Güncelleme Tarihi:
Sanık sandalyesinde oturan genç kadın, duruşmanın ortasında avazı çıktığı kadar bağırmıştı, "Aşk için öldürdüm" diye.
Kocasını öldürten suç örgütü liderini sıcak bir Ağustos günü bir kahvehaneden çıkarken yakalamış ve intikamını almıştı. İntikam ne kelime; adamın üzerine 29 mermi yağdırmıştı. (Polisin yaptığı açıklamada bu kadar kurşunla birkaç kalem pil imal edilebileceği belirtiliyordu.)
Adı Assunta Maresca'ydı. İtalya'nın güneyinde, Napoli'de Castellammare di Stabia'da doğup büyümüştü. Daha çocuk yaştan itibaren herkesin dönüp baktığı, yarışmalarla tescillenmiş bir güzelliği vardı Maresca'nın. Çevresindeki herkes "Pupetta" diyordu ona, yani küçük oyuncak bebek.
Napoli mafyasının yıldızı parlayan genç liderlerinden Pasquale Simonetti de Maresca'nın güzelliğine kayıtsız kalamamıştı haliyle. Onun gibi suç aleminde yükselmek isteyen bir adam için mükemmel bir eş adayıydı Pupetta. Güzelliği bir yana, sustalı bıçakları maharetle kullanmasıyla nam salmış bir suç ailesinin kızıydı. Ateşli silahlar konusunda da çok yetenekliydi; "İki kaşının ortasından vuramayacağım hedef yok" diye övünüyordu.
1955 yılında evlendiler. Nikahtan 3 ay sonra Simonetti, Napoli'nin en büyük meydanında vurularak öldürüldü. İntikamını almak da o sırada hamile olan 18 yaşındaki Maresca'ya düştü.
Maresca, 10 yıl kadar cezaevinde kaldı. Dışarı çıktığında sadece genç bir dul değildi. Zira çoktan Napoli'nin suç aleminde bir kahramana dönüşmüştü. Ne olursa olsun eşinin yanından ayrılmamasıyla, geri adım atmamasıyla ünlenmiş ve geniş bir hayran kitlesine kavuşmuştu.
Napoli bölgesini kontrol altında tutan Sicilya merkezli Camorra örgütünün hanım ağası olmuştu artık; "Leydi Camorra" diyorlardı ona. Duruşmaları sırasında cezaevi ile mahkeme salonu arasında gidip gelirken, Camorra'nın diğer üyeleri (yani Camorristi'ler) geçtiği yollara çiçekler döküyordu. At arabasıyla halkı selamlayan bir kraliyet ailesi üyesi gibiydi.
"Ben bu ismi bir yerlerden hatırlıyorum" diyor olabilirsiniz. Haksız sayılmazsınız, zira Maresca 29 Aralık 2021'de hayata veda ettiğinde, tüm dünyada manşet olmuştu.
Geçtiğimiz günlerde raflarla buluşan bir kitap bu ilginç kadını bir kez daha gündeme taşıdı. Gazeteci Barbie Latza Nadeau'nun kaleme aldığı "The Godmother: Murder, Vengeance, and the Bloody Struggle of Mafia Women" (Ana: Cinayet, İntikam ve Mafya Kadınlarının Kanlı Mücadelesi) isimli kitap, Maresca'nın ve diğer kadın mafya liderlerinin yaşamlarına daha önce hiç görmediğimiz şekillerde ışık tuttu.
Nadeau'nun, Maresca'yla 2019'un yaz aylarında yaptığı görüşmeleri ve bu genç kadının efsaneye dönüşme sürecini anlattığı kısım da geçtiğimiz günlerde The Daily Beast'te yayımlandı. İşte 67 yıl önce işlediği bir cinayetle adını tarih kitaplarına yazdıran "oyuncak bebeğin", inanılmaz ayrıntılarla dolu hayat hikayesi…
* * * * *
Maresca siyah ojeyle boyanmış manikürlü tırnaklarını beyaz mermer masaya vuruyordu. Küçük ellerine, 80'lerindeki bir kadın için çok yumuşak görünen derisine, elinin üzerindeki yaşlılık lekelerine bakınca, bu parmakların bir zamanla gümüş renkli .38'lik bir Smith&Wesson'ın tetiğini çekmiş olduğuna inanmak güçtü.
Maresca, kocasının hasmına kurşunlar yağdırmıştı. Şüphesiz adam birkaç yerinden isabet aldıktan hemen sonra ölmüştü ama Maresca, kanlar içinde yatmakta olan cansız bedene ateş etmeyi sürdürmüştü. (Kendi silahı boşalınca 13 yaşındaki erkek kardeşi Ciro'nun tabancasını alıp devam etmişti.)
Silahı hâlâ yatağının başucundaki çekmecede sakladığını söylüyordu. Ancak görmek isteyenlere göstermiyordu. Şakayla karışık "Ben silahımı yerinden sadece kullanacağım zaman çıkarırım" demişti Nadeau'ya. Soğukkanlı bir katil olması gerçeğinin ötesine geçebilenler için komik bir kadındı.
DAHA İLKOKULDAYKEN BİR KIZI BIÇAKLAMIŞTI
Babası, mafya hiyerarşisinde en üst sıralarda değildi belki ama önemli bir çete reisiydi. Castellammare di Stabia ve komşusu birkaç ufak yerleşim yeri, onun denetimindeydi. Suç aleminde tanınan ve saygı duyulan bir adamdı. Uzmanlığı sigara kaçakçılığıydı. Savaş sonrası dönemde bu şekilde epey iyi para kazanmıştı.
Maresca ailesinin adamları Lampetielli diye tanınıyordu, yani şimşekler. Bu ismi sustalı bıçakları kullanmaktaki maharetleri nedeniyle almışlardı.
Maresca'nın başının yasalarla ilk derde girişi de böyle olmuştu. Daha ilkokuldayken bir başka yerel suç örgütü üyesinin kızını bıçaklamıştı. Bıçaklanan kız, ne olduysa aniden ifade vermekten vazgeçince, suçlamalar da düşürülmüştü. Yıllar sonra Maresca bu olayı abartılmış bir çocukluk münakaşası diye nitelendirecekti. Tabii bu durum daha ergenliğe girmeden silah kullanmayı bildiği gerçeğini değiştirmiyordu.
"Pupetta" lakabının hakkını veren çok güzel bir kızdı Assunta Maresca. Çok küçük yaşta bunu fark etmiş ve çevresindekilere hükmetmek için güzelliğinden faydalanmaktan hiç kaçınmamıştı.
"Pupetta" lakabının hakkını veren çok güzel bir kızdı Assunta Maresca. Çok küçük yaşta bunu fark etmiş ve çevresindekilere hükmetmek için güzelliğinden faydalanmaktan hiç kaçınmamıştı.
"FİYATLARIN BAŞKANI" YA DA KOCA PASQUALE
Dört erkek kardeşi, Maresca'yı çevrelerindeki erkeklerin nahoş ilgisinden korumak için ellerinden geleni yapsalar da her zaman başarılı olamıyorlardı. Zira çok küçük yaştan itibaren güzelliğini kullanarak istediği her şeyi yaptırabileceğini fark etmiş ve bu avantajından faydalanmaktan hiç geri durmamıştı.
Camorra'nın genç patronlarından Pasquale Simonetti'yi de böyle tavlamıştı. Çevresindeki herkesin Pasqualone 'e Nola (Nolalı Koca Pasquale) diye nitelendirdiği Simonetti, adının hakkını veriyordu. Dağ gibi bir adamdı, simsiyah saçları, yuvarlak bir çenesi, kalın bir boynu vardı. Boyu 1.80'den fazlaydı. Pupetta yanında gerçekten bir oyuncak bebek kadar ufak kalıyordu.
Klasik bir Camorra lideriydi. Varlıklıydı, şık giyiniyordu ve acımasızdı. Haraçla, zorlamayla, işlediği cinayetlerle yeraltı dünyasında saygınlık kazanmıştı. Maresca hayatına girmeden önce "fiyatların başkanı" diye tanınıyordu. Camorra'nın sebze meyve üreticilerinden ve satıcıların aldığı haraç operasyonunu idare ediyordu. Napoli'nin verimli arazilerinde üretilen domatesler, kabaklar, patatesler, şeftaliler ve limonlar o yıllarda yıllık 250 bin dolarlık (bugünün parasıyla 2,2 milyon dolar) kâr getiren bir sektördü.
Simonetti, 1952 yılında Alfredo Maisto'yu öldürme girişiminde bulunduğu gerekçesiyle 8 yıl hapis cezası alarak cezaevine gönderildi. Geçmişte Simonetti'yle birlikte çalışan Maisto zamanla bağımsızlığını ilan edip bir rakibe dönüşmüştü.
Simonetti hapse girince, sebze fiyatları işinin yönetimini adamlarından biri olan Antonio Esposito üstlendi. Esposito, hapiste olduğu sürede Simonetti'ye payını ödeme sözü vermişti. Nitekim ilk birkaç ay bu sözü tuttu ancak kısa süre içinde para hırsı baskın geldi.
Simonetti, 8 yıllık cezasının 2'nci yılında serbest bırakıldı. Yeni kanıtlar ortaya çıktı söyleniyordu ama yargıcın tehdit edilmiş ya da rüşvetle ikna edilmiş olması da mümkündü. Doğal olarak eski işinin başına dönmek ve sebze meyve haracını toplamaya kaldığı yerden devam etmek istemişti ama Esposito iki yıldır kazandığı paradan kolay kolay vazgeçecek gibi değildi. Ne var ki Simonetti'nin kafası başka işlerle meşgul olduğundan yükselen tansiyonu fark edebilecek gibi değildi.
AŞKLARI HAPİSTE MEKTUPLARLA BAŞLADI
Hapiste geçirdiği iki yılda çok önemli bir gerçeğin farkına varmıştı: Yalnız yaşamak istemiyordu. Diğer mahkumların eşlerinin ve sevgililerinin ziyaretlerinin hayatlarını nasıl zenginleştirdiğini gözlemlemiş ve kendisi de aynı şeyi yaşamak istemişti. Maresca'yı hapse girmeden çok kısa bir süre önce kazandığı güzellik yarışması sayesinde tanımış ve evlenmeyi kafasına koymuştu.
Hapse girdikten sonra mektuplaşmaya başladılar. Maresca'nın mektuplarına coşkulu yanıtlar veriyor, ömürlerini birlikte geçireceklerini yazıyordu. Serbest kaldıktan sonraki birkaç gün içinde Maresca'ya açık açık talip oldu. Diğer damat adaylarına hayır diyen ağabeyleri ise, Simonetti'nin yükselişinin kendilerine de fayda sağlayacağı düşüncesiyle evliliğe yeşil ışık yaktı.
27 Nisan 1955'te, Maresca henüz 17 yaşındayken, 500'den fazla misafirin katıldığı bir Katolik töreniyle, dünya evine girdiler. Camorra örgütünün önde gelen isimlerinin katıldığı düğünde, gelin ve damada ufak bir servet edecek kadar çok hediye takıldı. Simonetti'nin Esposito ve Gaetano Orlando gibi rakipleri bile iki önemli suç ailesinin bağlayan bu nikâhı kutlamak için kiliseye gitmişti. Her şey mükemmeldi. Hayatın kolay olmayacağı belliydi ama en azında uzun yılları birlikte geçirecekler gibi görünüyordu.
Pupetta ve Pasqualone'nin düğün fotoğrafı Nadeau'nun kitabının kapağını da süslüyor.
Pupetta ve Pasqualone'nin düğün fotoğrafı Nadeau'nun kitabının kapağını da süslüyor.
Maresca'nın anlattığına göre suç aleminden uzaklaşıp daha az riskli bir iş yapmakta kararlıydılar. Ama gerçekte bunu yapmaları neredeyse imkânsızdı. Hem düzgün bir iş bulmalarını sağlayacak becerileri yoktu hem de suçla bu derece yakından bağı olan kişilere iş verme cesaretini gösterebilecek çok fazla insan yoktu. Zaten böyle suç ailelerinin, kendi yollarını çizmek isteyen çocuklarını sağ bıraktıkları da pek görülmemişti.
PORTAKAL SOYARKEN ÖLDÜRÜLDÜ
Düğünden 3 ay sonra Temmuz'un ortasında Simonetti, Napoli'de şehir pazarının kurulduğu meydanın orta yerinde aldığı kurşun yaraları sonucu öldü. Haraç toplayıp koruması altındaki çiftçilere paylarını vermek için gitmişti pazara. Satıcılardan birinin ikram ettiği portakalı soyarken vurulmuştu. Bu portakalın kendisine dikkat dağıtma amacıyla verildiği ve saldırganın tek başına hareket etmediği iddia edilmişti sonradan. Meydan tıklım tıklım doluydu ama hiç kimse tetiği çekenin kim olduğunu görmemişti. Simonetti hariç…
Apar topar hastaneye kaldırılan Simonetti, 12 saat boyunca can çekişmişti. Maresca ise son nefesine kadar eşinin başından ayrılmamış, gözyaşları içinde dualar etmişti. Simonetti, kendine geldiği kısa bir an karısına katilinin adını fısıldamıştı. Dediğine göre tetiği çeken kişi düğünlerinde de bulunan kiralık katil Gaetano Orlando'ydu. Orlando'yu azmettirenin yeniden sebze meyve haracının başına geçmek isteyen Esposito olduğunu da söylemişti Simonetti.
Ömrünün sonuna kadar "Beyaz Atlı Prensim" diye andığı Simonetti'yi birkaç gün sonra toprağa veren Maresca, daha mezarlıktan ayrılmadan intikam yemini etmişti. O yıllarda bir kadının böyle bir iddiada bulunması görülmüş şey değildi.
Maresca, Nadeau'ya yaptığı açıklamada, "O günler çok uzun ve yalnızdı. Ya eriyip gidecektim ya işleri düzeltecektim. İşleri düzeltmek dışında bir seçeneğim olmadığına karar verdim" diye konuşmuştu.
Bunun asıl sebebinin polisin hiçbir şey yapmaması olduğunu da söylemişti. 18 yaşında hamile bir mafya dulu ve kızı olmasına rağmen, hukukun üstünlüğüne inanmış ve kocasının kendisine söylediklerini polise kelimesi kelimesine aktarmıştı. Orlando bir noktada yakalanıp cezaevine gönderilmişti ancak savcılık Esposito'nun rolünü soruşturma konusunda gönülsüz davranıyor, "Kanıt lazım" diyordu. Maresca'ya göre ise ya Esposito'ya bulaşmaya cesaret edemiyorlardı ya da bu adamı düpedüz koruyorlardı.
Esposito, Simonetti'nin ölümünün intikamının alınacağından emindi. Bu yüzden Maresca'yı tehdit etmeye, çeşitli oyunlarla kafasını karıştırmaya başlamıştı. "Bir şey yaparsan hem sen hem de bebeğin bir anda ortadan kaybolursunuz, izinizi bile bulamazlar" diye mesajlar gönderiyordu genç kadına. Ancak Maresca'yı hafife almak gibi çok büyük bir hata yapmıştı.
4 Ekim tarihli ve Napoli mahreçli bu haberin başlığında "Genç bir kadın kocasını öldürdüğü iddia edilen kişiyi kalabalığın ortasında vurdu" deniyor.
4 Ekim tarihli ve Napoli mahreçli bu haberin başlığında "Genç bir kadın kocasını öldürdüğü iddia edilen kişiyi kalabalığın ortasında vurdu" deniyor.
KOCASININ İNTİKAMINI ÖLDÜRÜLDÜĞÜ YERDE ALDI
Maresca kocasını toprağa verdiği gün bu cinayeti Esposito'nun yanına bırakmamaya karar vermişti. O gün evden çıkarken Simonetti'nin silahını çantasına atmış ve bir daha yanından ayırmamıştı. Bir çete liderinin çocukları olduklarından hem o hem de kardeşleri silah kullanmayı çok iyi biliyorlardı. Babaları bizzat öğretmişti...
Simonetti'nin cenazesinden üç ay kadar sonraydı. Maresca'nın hamileliği epey ilerlemişti. Maresca, 13 yaşındaki kardeşini de yanına alıp mezarlığa kocasının kabrini ziyarete gitmişti. Bir de Simonetti'nin öldürüldüğü pazara uğrayıp sebze meyve alacaklardı.
Maresca, pazara giderken Esposito'nun Corso Novara üzerindeki kahvecilerden birinden çıktığını fark etti. Kocasının vurulduğu noktanın çok yakınındaydılar. Esposito, Corso Novara üzerinde yürürken Maresca şoförü Nicola Vistocco'dan ona doğru gitmesini istedi. Yeterince yaklaştıklarında arabayı durdurdu, aşağı indi ve adama ateş etmeye başladı. Bir anda silahlı çatışma başladı ancak Maresca arabaya atlayıp hızla olay yerinden ayrıldı. Şoför ifadesinde hiçbir şey görmediğini söylese de hem o hem de Ciro cinayete yardım ve yataklık işleme suçlamasıyla yargılanarak hapse gönderildi.
Maresca başlangıçta Esposito'nun arabasının kapısını açmaya çalıştığını, ateş açma nedeninin kendini korumak olduğunu söyledi. 29 el ateş ettiğini hatırlamadığını, arka koltukta oturduğu yerden "bir ya da iki kez" tetiği çektiğini söylüyordu. Ancak kanıtlar, özellikle de otopsi fotoğrafları öyle demiyordu. Simonetti'nin Smith&Wesson'ını ustalıkla kullanmış, ardından kardeşinin altıpatlarını alıp Esposito'nun öldüğünden emin olmak istemişti. Kurşunlardan beş tanesi adamın kafasına isabet etmişti.
Bazı kaynaklar Maresca'nın dört silah kullandığını belirtiyor. 29 kurşun düşünüldüğünde bu da makul bir ihtimal. Tabii bu durumda ateş eden birden fazla kişi olduğu ve Camorra örgütünün Simonetti'nin intikamını topluca aldığı sonucu da çıkabilir. Maresca ise Nadeau'ya yaptığı açıklamada bu teorileri reddetmiş ve "İnsanlar yerlerdeki eski kovanları ve duvarlarda daha önceki çatışmalardan kalmış kurşun deliklerini unutuyor" demişti.
DAVA SÜRECİNDE HER SÖZÜ OLAY OLDU
Birkaç hafta saklandıktan sonra Maresca polise gidip yaptığını itiraf etti ve tutuklandı. Yaptığı her şeye rağmen kocasının katilini azmettiren kişi yakalanmazken, kendisinin hemen yargılanmasını manidar bulmuştu. Bunun Esposito'nun yerel polisi kontrol ettiği ya da muhbir olduğu anlamına geldiğini düşünüyordu.
Mahkeme sürecinde en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermedi hatta "Yine şansım olsa yine yaparım" diye konuştu. Daha ilk günden, kanunsuzluk içinde kocasının intikamını almanın kendi vazifesi olduğunu söyledi. "Aşk için öldürdüm" deyip baygınlık geçirdi. Yerel gazeteler duruşmaları günbegün izliyor, mahkemede söylediği her laf manşete taşınıyordu. Ne giydiği, uzun kirpiklerini nasıl kırptığı gibi detayları içeren haberler, Maresca'ya yıldız muamelesi yapıyordu.
Savcılık Maresca'nın kocasının intikamını almasını çete savaşının bir parçası olarak nitelendirmiş ve ömür boyu hapisle yargılanmasını istemişti. Avukatı önce Maresca'nın ilk ifadesindeki argümanını tekrarlayarak nefs-i müdafaa savunması yapmıştı. Ancak kadının "Aşk için öldürdüm" diye haykırması bu savunmayı boşa çıkarınca avukatı da "diletto per amore" savunmasına başvurdu.
Türkçeye onur ya da namus cinayeti diye çevirebileceğimiz bu başlık, o yıllarda İtalya'da kalp kırıklığının bahane edildiği suçları anlatmak için kullanılıyordu. O yıllarda bu tür cinayetler o kadar yaygındı ki kişinin "Namusumu korudum" ya da "Onurumu savundum" demesi 1990'ların ortasına kadar hafifletici sebep kabul edildi. Yaygınlığı azalmakla birlikte bugün de özellikle kadın cinayeti gibi durumlarda bu tür savunmalar yapılabiliyor.
İlerleyen yıllarda başka cinayetlerle de suçlanan Maresca, birkaç kez hapse girip çıktı ve hayatı çok sayıda filme konu oldu. Onların en ünlülerinden biri 1982 yılında televizyonda yayınlanan "Il Caso Pupetta Maresca" (Pupetta Maresca Davası) filmiydi. Film sıradandı ama Maresca'yı canlandıran kişinin Faşist lider Benito Mussolini'nin torunu Alessandra Mussolini olması oldukça ilginç bir detaydı. Nitekim Maresca filmin yayınlanmasını önlemek için dava açmıştı. Bir Mussolini tarafından canlandırılmasının "onuruna saygısızlık" olduğunu savunan Maresca, yayını durdurmayı da başarmıştı.
SESSİZLİK YEMİNİNİ BOZMAYA CESARET EDEBİLEN OLMADI
Maresca'yla eş zamanlı olarak Simonetti'yi öldüren silahı ateşleyen Gaetano Orlando da yargılandı. İki dava da kamuya açık şekilde yürütüldü. Esposito'nun adamları duruşma salonunu bir gün bile boş bırakmıyor, İtalyan mafyasındaki tüm örgütlerin benimsediği "omerta" yani sessizlik yasasının uygulandığından emin oluyordu. Kürsüye çağırılan 85 görgü tanığından neredeyse hiçbiri bir şey söylemedi. Kimse bir şey görmemişti, kimse bir şey bilmiyordu. Konuşan az sayıdaki tanığın söyledikleri de mahkemenin kararını etkileyecek şeyler değildi.
Kocasının intikamını almanın Maresca'nın hiç beklemediği bir sonucu oldu. Napoli'nin yeraltı dünyasında ikonlaşan ve Leydi Camorra unvanına kavuşan Maresca "madrina" yani mafya analarının ilk örneği oldu.
Nadeau, kitapta İtalya ve özellikle Sicilya mafyasının genel uygulamalarına da değiniyor. Öldürülen kişilerin cansız bedenlerini ortadan kaldırmak için en yaygın yolun asit banyoları olması, hapisteki bir mafya üyesinin eşiyle ilişki yaşamanın ölümle cezalandırılması gibi detaylar aktaran Nadeau'nun asla unutulmaması gerektiğini belirttiği şeylerden biri de bir öpücüğün asla sadece öpücük olmaması. Nadeau'nun deyişiyle, "Sicilya'da dudaklara kondurulan bir öpücük, öpülen kişinin öldürüleceğine dair bir işarettir. Napoli'de yanağa kondurulan bir öpücük kazanılmış saygının simgesidir. Puglia'da ise bir kişinin yüzüğünü öpmek tıpkı kardinallerin ya da piskoposların bir papanın yüzüğünü öpmesi gibi itaat sembolüdür."
VERDİĞİ BİLGİLER KARŞISINDA ERKEN SALIVERİLDİ
Maresca'nın davası kısa sürdü. Genç kadın 24 yıl hapse mahkûm edildi. Temyiz sonucu cezası 13 yıl 4 aya indirildi, 10 yılı dolmadan da serbest bırakıldı. 1965 yılında kendisi için özel bir af çıkarıldı. Avukatları bilgi karşılığında hapis süresinin azaltılması için bir anlaşma yapmıştı. Ne var ki Nadeau'ya yaptığı açıklamada bunu reddeden Maresca, Esposito'nun kocasını öldürdüğüne dair yeni kanıtlar ortaya çıktığını ve yargıcın nihayet gerçeği gördüğünü söylemişti.
Nadeau bu konuşmayı şöyle aktardı kitabında: "Anlaşmayı yapan savcının asistanı, cezanın azaltılmasının sebebinin Pupetta'nın verdiği bilgiler olduğunu doğrulamış olsa da onu gerçekle yüzleştirmenin bir anlamı yoktu. Nihayetinde bu kadın İtalyanların verita (doğru) dediği şeye çok az saygısı olduğunu defalarca göstermişti."
Yaklaşık 25 yıldır Roma'da yaşayan ABD'li gazeteci Barbie Latza Nadeau'nun kitabında "Pupetta" dışındaki analardan da bahsediliyor. "Sicilya Cosa Nostra'nın tamamını yeniden organize eden" Maria Angela Di Trapani, aralarında 11 yaşında bir çocuk da olan çok sayıda kişinin ölüm emrini veren "Nikita" lakaplı Cristina Pinto, 80'lerin sonlarında 14 hasmını 48 saatte ööldürden Maria Licciardi, kocasıyla birlikte 150 kişiyi "temizleyen" Cosa Nostra patronu Maria Campagna ve "Anna Ölüm" olarak anılan Anna Addolorata De Matteis Cataldo onlardan birkaçı. Cataldo bir kadını öldürtüp cesedini yaktırdıktan sonra bir sarnıca attırmıştı. İz bırakmak istememiş olsa gerek ki kadının 2 yaşındaki kızının da öldürülmesini emretmişti.