Deprem çılgınlıkları

Haberin Devamı

Daha uzun süre bu duygusal şokla sallanıp duracağız.

Özel hayatımızdaki küçük depremleri unutacağız...

Göçük altında kalanları, verdiğimiz kayıpları, su, ekmek ve yakınlarının kurtarılmasını bekleyen o insanları ve 45 saniye sallanmanın heyecanını unutabilmek öyle zannedildiği kadar kolay değil.

Bu deprem bizleri serseme çevirdi.

Tam anlamıyla hayatımızın içine etti.

Biz çıldırdık, çıldırdık!

O çılgınlıkla abuk sabuk şeyler yaptık.

Hala da yapıyoruz.

Deprem trafiği

Trafiğin şıkışık saatleri bu son haftada birden bire değişti. Eskiden n'olurdu? Normal insanlar, normal olarak, iş bitiminde evlerine giderlerdi. O saatler sıkışık olurdu. Bir de yaz aylarında, gece saat iki gibi, Boğaz ve Etiler'deki gece klüplerinden çıkış saatlerinde bir trafik yoğunluğu yaşanırdı. Şimdi manzara tamamen değişti. Normal insanlar, normal olarak, arabalarıyla evlerine gitmek yerine saat 20:00'den itibaren mobil vaziyette geceleyecek bir yer aramaya başlıyorlar. Endişeli suratlarla arabalarını bir oraya, bir buraya sürüyorlar. Yollar insan, sokaklar araba dolu. Trafik kilitlenmiş vaziyette. Herkes bir tarafa gitmek istiyor. Şehri terk etmeye çalışanlar bile var. İzmit yönü deprem bölgesi, olmaz! Edirne, Tekirdağ tarafı, yeni deprem beklentisi, o da olmaz! Anlayacağınız, arabalar da, sürücüleri de şaşırmış vaziyette.

Deprem aletleri

Çekiç, İngiliz anahtarı ve el feneri deprem aletlerinin başında geliyor. Ciddiyim. Televizyon görüntülerini seyredenlerin beynine o kadar kazınmış durumda ki, Mutlu Tönbekici gibi, şu son bir hafta içinde uyurken yatağında çekicini ve İngiliz anahtarını koynundan eksik etmediğini söyleyenler de var. Tepesine tavan çökerse, enkaz altında kalırsa, kendi kendini kurtarmaya çalışacak. En kötü ihtimalle o aletleri demirlere vurarak dışarıdakilere sesini duyuracak. Espri gibi geliyor ama değil. Mutlu, bir süredir yatağa her gece böyle giriyor.

Deprem çantası

Bunun talimatı anneler, ablalar, büyükler tarafından veriliyor. Önce telefonda, fırsat bulunursa, yüz yüze. ‘‘Çantan hazır mı, çantan!’’. ‘‘Ne çantası?’’ diye sorulduğunda, cevap ‘‘deprem çantası’’ şeklinde geliyor. İçinde neler mi olacak: Pasaport, kimlik, cüzdan, yerli ve yabancı para, iç çamaşır, çorap, bir tane battaniye, kalın bir mont, hijyenik ihtiyaçlar ve en gerekli ilaçlar. Çok ağır bir çanta yapılmamasına dikkat edilecek. Mümkünse kapıya en yakın kirişlerin altında duracak. Yataktan fırlar fırlamaz kapılıp, dışarıya çıkılacak bir konumda olacak.

Deprem pozisyonu

Bu, erkeklerin kadınları korumak maksadıyla yarattıkları yeni bir deyim. ‘‘Yüzyılın felaketi’’ne kadar, yatağın kapıya yakın kısmını bana kaptırmamak için sıkı bir mücadele veren sevgilim, 16.09.99 itibariyle deprem pozisyonu diye bir şey icat etmiş durumda. Sürekli ‘‘Hadi deprem pozisyonuna geçelim’’ diyor. Yani benim yatağın kapıya yakın kısmına rahatça kurulmam anlamına geliyor. Ben bu pozisyonu çok seviyorum. Çünkü uzun zamandır elde edemediğim bu hakkı, doğal felaket sayesinde kazanmış oldum. Neden ‘‘yangında ilk kurtarılacak’’ muamelesi gördüğümü henüz bilmiyorum. Beni kötü emellerine alet etmek istediğini tahmin ediyorum. (Kabul canım!)

Deprem yerleşimi

Bu depremle birlikte yerleşim yeri tanımında küçük bir değişiklik oldu. İnsanlar aniden pempe pancurlu mutlu yuva kavramından vazgeçiverdiler! Özellikle kadınlar, o 45 saniye sallanan evlerine bir daha girmemek için uzun süre direndiler. Kendilerine yollarda, parklarda, bahçelerde, açık alanlarda yeni yuvalar kurdular. Tuhaf olan geceyi sokakta geçirmeleri, sabah olunca yeniden evlerine girmeleri. Sanki deprem denilen şey gündüz olmazmış gibi.

Deprem dalgası

Bir de deprem dalgası çıktı başımıza! Bir başka deyişle ‘‘ölü dalgalar.’’ Leyla İpekçi, Çanakkale'den telefon açıyor, dikkatimi Boğaz'daki dalgalara çekiyor. Tanker geçmediği halde, durduk yerde, denizin üzerinde bir dalga varsa, bu bir işaret olabilir diyor. Siz de, (yani biz) yemiyor, içmiyor, gözünüzü Boğaz'ın sularına dikiyorsunuz.

Deprem mavrası

İnsanların sinirleri o kadar bozulmuş vaziyette ki, kimileri savunma mekanizması olarak asla televizyon haberlerini izlemiyor. Hiçbir şey olmamış gibi, hayat kaldığı yerden devam ediyormuş gibi Cine 5'de film seyretmeyi tercih ediyor. Kimileri ise gündüzleri felaket bölgesindekilere yardım yaptıktan sonra, geceleri iş yerlerinin bahçesinde toplanıp, DVD seyrediyor (Değil mi Ali Tanju?). Kimileri de Tolga Akyıldız gibi, balkona rakı masası kurup, Ümit Yaşar Oğuzcan'ın ‘‘Öleceksek ölelim’’ dizesi eşliğinde, çok sevgili anneannesini karşısına alıp rakı içiyor. Bir tarafıyla da açık alanlarda biraraya gelen yakın dostlar, herşeye rağmen, vakit geçiriyor eğleniyor, rahatlamaya çalışıyor. Kendilerini rahatlamış hissettiklerinde de, yakalanmış gibi, yeniden rahatsız oluyorlar. Zor yani.

Deprem öğütleri

1. Sakın çıplak yatma

2. Ayakkabıların yatağın hemen kenarında dursun

3. Yatağın üzerinde tablo, ayna gibi, düştüğünde kafana zarar verecek ağır şeyler bulundurma

4. Fazla alkol alma, yer sallanırsa hissedemezsin

5. Ama hiç almamazlık da alma, olan bitene dayanamazsın

6. Kedini, köpeğini yanından ayırma: Huzursuz olurlarsa, depremin geleceğini anlarsın

7. Telefonun şarjı sürekli dolu olsun

8. Eşin, sevgilin, çoluğun çocuğun gözünün önünde dursun

9. Yalnızsan arkadaş bul

Deprem kavgaları

Gerginlik had safhada. Herkes bir taraftan korkarken ve kendini kontrol etmeye çalışırken, bir taraftan da yay gibi gerilmiş sinir sistemini bir yerlere boşaltmanın derdinde. Nereye? Tabii ki en yakınlarına! Bu yüzden karı koca, anne, baba, çocuk ve sevgili kavgaları had safhada. Geceyi evde mi geçireceğiz, sokakta mı? Arkadaşları davet edecek miyiz, etmeyecek miyiz? Hangi kanalı seyredeceğiz? Hangi kanal daha gerçekçi? Açıklama hangi kanalda? Ve daha bir sürü ipe sapa gelmez konularda insanlar birbirlerine giriyorlar.

Deprem barışmaları

Bu deprem en çok benim ilişkime yaradı. Bir iyiyiz, bir iyi, sormayın. Bizde ters etki yarattı. Adam her gece eve geliyor. Bizim binayı Avusturyalılar yapmış, öyle deniyor. Biz de inanıyoruz, benim özellikle çok işime geliyor. Binayı sağlam bildiği için (beni değil) hiç yanımdan ayrılmıyor.

Deprem tatilleri

Bu haftasonu etrafınıza bir bakın, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Nalan'ı arayıp Hillside'a rezervasyon yapılması için aracı olmaktan canım çıktı. Çocuğunu alan, karısını kapan, sevgilisini yakalayan şehri terketmeye başlıyor. Güney'e gidenler çoğunlukta. Ama Altan gibi kuzeye gidenler de var. Türkçesi, herkes güvenli ve huzurlu bir yere kapağı atmak derdinde.

Deprem hurafeleri

Bittik, bittik! Hurafenin bini bir para. ‘‘Işıkara'yı zorla susturdular, aslında durum zannedildiğinden çok daha vahim!’’, ‘‘Bu akşam 20:00 ile 22:00 arasında mutlaka olacakmış!’’, ‘‘Bugün olmazsa yarın olacakmış!’’, ‘‘Duydun mu, CNN yayın yapmış!’’, ‘‘İşyerleri boşaltılıyormuş’’ ve daha bir sürü hurafe, spekülasyon, uydurma. Gel de inanma! Gel de işin içinden çık! Gel de delirme!

Deprem geceleri

Artık insanlar tuvalete giderken bile, birbirlerine haber vermek zorundalar. Annesi Simten'i Jandarma'nın bahçesinden arıyor, ben arkadaşı olarak suçluluk duyuyorum, az önce birlikteydik, yemek yedik, ama annesi haklı ona nerede olduğumuzu haber vermedik. Hep birlikte onu aramaya başlıyoruz ve bu macera Simten'in Jandarma'nın bahçesinde annesiyle buluşmasıyla mutlu sona ulaşıyor. Bir deprem gecesi daha böyle geçiyor. Bir sonraki geceye kadar.

Deprem yazıları

Bildiğiniz gibi değil, çok zor yazılıyor.

Yazarın Tüm Yazıları