DSP - CHP ittifakı olamaz mı?

Konak eski Belediye Başkanı Erdal İzgi’nin eski ilçesinde yeniden DSP’den aday olması İzmir’deki dengeleri değiştirebilir mi?

Öyle ya; Erdal İzgi; sevilen bir isim.

Belediye başkanlığı döneminde başarılı hizmetlere imza attı.

Dürüst, ilkeli, halkın içinde.

Elbette gazetecilikten gelme halkla ilişkiler becerisini de kullandı.

Erdal İzgi’nin CHP’yi zorlayacağı ortada.

Bu yüzden hala kulislerde CHP - DSP ittifakı konuşuluyor.

Başarı için bu şart.

Bunun da birkaç yolu var.

Bayramın yoğunluğunda kulislerde hep bu konuşuldu.

Bir kere; "DSP’nin güçlü olduğu yerlerde CHP aday çıkarmaz. Bu bir yol" deniyor.

Örneğin; Konak. Örneğin; İstanbul - Şişli. Ordu ve Eskişehir.

Böylelikle buralardaki DSP potansiyelinin zirve yapması sağlanabilir.

Bunu ileri sürenler "Neden olmasın? Yöntemi genel başkanlar belirler. Türkiye’nin aydınlık bir geleceğe koşması için bunu denemek gerek" diyor.

Bir başka yöntem, daha süre varken CHP listesinde birleşmek.

22 Temmuz seçimlerinde olduğu gibi "tek liste".

Sonrasında ise herkesin kendi yoluna gitmesi!

Böylelikle DSP’nin birçok yerde kurumsal kimliğini koruması.

Birçok yerde DSP’li belediye başkanlarının görev yapmasının sağlanması.

"Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen kaybederse yazık değil mi?"

Ya da "İzmir’de, Konak’ta AKP kazanırsa."

Sosyal demokrat kesimde yorumlar böyle.

DSP - CHP ittifakı ile "belli yerlerde ciddi başarı".

Ve DSP’nin genel seçimlere daha etkin, üstelik yerel yönetimlerde elde ettiği başarılarla gitmesi.

Aksi halde risk büyük.

Yani birçok yerde CHP - DSP çatışması ibrenin AKP lehine dönmesini sağlayabilir.

"Ciddi bir tehlike bu" diyor deneyimli siyasetçiler.

Gerçekten de seçim sonuçlarını irdelediğinizde, gelişmeleri doğru değerlendirdiğinizde bunun AKP’nin ekmeğine yağ süreceğini görmek gerek.

Aynı tehlike İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı için de geçerli.

DSP’nin de "taşın altına elini sokması".

Ya da en azından "sıcak bakacağı bir isim".

Hiç değilse DSP tabanının.

Yoksa 22 Temmuz seçimlerine bakıldığında yüzde 36 CHP, yüzde 32 AKP’lik bir denge var.

Yani; hassas bir denge.

O zaman...

Sağduyulu çevreler de...

Politikayı iyi yorumlayan kesimlerde tavır net:

"CHP - DSP ittifakı şart. Belki de bu kez son. Ve iki liderin de bunu net bir şekilde açıklayacağı bir toplantı ile".

Türkiye için.

Bayramda herkesin dilinde bu vardı.

Kemal Karataş’a dikkat! Kolları sıvıyor!

Onu öyle çok yere yakıştırdılar ki...

Önce "Büyükşehir belediye başkan adayı olacak. Baksanıza projeleri var" dediler.

Konak’taki Kızıl Meydan fikrini öne sürdüler.

Sonra, "Büyükşehir diyor, ama Konak’a razı" dediler.

Konak için onun ismini geçirdiler.

Bazıları "Urla’da yaşıyor, Urla’ya yakışır, Urla adayımız olsun" buyurdular.

Daha bir sürü laf, söz...

Malum CHP’de adaylık için istifa süreci tamamlandı!

Ben ne dedim?

Başkan görevde kalacak, 1989 yılı benzeri bir başarı için mücadele edecek!

Bütün düşüncesi bu!

Kim haklı çıktı?

Evet, Kemal Karataş’tan söz ediyorum.

CHP İzmir İl Başkanı.

O görevinde kaldı.

Genel başkanı ile görüştü, parti tabanının değerlendirmelerini dinledi ve "CHP’nin başarısı için çalışacağım" kararını açıkladı.

Kemal başkan bu haftadan itibaren kolları sıvıyor.

Başkan’la konuştum, söyledikleri şunlar:

"İzmir’de 30 ilçe var. Ben bir hedef koydum. 30’unda da altı ok dalgalanacak. Bunun için mücadele edeceğim. Doğru adaylar, iyi bir koordinasyon ve akılcı siyasi propaganda ile bunu başarırız".

Kendine güveniyor.

Arkasında 1989 zaferinin rüzgarı var.

1989’da SHP İzmir kalesini alırken, O yine il başkanıydı.

İnönü SHP Genel Başkanı, Deniz Baykal da SHP Genel Sekreteri.

Şimdi o yine il başkanı.

Deniz Baykal, Genel Başkan.

Hem de önemli açılımları ile güçlü bir Genel Başkan.

Bakalım Kemal Karataş bu kez nasıl bir sonuç alacak?

Gözler onda?

O da bu yüzden "ille de aday, ille de aday" diyor.

Yani, seçimin "çantada keklik" olmadığını görüyor.

Bakalım, Kemal Karataş’ın gördüğünü başka kimler görecek?

Seçimin kritik eşiği de bu değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları