KOMŞUMUZ İran halkı ağlıyor. Oradaki ‘‘rejim’’in başına gelmesi gereken felaket maalesef o rejim yüzünden cahil, korumasız ve yoksul kalmış yüz binleri mahvetti... Neticede 25 bin kadar insan can verdi.
Söze devam etmeden belirtelim... İran depremi aynı zamanda bize dönük bir uyarıdır...
İran'ın yaşadığı felaketle ilgili faturayı, o insanları cahil, korumasız ve yoksul bırakan rejime çıkarmamız boşuna değil.
İran, çeyrek asra yakın süredir aşırı dinci bir İslam despotizmi altında inlemektedir.
Ondan önceki dönem ise Pehlevi Hanedanı'nın despotizm yıllarıydı.
Despotların kendilerinden başkasını önemsemesi söz konusu değildir. O nedenle kimseye (özellikle de halka) saygıları yoktur.
Saygınız olmayan insanların ihtiyaçlarını önemsemeniz ve sorunlarını çözmeniz beklenebilir mi?
İşte İran'ın Bem kentinde meydana gelen 6.3 (bazılarına göre 6.7) büyüklüğündeki depremin 25 bin cana mal olmasının altında yatan gerçek budur.
Bir başka şekilde ifade edelim:
İnsanlara saygı kültürden gelir, demokratik rejimin bireyleri önemli kılan yapısından gelir ve dini inançtan gelir.
İslam kültüründe bireye saygı, hiyerarşik bir temel üzerine kuruludur. Büyüklere saygı gösterilir, küçükler sevilir. Görev orada biter.
Batı kültüründe ise saygı, bireylerin haklarını, özgürlüklerini korumayı amaçlar. Onlara kolaylık, refah ve mutluluk sağlamayı öngörür.
Bu gerçeği, yani bireylerine, toplumlarına saygılı rejimlerle öyle olmayanlar arasındaki farkı daha açık görebilmemiz için size bu yıl içinde biri ABD'de, üçü de Japonya'da meydana gelen dört depremi anımsatmak istiyoruz:
Geride kalan eylül ayının sonlarında Japonya'nın Hokkaido Adası civarında biri 8, diğerleri 5.8 ve 7 büyüklüğünde olmak üzere üç deprem meydana geldi. Ve bu üç depremde sadece 1 kişi hayatını kaybetti. Çünkü bireylerine saygılı rejim,tüm yapıların depreme karşı dayanıklıolmasını sağlamıştı.
Öteki örnek, yakın günlerde California'da meydana geldi. İran'dakine yakın büyüklükteki (6.5) depremde sadece3 kişi öldü.
Sebep aynı... ABD'de de temel ilke bireylere saygıdır. Onların hayatını koruyacak önlemler (yapıların sağlamlığı gibi) ihmal edilemez.
Peki ya biz?
Biz de insanlara saygıyı öngören demokratik rejimle yönetiliyoruz. Ama insana saygı kavramını hálá demokratik kültürün kalıplarına oturtamadık. Eski minval üzre gidiyoruz. Yani büyüklere saygı, küçüklere sevgi yeter sanıyoruz. Oysa yetmiyor. Yetmediği için önlem almayı ihmal ediyoruz.
Aksi söz konusu ise söyleyin lütfen, 17 Ağustos depremi üzerinden dört yılı aşkın zaman geçti, önlem alma yönünde bir arpa boyu ilerledik mi?