal"di.
Ancak doktorların altını çizdiği endişe verici bazı detaylar vardı. Bir tanesi Megan'ın tıbbi geçmişinin doğruluğuyla ilgili şüphelerini dile getirmiş, bir diğeri de genç kadının "uyuşturucu madde içeren ilaçlar almak için" rol yaptığını belirtmişti. Bir seferinde sahte reçeteyle morfin almaya çalıştığı da not edilmişti. Megan sık sık randevularını kaçırıyor ve sık sık doktor değiştiriyordu.
Ölüm sebebi ise bir tümör değil kalp atışlarındaki düzensizlik, yani akut kardiyak aritmiydi. Doktorlar bunu Megan'ın yüksek beden kitle indeksinden kaynaklanan karaciğer yağlanmasıyla ilişkilendiriyordu.
BBC'ye röportaj vermek istemeyen Jean, e-postayla yaptığı açıklamada kızında pituiter mikroadenom olduğunu belirtti. (Kanser olmayan bu beyin tümörü genelde hayatı tehdit etmiyor ancak zararlı olabiliyor.)
JEAN'İN DİĞER ÇOCUKLARI DA BENZER ŞEYLER YAŞAMIŞ
Jean'in ilk evliliğinden dört kızı daha vardı. Ablalarından Kate (ismi değiştirilmiş) BBC'ye yaptığı açıklamada, "Megan doğduğunda ben 12 yaşındaydım. Ona tapıyordum" diye konuştu.
Kate'in aktardığına göre, Megan ve Jean'in hastalıklarla ilişkileri oldukça tuhaftı. Birinde herhangi bir hastalık duydukları zaman, er ya da geç Megan'da da aynı hastalık çıkıyordu.
Ailece yenen akşam yemekleri de tehlikelerle doluydu. Jean konserve tenekelerini boş mutfak dolaplarının içlerine değil üstlerine koyuyordu. Bu tenekeler sık sık yuvarlanıp tam dolabın altına yerleştirilmiş masanın üzerine düşüyordu. Bu nedenle masanın üzeri delikler ve çentiklerle kaplanmıştı.
Kate, "Jean, birimizin kaza geçirmesini isterdi. O heyecanı yaşamak, o ilgiyi görmek isterdi" dedi.
Megan'ın diğer ablası Rachel (ismi değiştirilmiş) için durum biraz daha kişiseldi. Rachel, 9 yaşındayken vücudunda çıkan döküntüler böbrek sorunlarına neden olmuştu. İlerleyen yıllarda durumu daha da kötüleşen Rachel'a böbrek nakli yapılması gerekmişti.
Megan'ın ölümünün ardından Rachel çocukluğuna dair çok garip bir şey hatırlamıştı. Çocukken annesi kendisine kavanozlar dolusu Bovril yediriyordu. Bir tür et özütü olan Bovril'in tuz içeriği çok yüksekti. Halbuki böbrek sorunları olan bir çocuğun tuzdan uzak durması gerekirdi. Rachel, "Bir tek ben Bovril yerdim. Acaba kasti bir şey miydi?" diye dile getirdi şüphelerini.
* * * * *
Doktor Richard Asher, 1951 yılında tıp dergisi The Lancet'ta çığır açan bir makale yayımladı. Bir hastanenin psikiyatrik gözlem birimini yöneten Asher, az sayıdaki hastanın düzenli olarak çeşitli semptomlardan şikâyet ettiğini gözlemlemişti. Daha da ilginç olan bu hastaların muayenelerinde tamamen sağlıklı çıkmalarıydı. Asher bu duruma "Munchausen sendromu" adını verdi.
Munchausen sendromu, halk arasında "hastalık hastalığı" diye tabir ettiğimiz hipokondriden farklı bir bozukluk. Hipokondriyaklar abartıp panik yapmakla birlikte gerçekten hasta olduklarını düşünüyor. Munchausen hastaları ise hasta olmadıklarını bilmekle birlikte yine de tedavi edilmek istiyor.
Prof. Dr. Marc Feldman, Munchausen sendromu gibi hastalıklar konusunda dünyanın en bilinen uzmanlarından biri. Feldman aynı zamanda Munchausen by proxy üzerine de çalışıyor. "By proxy" İngilizce "vekaleten" demek. Munchausen by proxy ise nadir görülen bir çocuk istismarı olarak değerlendiriliyor.
Bu vakalarda ebeveyn ya da bakıcı, çocuktaki hastalıkları abartıyor, hatta düşük doz zehir vermek gibi çeşitli müdahalelerle çocukta hastalık semptomları oluşmasına neden oluyor. Feldman'a göre, Munchausen by proxy vakaları çoğu zaman fark edilmiyor ve bilinenden daha yaygın.
KANUNEN YETİŞKİN OLMASI BUNU YAŞAMADIĞI ANLAMINA GELMİYOR
BBC'ye konuşan Feldman, Megan'la ya da Jean'le hiç görüşmediğini ve Megan'ın dosyalarını incelemediğini ancak kendisine anlatılan ayrıntılara göre durumun "Munchausen by proxy diye bağırdığını" söyledi.
Megan öldüğünde 23 yaşındaydı yani yasal olarak yetişkin statüsündeydi. Ancak Believe in Magic kurulduğunda henüz bir çocuktu. Dolayısıyla en baştaki sorumlunun Megan mı Jean mi olduğu net değil.
Feldman da bir çocuk ile rıza gösteren bir yetişkin arasında hukuksal anlamda net bir ayrım olduğunu ancak uygulamada durumun farklı olduğunu belirtti ve ekledi: "Hayatınız boyunca belli şeyleri söylemenize ve düşünmenize izin verildiğini öğrendiyseniz, siz de iş birliği yapmaya başlarsınız."
İnsanlar, pek çok farklı sebepten ötürü hastalık uydurabiliyor. Bazıları bunu para için yaparken bazıları da birileri kendilerini dinlesin ya da onlarla ilgilensin istiyor. Ebeveynler, çocuklarının bakımını üstlenen kahramanlar gibi görülmek istiyor. Bazen tüm bu sebepler bir araya da gelebiliyor.
BU SAYEDE ÜNLÜLERLE BİRLİKTE VAKİT GEÇİREBİLİYORLAR
Megan ve Jean'in motivasyonlarından biri, çok sevilen bir hayır kuruluşunu yönetiyor olmak gibi görünüyor.
Zira Megan'da beyin tümörü olduğuna inanılması, Believe in Magic'in daha fazla insana ulaşmasını sağlıyordu. Hatta bir arkadaşının aktardığına göre, Jean, Londra Kulesi'ndeki bir Believe in Magic etkinliğinde, "Meg'in hastalığı ağırlaştıkça daha fazla dikkat çekiyoruz ve daha fazla para topluyoruz" diyerek bu durumu itiraf etmişti.
Feldman, son dönemde insanların ünlülerle tanışmak için de hastalık uydurmaya başladığını belirtti ve ekledi: "Ciddi bir hastalık sayesinde bir kişi bu ünlünün hayran kitlesi arasından sıyrılmayı başarabiliyor."
Megan'ın ablası Kate, beyin tümörü hikâyesinin ve Believe in Magic'in arka planında kısmen ünlülerle birlikte vakit geçirme isteğinin yatıyor olabileceğini söyledi. Twitter'da One Direction üyelerine pek çok kez seslenen Megan ve Jean, nihayetinde grubun yıldızları Liam Payne ve Louis Tomlinson'la tanışma fırsatı elde etmişti.
* * * * *
İngiltere Hayır İşleri Komisyonu 2017 yılında Jo'nun şikayetleri üzerine Believe in Magic hakkında bir soruşturma başlattı.
Toplanan paraların 100.000 sterlinden fazlasının nereye gittiği belirsizken, kurumun kasasından Jean'in şahsi hesabına aktarımlar olduğu ortaya çıktı. 2020 yılında Believe in Magic lağvedildi ve Jean'in 5 yıl boyunca herhangi bir hayır kuruluşunda mütevelli ya da üst düzey yönetici olması yasaklandı. Believe in Magic'in kapanmasından birkaç ay sonra Jean ortadan kayboldu. Bir süreliğine Fransa'da yaşadı, geçen yıl yeniden İngiltere'ye döndü.
Ancak olay bununla kapanmadı. Kasım 2022'de Megan'ın yaşadığı şehir olan Kingston'ın yerel makamları, herhangi bir kurumsal zafiyet olup olmadığını görmek amacıyla bir soruşturma daha başlattı.
Soruşturma dosyasında isimler gizlenmiş olmakla birlikte, ayrıntılar dosyanın Megan'ın ölümüyle ilgili olduğunu kesin bir biçimde ortaya koyuyordu. Soruşturma raporunda resmî bir Munchausen by proxy teşhisi olmamakla birlikte, sunumun ve adli tabibin bulgularının bunu gösterdiği ifade ediliyordu.
Raporda Megan'ın ölüm sebebi olarak Munchausen by proxy değil adli tıp raporundaki gibi karaciğer yağlanmasına bağlı kardiyak aritmi olduğu belirtiliyordu. Ancak Munchausen by proxy'nin nasıl gözden kaçmış olabileceğine de ışık tutuluyordu.
BAŞKALARI DA AYNI ŞEYİ YAŞAMASIN DİYE…
Munchausen by proxy genelde çocukların maruz kaldığı bir şey olarak görülüyor. Ama kırılgan durumdaki yetişkinler de Munchausen by proxy kurbanı olabiliyor. Megan bu yaşananların önemli bir kısmında yetişkin olduğundan doktorlar ve sosyal hizmet görevlilerinin Munchausen by proxy'i fark edecek eğitime ve donanıma sahip olmaması mümkün.
BBC, Jean'den bu bulgulara dair yorumlarını istedi ve şu dolaylı yanıtı aldı: "Ben kızımı seviyor ve önemsiyordum. Ona herhangi bir şekilde zarar vermiş olabileceğimi söylemek kesinlikle mide bulandırıcı."
Megan için artık çok geç ama Munchausen by proxy uzmanı Dr. Danya Glaser, bu soruşturma sayesinde benzer vakaların anlaşılması ve yönetilmesinde ilerleme kaydedilebileceğini söyledi.
Raporun yayınlanmasından birkaç gün sonra BBC'ye konuşan Kate ve Rachel ise Munchausen by proxy ihtimalini akıllarından bile geçirmediklerini belirtti. Zira ikisi de anneleriyle yıllardır konuşmamıştı. Jean, Megan ve Believe in Magic hakkında bazı zor sorular soran kızlarını hayatından çıkarmıştı.
Rachel, raporun her şeyi net bir biçimde ortaya koyduğunu belirterek, kendi çocukluğuna göndermeyle "Hepsinin unutulduğunu sanıyorduk" dedi. Kate ise "Megan bir kurbandı. Etki altında kalarak hareket etmişti" ifadelerini kullandı.
Megan ve Jean'in hikâyesi akıllara ABD'de 2015 yazında yaşanan başka bir olayı getirdi. O tarihte kısaca Dee Dee diye anılan Clauddine Blanchard isimli bir kadın Missouri'deki evinde ölü bulundu. Bıçaklanarak öldürülen kadının katili, kızı Gypsy Rose Blanchard ve internetten tanıştığı sevgilisi Nicholas Godejohn'dı. Ancak asıl korkunç gerçek genç sevgililerin yargılanması sürecinde ve sonrasında ortaya çıktı. Munchausen by proxy yaşayan Dee Dee, tüm dünyaya kızının lösemi, astım ve kas distrofisi hastalığı olduğunu söylüyordu ancak genç kız bu hastalıkların hiçbirini taşımıyordu. Dee Dee'ye göre Gypsy Rose prematüre doğmuştu ve zihnindeki bir hasar nedeniyle 7 yaşında bir çocuğun kapasitesine sahipti. Kadın ayrıca kızı, yaşını olduğundan küçük söylemeye zorluyor, sürekli beslenme sondası gibi gereksiz tedavilere maruz bırakıyor, sık sık Make a Wish Foundation gibi hayır kuruluşlarına başvurarak çeşitli kazançlar elde ediyordu. Anne-kız Blanchard'ların hikayesi 2019 yılında dizi haline getirildi ve bir dijital platformda yayınlandı. Başrollerini Joey King ve Patricia Arquette'i canlandırdığı dizi olayları gerçeğe çok yakın bir biçimde anlatıyor.
BBC'nin "Her illness fooled celebs. The truth may be even darker" başlıklı haberinden derlenmiştir.