Detoksun püf noktaları

Detoksa ilgi artıyor. Ne var ki “faydalı bir detoks kürü nasıl yapılır?” bunu çoğumuz hâlâ bilmiyoruz. Oysa detoks kürleri basit bazı kurallara dikkat edilebilirse evde bile yapılabilir!

Kısacası “etkili bir detoks kürü” için mutlaka özel bir “detoks kliniği”ne gitmek gerekmez. Ayrıca son zamanlarda sık yapılan bir yanlışı, detoks için “bağırsak temizleme” hatasını da yapmayın. Etkili bir detoks için ne özel bir detoks merkezine gitmenin ne de bağırsakları lavmanla temizlemenin özel bir faydası yok. Özellikle bağırsak temizlemenin detoksa hiçbir katkısının olmadığı bilimsel olarak da kanıtlanmıştır.
Detoks merkezlerinde yapılan bu tür “lavman” uygulamalarını modern tıp belli bazı durumlarda yıllardır zaten kullanıyor. Ayrıca tıbbi bazı zorunluluklar dışında kolon lavmanının herhangi bir yararı olmadığı gibi ciddi bazı risklerinin olabileceği de biliniyor. Kolon lavmanının riskleri arasında kolonun iltihaplanması, bağırsaktaki bakteri yapısının ve doğal biyolojik ortamın bozulması, hatta bağırsağın delinmesi var. Yani sadece “hoşluk olsun” diye böyle bir uygulamayı kabul etmenizi pek tavsiye etmem.

NE YAPMALI?

Ben prensip olarak “detoks” yapmaya karar verdiğinizde (kafanızda kısa bir tatil planı yoksa) ilk detoks seanslarını evinizde yapmanızı öneririm. Temel bazı prensiplere dikkat edebilirseniz detoksu her zaman, her yerde yapabilirsiniz. Temel prensipleriniz şunlar olsun:

· Detoks süreniz üç günden az olmasın.
· Detoks süresince işlenmiş gıdaları asla kullanmayın.
· Haplardan, sihirli detoks solüsyonlarından faydalanmayı düşünmeyin.
· Doğal şeylerin bile fazla kullanıldıklarında toksin haline gelebileceğini unutmayın. (Su bile aşırı miktarda içerseniz zarar verebilir.)
· Et ve et ürünleri, süt ve süt ürünlerinden uzak durun.
· Asidik gıdaları ya kesin ya da azaltın.

Önemli birkaç nokta daha var:

· Hayatın her alanında olduğu gibi detoksta da “doz” çok önemli.
· Detoks süresince kahve ve çay içmeyin. Kafeinsiz çay ve kahvelere de rağbet etmeyin.
· Bitkisel çaylar serbesttir, içebilirsiniz.
· Detoks programlarında alkollü içecekler, hazır meyve suyu konsantreleri, meyve likörleri, gazlı, kolalı içecekler, hazır çorbalar, soslar da yasaktır.
· Gıdaları tuz ve şeker eklemeyin.
· Mümkün olduğu kadar organik ürünlerle beslenmeye gayret edin.

DETOKSUN RUHSAL YANI DAHA ÖNEMLİ

Önemli bir nokta da detoksun daha çok ruhsal bir “şey” olduğunu unutmamanızdır. Detoks süresince dingin bir ortamda kalmak, keyifli zamanlarınızı çoğaltmak, hoş kokulu ve dingin seslerin, keyifli, sakin müziklerin yoğun olduğu ortamlarda zaman geçirmek faydalıdır.
Detoksun kendinizi açlığa mahkûm etmek anlamına gelmediğini de unutmayın. Detoks oruçları yapmayın. Vücudunuzun bugüne kadar geliştirilmiş en güçlü detoks makinesi olduğunu da aklınızdan çıkarmayın.
Detoks durmaksızın su, meyve ve sebze suyu tüketmek anlamına da gelmiyor. Gereğinden fazla tüketildiği zaman doğal sebze-meyve suları bile sağlığa zarar verebiliyor. Bu nedenle sebze-meyve suyu kürleri de detoks için yeterli değil.
Benim tavsiyem detoks programlarını hafif detoks perhizleri şeklinde zaman zaman üç-beş günlük kürler şeklinde uygulamanızdır. Bu uygulamalardan daha iyi sonuç alabilmek için doktorunuzla konuşmayı, varsa kullandığınız ilaçları ve sağlığınızı etkileyip etkilemeyeceğini öğrenmeyi ihmal etmemelisiniz.

Prematürlerde yaşama sınırı nedir?

Gebelik 40 hafta bitiminde doğumla sonlanır, 37 hafta öncesinde doğan bebekler prematür sınıfına girerler.
Prematür bebeklerin anne karnında gelişimlerini tamamlamaya vakitleri olmadığından, gerek doğumda gerekse çocukluk yaşlarında sağlık sorunlarıyla karşılaşma olasılıkları artar.
Bu sorunlar ne kadar erken doğum olmuşsa o kadar çok yaşanır. En iyi kuvözün anne rahmi olduğu, ana rahmi ortamı bozulmadığı sürece burada bebeğin gelişimini tamamlamasının en doğru şey olduğunu söylemeliyiz.
28 haftayı bulan bebeklerin yüzde 90’ı yaşarlar, ancak birçoğunun ciddi sağlık problemleri olabilir. 24-27 hafta arasında anne karnında geçirilen her gün, bebeğin yaşama şansını yüzde 2-4 arttırmaktadır. 24 haftadan önce doğan bebeklerin yaşama şansı çok daha azdır.
DR. ERHAN CANKAT

Bakteri ordusu fazla kilolara karşı

Son yıllarda barsaklarda yaşayan bakteriler (ki biz buna barsak florası diyoruz) ve becerileri hakkında çok araştırma yapılıyor. Laboratuvar tekniklerinin ilerlemesi hem zaman kazandırıyor hem de bilinmeyen pek çok noktayı aydınlatıyor. Bu sayede, yirmi yıl önce barsak içeriğinin ancak yüzde 20’sini tanıyabildiğimizi gördük!
Bebekler steril yani hiç bakteri içermeyen barsaklarla dünyaya gelirler. Anne sütü, yüksek nitelikli bir barsak florası oluşturma konusunda onların en büyük yardımcısıdır. Bağışıklık sistemi bakteri çeşidinin zenginleşmesiyle güçlenir.
Bir erişkinin barsağında, yaklaşık 400 farklı çeşit bakteri yaşar. Sayıları yıllar içerisinde artarak 100000 ila 200000 milyarı bulur. Bu kadar kalabalık bir ordunun savunması da güçlü olur elbette!
“İyi huylu” ve “kötü huylu” bakterilerin oranı hem barsak enfeksiyonlarından korunmak hem de barsak duvarının bütünlüğünü sürdürmek açısından önemlidir. Kısa bir süre önce barsaklardan bazı hormon benzeri maddelerin salgılandığı saptanmıştır. Sayıları elliye yaklaşan bu maddeler beyine çeşitli uyaranlar gönderir ve bazı merkezlerin etkinliğinde rol oynar. Bunlar içerisinde iştahı kontrol edenlerin oluşu obezite ve diyabet tedavisinde yeni umutların doğmasına yol açmıştır.
Yakın tarihli bir çalışmada, Finlandiyalı bilim adamları, obezlerin barsak florasına müdahale edilerek kilo yönetimine katkıda bulunulabileceği savını destekleyen sonuçlar elde etmişlerdir. Halen üzerinde yoğun çalışmaların sürdürüldüğü bu konu, giderek yaşamı tehdit eden ciddi bir sağlık sorununa dönüşen obezite tedavi ve takibine destek olacaktır.
DR. EVREN ALTINEL

C vitami ve linolenik asit birlikte kullanılınca daha etkili

Vitamin C ve Linolenik Asit, cilt yaşlanmasını yavaşlatıyor. Yeni tamamlanan bir çalışmanın sonuçlarına göre yüksek dozda C vitamini ve Linolenik Asit birlikte kullanıldıklarında cilt yaşlanması daha yavaş gelişiyor.
American Journal of Clinical Nutrition Dergisi’nde yayımlanan yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre C vitamini ve Linolenik Asit besin desteği olarak birlikte kullanıldıklarında (özellikle yağ ve karbonhidrattan kısıtlı bir beslenme planı ile bir kür şeklinde uygulandıklarında) “gençlik besinleri” gibi çalışıyorlar! Yani tam anlamıyla bir nutrikozmetik etki gösteriyorlar.
Araştırma dört binden fazla kadından elde edilen sonuçları gösteriyor. Bu sonuçlara göre özellikle C vitamininden eksik beslenen kadınlarda ciltte yaşlanmaya bağlı kuruma ve kırışıklıklar daha da belirginleşiyor.
Bu bulgu C vitamininin antioksidan gücünden ve kollajen üretimini destekleyeceği etkisinden yararlanamayan cildin erken yaşlanacağı düşüncesini destekliyor. Linolenik Asidin cilt dostu bir yağ asidi olduğu da bu araştırma ile bir kez daha destekleniyor. Linolenik asit ağızdan alındığında cildin nemlendirilmesini güçlendiriyor, dışarıdan krem şeklinde kullanıldığında cilt lezyonlarında gerileme sağlayabiliyor.
Eğer daha genç ve parlak bir cilde sahip olmak istiyorsanız C vitamini ve Linolenik Asidin bu pek çok kez kanıtlanmış faydalı etkilerinden yararlanmayı düşünebilirsiniz.
Yazarın Tüm Yazıları