Dinin içtihat kurumları: Mezhepler

BİR okuyucum, mektubunda mezhepler konusuna değinerek, ‘Kuran ve sünnet varken, bu mezhepler de neymiş?’ anlamına gelen bir sual tevcih ediyor.

Mezheplerin oluşturduğu fikir ve düşünce birikimini, ‘günümüz şartlarına cevap vermeyen görüş ve düşünceler’ olarak nitelendiriyor. Konunun, bazı zihinler açısından aydınlatılmaya muhtaç olduğu düşüncesiyle biz de bugünkü yazımızı mezhepler konusuna ayırdık.

Mezhep, sözlükte ‘gidilen, yürünen, tutulan yol’ anlamıyla ifade edilmektedir. Terim olarak ise ‘ilim ve felsefede benimsenen yol, meslek’ demektir. Bu anlamdan hareketle, herhangi bir müçtehidin, Kuran ve sünnetin ışığında tüm ilmi birikimini ve gücünü ortaya koyarak vardığı ilmi kanaate, o müçtehidin mezhebi denmektedir.

Bununla bağlantılı olarak, esas itibarıyla içtihatta en üst seviyelere ulaşmış, içtihat usulleri ve bu usuller doğrultusundaki kanaatleri başta ilim adamları olmak üzere kitlelerce benimsenmiş çok büyük ilim adamlarının isimleri etrafında oluşmuş bulunan ilmi ekoller, mezhep olarak adlandırılmıştır.

* * *

Dini literatürde mezhep, değişik yorumlara açık bazı Kuran ayetlerinin ve hadis-i şeriflerin bazı din bilginleri tarafından farklı yorumundan ortaya çıkan dini görüş ve anlayışlar diye de tarif edilmektedir. Dinin kaynaklarının farklı anlaşılıp yorumlanması ise zaman, mekán, kültür, örf, ádet, imkán ve değişik etkilerin sonucunda ortaya çıkmıştır.

Hz. Peygamber döneminde Müslümanlar, karşılaştıkları bir meselenin dini hükmünü Hz. Peygamber’e sorup öğreniyorlardı. Dolayısıyla, Hz. Peygamber zamanında Müslümanlar arasında fikir ve düşünce alanında ciddi farklılıklara rastlanmıyordu. Hz. Peygamber’in sağlığında ne siyasi ve itikadi mezheplerden, ne fıkhi-ameli mezheplerden söz edilebilir.

Peygamberimizin vefatından sonra vahiy kapısının kapanması sebebiyle, Müslümanlar, ortaya çıkan yeni meseleleri kendileri çözüme kavuşturmak mecburiyetiyle karşı karşıya kalmışlardır. İslam toplumu bilginleri, karşılaşılan yeni meselelerin dini hükmünü belirlemek için önce Kuran’a bakıyorlar, meselenin cevabını Kuran’da bulabiliyorlarsa oradan cevaplandırıyorlardı. Orada bulamazlarsa Hz. Peygamber’in konuyla ilgili açıklaması ve uygulaması olup olmadığını araştırıyorlardı. Meselenin hükmünü sünnette de bulamazlarsa, dinin asli kaynakları olan Kuran ve sahih sünnetin ışığında bir değerlendirmede bulunuyorlardı. Bu ilmi hareketin sonucu olarak birtakım farklılıklar ortaya çıkmaya başlamıştır.

Dini hayatta mezheplerin varlığı, Müslümanlar için büyük bir kolaylık ve genişlik demektir. İslam alimlerinin de ifade ettikleri gibi, değişik renk ve ırklara mensup olan, farklı bölge ve zamanlarda yaşayan insanlığın hayatına dinin girmesi ve ihtiyaçlarına cevap vermesi, yorum ekolleriyle mümkün olabilmiştir. Bu sebeple insanlık bu ekollere sürekli muhtaçtır. Bilim ve düşüncenin gelişmesi, sürekli değişen hayat şartlarına ve her türlü gelişmeye dinin cevap vermesi bu ekoller sayesinde mümkün olmuştur. Mezhepler, dinin anlaşılma biçimleriyle ilgili farklılaşmaların kurumlaşması sonucu ortaya çıkmış oluşumlardır. Mezhepler, İslam ile asla özdeşleştirilmemeli, en ileri noktada, İslam’ın bir tür anlaşılma biçimi olarak görülmelidir.

* * *

İslam tarihinde mezhep denildiği zaman, hem siyasi ve itikadi nitelik taşıyanlar, hem de fıkhi, ameli nitelik taşıyanlar anlaşılmaktadır. Özellikle mezhep, Türkçemizde her iki alanı da ifade etmek için kullanılmaktadır. İlk ortaya çıkan siyasi-itikadi nitelikli mezhep Hariciliktir. Daha sonra Mürcie, Şia, Mutezile gibi itikadi yönü ağır basan mezhepler oluşmuştur.

Fıkhi mezheplerin oluşu ise Hicri ikinci asra ve daha sonralarına rastlamaktadır. Hicri 150 senesinde vefat eden Ebu Hanife’nin kurduğu Hanefilik, Hicri 204 yılında İmam Şafi’nin kurduğu Şafilik, Hicri 179 senesinde İmam Malik’in kurduğu Malikilik ve Hicri 240 senesinde İmam Ahmed b. Hambel’in kurduğu Hambelilik belli başlı ameli mezheplerdendir. Ayrıca mezhepler dörde inhisar etmemektedir. Sevri, Evzai gibi daha birçok müçtehitler mezhep kurmuşlardır. Ancak, birçoğunun bağlıları bulunmadığından sadece kitaplarda kalmışlardır. Hiç şüphesiz onların da İslam ilim ve fikir hayatına çok değerli katkıları olmuştur. Bıraktıkları eserlerden bugün de istifade edilmektedir.

Ayrıca mezhepler, yalnızca İslam’da değil, bütün ilahi dinlerde görülen bir olgudur. Mesela Hıristiyanlıkta Katoliklik, Ortodoksluk ve Protestanlık gibi pek çok taraftarı olan mezhepler de vardır.

Ülkemizde gerek mezhep ayrılıklarının, gerekse farklı cemaat ve dini toplulukların bir ayrılık unsuru haline gelmemesi için İslam dininin asli kaynaklarından doğru bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. İslam dini doğru bir şekilde öğretildiği zaman yanlışlıklar kendiliğinden ayıklanacaktır.

Unutulmamalıdır ki, farklı yorumlar zenginliktir. Faklı yorum ve anlayışlar, bir tablodaki birbirini tamamlayan farklı kareler gibidir. Güzelliğin ortaya çıkması, bu karelerin ahenkli bir şekilde bir araya gelmesiyle mümkündür. İslam inancı, farklı unsurları yok etmeyi değil, onları ahenkle bir araya getirerek insanlığın hayrına dönüştürmeyi amaç edinir.

SORALIM ÖĞRENELİM

Yetimle öksüz arasında ne fark var? Duaların kabulü için abdestli olmak gerekir mi?

Mehmet Ali Çandar/ANKARA

Babasını kaybetmiş çocuklara yetim, annesini veya hem annesini, hem babasını kaybetmiş çocuklara da öksüz denir. Yetim ve öksüzü korumak, onları hoşnut kılmak, topluma kazandırmak bizim hem dini, hem de insani görevimizdir.

Duanın kabul olması için abdestli olmak gerekmez. Abdest, aslında namaz içindir. Duanın kabul olması için ihlas, samimiyet ve helal lokma gereklidir.

Gece aynaya bakmak, tırnak kesmek günah mıdır?

Ayşe Bent/SİNOP

Bu tür inanışların dinde bir dayanağı yoktur. Işığın yeterli olmadığı dönemlerde, kişinin eline bir zarar gelmesin diye böyle ortamlarda tırnak kesilmesi tavsiye edilmemiştir. Bu inanç da oradan kaynaklanmaktadır.

Camiye girdiğimde Kuran okunuyordu. İki rekat namaz kılmak istedim, kılma dediler. Doğru mu?

Ruhayet Alp/İSTANBUL

Kuran’da ‘Kuran okunduğu zaman dinleyin ve susun.’ buyurulmuştur. Dolayısıyla, nafile namaz kılmaktan Kuran dinlemek daha faziletli ve daha sevaptır.

Saç boyası, saçın suyla temasını engeller mi?

Arzu Düzel/ADANA

Saç boyasının saçın su ile temasını engellemediği, işin uzmanları tarafından ifade edilmektedir. Dolayısıyla abdestinize mani değildir.

Ağabeyim ve babamla birlikte ortak iş yapıyoruz. Gelir, her ayın veya yılın sonunda paylaşılmıyor, ihtiyacı olan kasadan alıyor. Bu kul hakkına girer mi?

A. Caner Hikmet

Ortakların rızası olmadan kasadan para alınması kul hakkına girer. Bundan özenle kaçınmak gerekir.

Birisine borç verdim, alamıyorum. Kendisine haber vermeden çekmecesinden o miktarda parayı almamın bir mahzuru var mı?

Maaş alan imamların cemaate namaz kıldırdıktan sonra ayrıca namaz kılmaları gerekir mi?

Bayram Güngören/İSTANBUL

Alacaklı olduğunuz kişinin çekmecesinden o miktarda bir parayı haber vermeden almanız hırsızlık sayılmaz. Ancak, bu tür davranış etik değildir. Borçluyu ikna ederek almanız daha doğru bir hareket olur.

İmamların maaş almaları, onların kıldıkları namaza halel getirmez. Dolayısıyla, kıldıkları namazı iade etmeleri de gerekmez. Tabii, herkesin niyetini Allah bilir. Bize düşen görev, hüsnüzanda bulunmaktır.
Yazarın Tüm Yazıları