Güncelleme Tarihi:
ABD’nin New York şehrinde 54 yıl önce işlenmiş bir cinayet geçtiğimiz günlerde bir kez daha manşetlere yerleşti. Yıllar sonra çözülen cinayette polisleri katile götüren süreç ise romanlara, filmlere konu olacak cinstendi. Hemen anlatalım...
New York’un doğusunda yer alan Long Island'a bağlı Nassau Contry Emniyet Müdürlüğü'nün posta kutusuna 2003 yılında bir mektup düştü.
Mektup, Long Island’da bulunan Valley Stream kasabasındaki Green Acres Alışveriş Merkezi'nde 1968 yılında işlenen cinayette annesini kaybeden bir kadının, aradan geçen onca zamana rağmen katillerin bulunamamış olmasından dolayı yaşadığı üzüntüyü yansıtıyordu.
Kansere karşı verdiği uzun süreli savaş nedeniyle bir hayli yorgun olan Cinayet Masası Dedektifi Pat Bellotti, mektubu dikkatle okurken, kadının yaşadığı üzüntüyü derinden hissetti.
Meslek hayatının en önemli davasıyla karşı karşıya olduğunu anlayan Bellotti, kansere yenik düşmeden önce bu davayı yeniden açacak ve son nefesini vermeden evvel adaletin yerini bulmasını sağlayacaktı.
Tozlu raflardan indirilen dosya, Bellotti ve çalışma arkadaşları tarafından yeniden açıldı. Ancak bilinmezliklerle, hayatını kaybeden tanıklarla, dağılan delillerle dolu bu davayı 34 yıl sonra çözmek hiç de kolay olmayacaktı.
'ANNEMİN DAVASINA TEKRAR BAKMA ŞANSINIZ VAR MI?'
Bellotti'nin okuduğu mektupta annesini henüz 3 yaşındayken bir cinayet sonucu kaybettiğini anlatan Darlene Altman, soruşturmanın çıkmaza girdiğini ve bu nedenle kapatıldığını yazıyordu.
Hiç şüphesiz aradan geçen onca yıldan sonra Dedektif Bellotti, mektubu bir kenara kaldırsaydı bu dava unutulup gidecekti. Ne var ki Bellotti, elindeki kağıdı bir kez daha dikkatle okuduktan sonra telefonun ahizesini kaldırdı ve Altman’ı aradı.
Acılı kadına mektubunun eline ulaştığını haber veren ve elinden gelen her şeyi yapacağını söyleyen Dedektif, davayı meslektaşlarına aktarmaya hazırdı.
O meslektaşlardan biri de cinayet masası şefi Dennis Farrell'dı. Farrell o gün neler yaşandığını The Daily Beast'e şu sözlerle anlattı:
“Hızla içeri girdi ve 'Hey patron! Az önce telefonda bir kadınla konuştum. Annesinin 1968'de Valley Stream'de bir cinayete kurban gittiğini söylüyor' dedi. Sanırım, kadın Bellotti'ye teknik olarak o günün şartlarından çok daha ileri olduğumuzu ve bu cinayeti çözme şansımızın daha fazla olduğunu söyledikten sonra, ‘Annemin davasına tekrar bakma şansınız var mı?’ diye sormuş. O da bana bu teklifle geldi.”
Yıl 2003 olmasına rağmen o günkü şartların bir hayli zorlu olduğunu söyleyen Farrell, "Bellotti'nin talebini, personel yetersizliği ve güncel cinayetlerin öncelikli olduğunu hatırlatarak başlangıçta reddettim" dedi.
ZORLUKLARA MEYDAN OKUDU; DAVAYI TEK BAŞINA ÇÖZECEĞİNİ SÖYLEDİ!
Ancak Bellotti kolay vazgeçecek bir karakter değildi; Farrell’ı davanın önemine ikna etmek için elinden geleni yaptı. Personel sayısının yetersizliğinde ısrar eden Farrell’ın dosyayı yeniden açmaya sıcak bakmaması üzerine Bellotti, davayı tek başına çözebileceğini söyledi.
O anları hatırlayan Cinayet Masası Şefi Farrell, kanser gibi çok ciddi bir hastalıkla boğuşan meslektaşının böylesi zor bir dosyaya gönüllü olmasının azmini yansıttığını söyledi ve ekledi: “Bellotti, gerçek anlamda bir dedektifti ve bunun gerekliliklerini meslek hayatının son anına kadar yerine getirmesini bildi.”
Bu kararlılık sonucunda ikna olan Farrell, “Tamam; git biraz araştırma yap, geldiğinde dosya üzerine ayrıntılarıyla konuşuruz” dediğini ve Bellotti’nin de hızla işe giriştiğini anlattı.
CANSIZ BEDENİ ALIŞVERİŞ MERKEZİNİN OTOPARKINDA BULUNDU
1968’de işlenen faili meçhul bir cinayetin soruşturma dosyası tahmin edilebileceği gibi içinden kolay kolay çıkılamayacak yüzlerce delili, ifadeyi ve raporu barındırır. Bellotti de dava dosyasını yeniden açtığı gün böyle bir manzarayla karşılaştı.
İşe 1968’de soruşturmayı yürüten 100'den fazla dedektifin raporlarını okuyarak başlayan Bellotti, adli tıp raporlarını titizlikle inceledi.
Dosyaya göre, cinayet kurbanı 23 yaşındaki Diane Cusick, 15 Şubat 1968 günü ayakkabı almak için Green Acres Alışveriş Merkezi'ne gitmiş ve burada saldırıya uğramıştı. Bellotti, Cusick'in o dönem 3 yaşında olan Darlene’i büyükanne ve büyükbabasına bıraktığını da dosyadan öğrendi.
Ailesi Cusick'in o gece eve dönmemesi üzerine endişelenerek ertesi gün sabahın erken saatlerinde alışveriş merkezine gitmişti. Cusick'in otomobilinin halen otoparkta olduğunu gören aile, genç kadının cansız bedeniye karşı karşıya kalmış ve büyük bir şok yaşamıştı.
Soruşturmanın yeniden açıldığı günlerde 38 yaşında olan Darlene Altman’ı olayla ilgili bildiklerini anlatması için karakola davet eden Bellotti, cinayete ilgili olabildiğince çok detaya ulaşmaya çalıştı.
Yaptıkları görüşmede, annesinin cansız bedeninin büyükbabası tarafından bulunduğunu söyleyen Altman, kadının ağzının koli bandıyla kapatılmış olduğu detayını da aktardı.
‘ANNEMLE HİÇBİR ANIM YOK, ONU HATIRLAMIYORUM BİLE’
Altman, bundan 19 yıl önce Bellotti ile yaptıkları görüşmeyi The Daily Beast'e tüm ayrıntılarıyla anlattı:
“Bellotti, beni Emniyet Müdürlüğü'nün toplantı salonuna götürdü ve annemin cinayetine ilişkin tüm soruşturma dosyalarını bir araya getirdiğini söyledi. Altı koli dolusu belge karşımda duruyordu. Ardından nasıl bir yol izleyeceğimizi anlatmaya koyuldu. Toplantının sonuna doğru yazdığım mektuptan etkilendiğini söyledi; çok sıcak ve nazik birisiydi. Gerçekten neler yaşadığımı anlıyordu.”
Çok küçük yaşta annesini kaybettiği için onunla ilgili hiçbir anısı olmadığını söyleyen Altman, “Bu durum beni çok fazla rahatsız ediyordu. Annem dördüncü doğum günümden iki ay önce öldürülmüştü ve tüm çabalarıma rağmen yüzü gözlerimin önüne gelmiyordu” diye konuştu.
Annesini erken yaşta kaybettiği için hayatının hiç kolay geçmediğini söyleyen Altman, Cusick'in öldürülmesinden sonra dedesinin kendisini evlat edindiğini belirtti.
“Büyükanne ve büyükbabam birden anne ve babamın yerini aldılar. Annemin ikiz erkek kardeşleri olan dayılarımı ise abilerim olarak tanıdım. Tüm bu karmaşa ve hüzün benim hayatımı baştan sona etkiledi” diyen Altman, ailesinde annesinin hatırasının yaşatılmadığını ve onun hakkında bir daha hiç konuşulmadığını sözlerine ekledi.
‘BİR GÜN ADALETİN YERİNİ BULACAĞINI DÜŞÜNDÜM’
“Dürüst olmak gerekirse kendimi annemin yerini alan biri gibi hissettim” diyen Altman, adeta annesinin hayatını yaşadığını söyledi.
Annesinin yatak odasında uyuduğunu, annesiyle aynı okula gittiğini, tıpkı annesi gibi dans dersleri aldığını belirten acılı kadın, “Bir nevi onun bıraktığı yerden devam ediyor gibiydim. Büyükannem ve büyükbabamın bunu kasıtlı yaptığını düşünmüyorum. Onlar için de büyük bir trajediydi. Kendi kızlarını bir otoparkta cansız halde bulmanın onlar üzerinde bıraktığı izleri sadece tahmin edebiliyorum” ifadelerini kullandı.
Küçük yaştan bu yana televizyondaki suç programlarını takip ettiğini belirten Altman, “İzlediğim programlarda teknolojinin her geçen gün ilerlediğine tanık oldum” dedi ve Bellotti’ye mektup yazmasını tetikleyen temel motivasyona ilişkin şunları söyledi:
“DNA analizleri her geçen yıl ilerliyordu. Ben de içimden ‘Belki bir umut vardır; kimin yaptığını bulabilirler’ diyordum. Televizyon programlarında ne olursa olsun kötü insanlar mutlaka adalet önünde hesap veriyordu. ‘Ah keşke annemin katili de aynı şekilde adalet önünde hesap verse’ diye içimden geçiriyordum. Bir gün bunun olabileceğini düşünüyordum.”
Nihayetinde eline kalemi alan Altman, dava ile ilgili tüm ayrıntıları bir mektupta toplamaya karar verdi.
GİYSİLER İNCELENDİ EN ÖNEMLİ DELİL ORTAYA ÇIKTI
“O gün beni yazmaya ne teşvik etti gerçekten hatırlayamıyorum” ifadesini kullanan Altman, “Belki de sadece birilerinin benim sesimi duymasına ihtiyacım vardı. Bu davanın çözülüp çözülemeyeceğini kendi gözlerimle görmem gerekiyordu” dedi.
Bellotti ile yollarının kesişmesinin tamamen rastlantı olduğunu da sözlerine ekleyen Altman, kendisini ilgiyle dinleyen ve bu davanın sonuçlanması için elinden geleni yapan bir dedektifle karşılaştığı için oldukça şanslı olduğunu vurgulamadan da geçemedi:
“Onu ilk gördüğümde ‘Sonunda biri sesimi duydu’ dediğimi hatırlıyorum. Bunca yıldır neler yaşadığımı anlıyordu. Dava üzerine çalışacağına söz verdikten sonra bulgularını benimle paylaşmaya başladı. Her adımında benimle iletişim halindeydi.”
Bellotti, yaptığı kapsamlı araştırmalar sonucunda 1968 yılında öldürülen Cusick'in kıyafetlerini ve iç çamaşırlarını bulmayı başarmıştı. Giysiler adli tıp laboratuvarına gönderildi, önemli haber çok geçmeden geldi: Cusick'in pantolonunda sperm örneği bulunduğu yeni raporda yer aldı.
‘BELLOTTI OLMASAYDI DELİLLER KAYBOLABİLİRDİ’
“Bu çok büyük bir haberdi” diyen Cinayet Masası Şefi Farrell, 2003 yılı şartlarında herhangi bir kesin kanıya ulaşmadan önce daha fazla delile ulaşmaları gerektiğinin altını çizdi. Bunun üzerine Bellotti giysileri korumaya aldı. Farrell, “Şayet Bellotti olmasaydı, deliller gözden kaçabilirdi veya kaybolabilirdi” dedi.
Sonraki aylarda Bellotti, yeni delilleri yılmadan ortaya çıkarmaya ve düzenli olarak Altman’ı bilgilendirmeye devam etti. Ta ki, 2004 yılının ortalarında aniden sırra kadem basıncaya kadar…
Altman, cinayet masası dedektifinden bir süre haber alamayınca çareyi Bellotti’nin ekibini aramakta buldu. Bellotti’nin işten ayrıldığını da bu sayede öğrendi.
BELLOTTI’DEN SONRA DAVA DOSYALARI YENİDEN RAFA KALDIRILDI
Hayatının son davasını yürüten Bellotti, ne kadar dirense de kansere yenik düştü ve 2005 yılında hayatını kaybetti.
Dosyalar ansızın ortada kalmış ve soruşturma yeniden rafa kaldırılmıştı. Onca çaba boşuna mıydı?
Aradan 16 yıl daha geçti... Geçtiğimiz yılın Haziran ayında davayı bu kez Nassau County Emniyet Müdürlüğü'nde görevli Dedektif Daniel Finn üstlendi. Tüm ayrıntıları yeni baştan ele alan Finn’in en büyük şansı teknolojinin ve veri bankası sisteminin daha da gelişmiş olmasıydı.
Bellotti’nin bulduğu kıyafetlerdeki sperm örneğini veri tabanıyla karşılaştıran Finn, yarım asırlık gizem perdesini aralamayı başardı.
1981’den bu yana New Jersey'de hapiste olan ve federal veri tabanında DNA profili bulunan seri katil Richard Cottingham’ın 1968’de Diane Cusick'in ölümünden sorumlu olduğu ortaya çıkarıldı.
CİNAYETİN ARDINDAN ‘TIMES MEYDANI KATİLİ’ ÇIKTI!
Şimdilerde 75 yaşında olan ve önceki cinayetleri nedeniyle müebbet hapis yatan Cottingham, bazı kurbanlarını parçalara ayırdığı için “Gövde Katili” ve “Times Meydanı Katili” olarak da tanınıyor.
Üç çocuk babası olan Cottingham, 1967 yılında başladığı seri cinayetlerde 11 kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
İki oğlundan biriyle Florida’da yaşayan Altman, olayın basına yansımasının ardından Nassau County yerel polisiyle temasa geçti. Soruşturmanın ardından New York'ta yaşayan diğer oğlunun başına bir şey gelmesinden korktuğu için güvenlik güçlerine başvuran Altman, 17 yıl önce hayatını kaybeden Bellotti’nin açtığı yoldan giden polislerle tanıştı.
Dava dosyasını devralan Finn’in de Bellotti gibi duyarlı bir insan olduğunu söyleyen Altman, “Annemi öldürdüğünden emin oldukları adamın, işlediği önceki suçlar nedeniyle hapishanede olduğunu söylediler” dedi.
Bugün 58 yaşında olan Altman, “54 yılın ardından nihayet annemin katili bulundu” ifadesini kullandıktan sonra gözyaşlarını tutamadı.
‘CANAVARIN BAKIŞLARINDAKİ KÖTÜLÜĞÜ GÖREBİLİYORDUNUZ’
Nassau County Yüksek Mahkemesi'ne sunulan belgeler ışığında Cottingham, geçtiğimiz hafta perşembe günü 1968 yılında Diane Cusick'i öldürdüğü gerekçesiyle hakim karşısına çıktı.
Duruşmaya New Jersey'deki hastane yatağından video bağlantısıyla katılan Cottingham ile yüz yüze gelmediği için memnun olduğunu söyleyen Altman, “Canavarın bakışlarındaki kötülüğü görebiliyordunuz. Yüzünde maske olsa da gözlerinden içindeki kötülüğün son bulmadığı anlaşılıyordu” ifadesini kullandı.
Duruşmadan sonra bir araya gelen Farrell ile Altman, bir süre eski günleri ve Bellotti’yi yad etti. Duruşmanın ardından Nassau County Bölge Savcılığı'nda düzenlenen basın toplantısına Altman ve oğlunun yanı sıra, Bellotti’nin şu anda Liman İdaresi'nde polis memuru olan oğulları da katıldı.
Basın toplantısında Pat Bellotti’nin göstermiş olduğu üstün başarılar hatırlandı. Dedektifin dul eşi Mary Bellotti toplantıda şu ifadeleri kullandı:
“Önemli olmak, yaptığı işte başarılı olmak elbette güzel ama iyi bir insan olmak bunlardan çok daha öncelikli. Pat, çok iyi bir insandı ve neyse ki, yaptıkları iyi şekilde sonuçlandı.”