Paylaş
Hastalık kontrol merkezinin elindeki verilere bakılırsa özellikle obezite ile eklem sorunları -bilhassa diz ve kalça eklemi problemleri- arasında yakın bir ilişki var. Eklem sorunlarının artmasının nedeni yalnızca “kilo-obezite problemi” de değil. Başka nedenler de var. İşte o nedenler...
Düzenli hareket etmemek (aktivite noksanlığı) daha da önemlisi taşıt cihazlarına bağımlı bir yaşam tarzı eklem problemlerini sıklaştırıyor. Çünkü düzenli hareket ve egzersiz alışkanlığı kemikleri, eklem çevresindeki kas ve kirişleri güçlendirdiği için eklemleri daha dirençli hale getiriyor. Bu nedenle özellikle diz ve kalça eklemi ile ilgili problemleri azaltmak için kilo kontrolü kadar düzenli aktivite yapmak da önemli bir nokta.
YANLIŞ AKTİVİTELERE DİKKAT
Aktivite azlığı iyi değil ama yanlış planlanmış fiziksel aktiviteler de tehlikeli veya zararlı olabiliyor. Özellikle yaşa ve kiloya aldırmadan birden bire egzersize yüklenenlerde, yeteri kadar ısınmadan veya beden yapısına uygun olup olmadığına aldırmadan aklına gelen her fiziksel çabayı yapanlarda eklemler ciddi ölçüde zarar görebiliyor.
Bilinçsiz yapılan bazı yaygın sportif aktivitelerin de bu konuda kötü bir şöhreti var. Usulüne uygun yapılmayan kayak sporu diz ve kalça eklemlerinde özellikle diz eklemlerindeki bağ ve menüsküslerde yaralanmalara yol açıyor.
Isınmadan çıkılan halı saha maçları, yine ısınmadan yoğunlaştırılan tenis karşılaştırılmaları, hatta golf sporu bile eklem problemlerini tetikleyebiliyor.
Bütün bunlardan korunmanın tek bir yolu var, o da herhangi bir egzersize başlamadan önce işin uzmanı birinden danışmanlık almak, yaşa, bedene, sağlık durumuna uygun bir egzersizi belirli bir plan dâhilinde uygulamak!
Eklem problemleri ile daha az karşılaşmak için eklemleri yaralanmalardan, burkmalardan, zorlamalardan korumak da önemli.
?unu sakın unutmayın: Özellikle ellili yaşlardan sonra yalnızca kalbinize, şekerinize, tansiyonunuza, gözünüze, kulağınıza iyi bakmanız yetmez! Sizi geleceğe, sağlıklı bir yaşlılığa taşıyacak olan eklem, kas ve kemiklerinize de iyi bakmalısınız. Güçlü bir kas-eklem-kemik yapılanmanız yoksa yaşlılığınızın zor geçeceğinden emin olabilirsiniz.
Kireçlenme nedir?
Halkımız özellikle yaşlılıkla ilgili eklem sorun-larında geleneksel olarak “kireçlenme” tanımını kullanır. Bunun nedeni yaşlılık romatizması olarak bilinen osteoartrit sorununda eklemin yapısının bozularak “kalsifikasyon = kalsiyum birikimleri” adı verilen yeni yapılanmaların ortaya çıkmasıdır. Aslında sorun kireçlenmeden çok kıkırdak yapının bozulmasından, kıkırdağın aşınıp incelmesi ve tahrip olmasından kaynaklanıyor.
Glikozamin mi, shark cartilage mı?
Eklem ağrılarının en önemli nedenleri; eklem sıvısının azalması, kıkırdak yapısının bozulup tahrip olması, ekleme destek olan bağ dokusunun zedelenip zayıflamasıdır. Ağrıyı azaltmak için doğal desteklerden faydalanmak tercih ediliyor.
Bunların başında da glikozamin sülfat geliyor. Günde 750-1500 mg civarında glikozaminin düzenli olarak alınması özellikle kıkırdağın yeniden yapılanmasını iyileştirdiği için faydalı olabiliyor. Özellikle yaşlılık romatizması olarak bilinen artrit probleminin çözümünde iyi planlanmış bir “glikozamin+kondroidin” destek kombinasyonu ile faydalı sonuçlar alınabiliyor. Glikozamin destekleri ıstakoz, karides, yengeç gibi deniz ürünlerinin kabuklarından, kondroidin ise sığır kıkırdağından elde ediliyor.
Doğal destekleri yalnızca doktorunuz tarafından reçete edildiği takdirde kullanmanızı ve sadece eczanelerde satılan ürünlerden faydalanmanızı tavsiye ederim. Çünkü çoğu ürünün içindeki glikozamin yeteri kadar kaliteli değil. Bazı ürünlerde etikette yazdığından çok daha az glikozamin bulunabiliyor.
Son bir not daha: Glikozamin sülfat desteği kullanmanın fark edilir bir yarar sağlamadığını gösteren çok sayıda çalışma da var, aklınızda olsun! Shark Cartilage’a gelince: Ben bu desteğin yararına inanmıyorum...
Eklem probleminiz varsa...
Eklem sorunları yalnızca yaşlılık romatizmasından kaynaklanmaz. Gut hastalığından amiloidoza, romatoid artiritten lupusa kadar onlarca farklı hastalık eklemlerde kısaca “romatizma” diye tanımlanan sorunlara yol açabiliyor.
Yapacağınız bilinçsiz tedaviler -ister ilaç, ister glikozamin desteği fark etmez- bazen sorunu maskelemekten, tedaviyi geciktirmekten başka bir işe yaramıyor.
Bu nedenle birkaç günden fazla süren eklem ağrılarında vücudunuzun başka bölgelerinde ortaya çıkan farklı problemler de eşlik ediyorsa en kısa zamanda tıbbi yardım istemelisiniz.
Glikozaminin koruyucu faydası var mı?
Son zamanlarda özellikle egzersiz salonlarında ve sporcular arasında glikozamini koruyucu olarak kullanmak gibi bir yanlış yaklaşım hızla yayılıyor. Özellikle spor yapanlar, yoğun antrenman programı uygulayanlar eklemlerini korumak ve ortaya çıkabilecek kıkırdak aşınmalarını önleyebilmek için glikozamin kullanma eğilimindeler. Bunun doğru bir yaklaşım olduğunu söylemek zor, hatta mümkün değil.
Koruyucu amaçla glikozamin kullanımının uzun vadede etkili olabileceğini gösteren güvenilir bir araştırma yapılmadığı için şimdilik bu yaklaşım gereksiz gibi görünüyor.
Koruyucu amaçla glikozamin kullanmaya gerek yok!
Hedef koymak işi kolaylaştırıyor
Amerika’da yapılan yeni bir çalışmanın sonuçlarına göre özellikle uzun vadeli bir hedef ortaya konulduğunda, egzersize neresinden başlarsanız başlayın mutlaka sonuç alıyorsunuz.
Dikkat edilmesi gereken nokta, “mutlaka ölçülebilir bir hedef koymak” olarak gösteriliyor. Diyelim ki kilo vermeye karar verdiniz ve önümüzdeki 5 ayda 10 kilo kaybetmeye kararlısınız. Çok ciddi bir diyet planı yapmayı da düşünmüyorsunuz. Bu durumda sadece basit beslenme önlemleri alarak ve belli bir egzersiz planı hedefleyerek bu kilolardan rahatlıkla kurtulabiliyorsunuz.
Yapacağınız şey son derece basit. Yarım kilo kaybetmeniz için egzersizle 3500 kalori harcamanız gerektiğini not edin. Eğer siz her gün 45-60 dakika yürüyüş yapar ve bunu haftada 5-6 gün tekrarlayabilirseniz diyetinizde ciddi bir kısıtlama yapmadan da ayda en az 2 kilo verebiliyorsunuz.
Cilt kuruluğunun fark edilmeyen bir sebebi
Çok sık duş yapmak ve bol bol sabunlanmak (özellikle sıcak duşlar) cilt kuruluğunu arttırıyor. Her iki yanlış da cildin üst tabakasını saran nemli yağlı dokuyu söküp atarak cilt kuruluğunu şiddetlendirebiliyor.
Çözüm çok sıcak su yerine ılık su ile yıkanmaktan, duş yaparken kurutucu etkiye sahip sabunlar yerine nemlendirici ürünler, sabunlar veya duş jelleri kullanmaktan, banyodan sonra çok aşırı kurulanmamak ve olanak varsa nemlendirici kullanmaktan geçiyor, aklınızda olsun.
Gebelikte subklinik hipotiroidi
Hamilelik başlangıcında yaptığımız kan testlerinde, tiroid hormonları taraması sonucu tiroid bezinin az çalıştığını tespit edebiliriz. Tiroid hormonlarında sadece kan testiyle anlaşılan bir bozulma varsa buna subklinik hipotiroidi denir. Bu durumda, tiroid bezini çalışması için uyaran TSH hormonu yükselmiştir, ama asıl önemli olan tiroidden salgılanan tiroksin hormonunun azalıp azalmadığıdır.
Hastalık belirtisi veren, yani klinik hipotiroidi çok daha önemlidir ve bu sorun bebeğin beyin gelişimine engel olabilir.
Bu nedenle, özellikle de bariz tiroid hastalarının gebelik ve doğum sonrası dönemde tedavi edilmeleri gerekmektedir. DR. ERHAN CANKAT
Paylaş