Demokrasiyi sınırlama ittifakı

ULUSLARARASI Basın Enstitüsü, 56’ncı dünya kongresinin kapanışında konuşan Başbakan Erdoğan’ı dikkatle dinledim.

Başbakan, ’301’in ilk başta Avrupa Birliği ve Türkiye’deki basın örgütlerinin onayını aldığını ancak daha sonra uygulamalar ortaya çıkınca 301’e eleştiriler gelmeye başladığını’ söyledi.

Bu açıklama, karşısındaki grubu ikna etmedi.

Çünkü IPI Yönetim Kurulu üç yıl önce İstanbul’daki toplantısında Başbakan’ı Sepetçiler Kasrı’nda dinlemişti.

Ve o gün, TCK değişikliğinde bazı maddelerin basın özürlüğünü tehdit edeceği kendisine söylenmiş, bunlar arasında 301 özellikle telaffuz edilmişti.

Başbakanın yanıtı "Uygulamayı görelim, dediğiniz gibi olursa değiştiririz" olmuştu.

Oysa salı günü, hiç bunlar olmamış, kendisi herhangi bir taahhütte bulunmamış gibi 301’in hálá orada duruyor olmasında hiçbir sorumluluk almaya yanaşmayan bir tavır içindeydi Başbakan.

"Sivil toplum örgütleri bu konuda ortak bir tavır oluşturamadılar" dedi. Sorumlu olarak sivil toplumu işaret etti.

Son üç yıl içinde Başbakan’ın 301’i değiştirmek için düğmeye bastığı haberlerini hem çok okudum hem de, tanığı olduğum bu açıklamalarının haberlerini yaptım. Yani ne kadar söz verip ne kadar sözünde durmadığını iyi biliyorum.

Bir çırpıda Anayasa’da değişiklik yaptıran bir başbakanın, basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki engelleri kaldırma konusundaki zorluğu kabul edilebilir bir gerekçe mi? 301 konusunda onu ilk kez dinlemeyen bütün IPI üyesi gazeteciler de kabul edemediler zaten.

YÜZDE ON DEMOKRASİ

NE
yazık ki bugün iktidar ile muhalefet arasında demokrasinin "sınırları" konusunda tam bir uzlaşma var.

Basın ve ifade özgürlüğü AKP’nin umurunda değil, peki CHP’nin derdi mi? Ya da Meclis’teki diğer siyasi grupların?

Yüzde on barajı için de aynı şey geçerli.

Başbakan, yine aynı konuşmada yüzde on barajıyla ilgili soruyu yanıtlarken, bunu demokrasi uğruna koruduklarını açıkladı.

"Yüzde on hep ülkemi geri götürmüş, koalisyonlar hep kaybettirmiştir. Kopenhag kriterleri TAMAMİYLE çıkartılmışsa bunun nedeni tek partili hükümet olmuştur" dedi.

AB Komisyonu’nun müzakereleri başlatma tavsiyesinde, "Türkiye Kopenhag kriterlerini KISMEN yerine getirmiştir" dediğini bilmesem Başbakan’ı kafamı sallayarak huşu içinde dinlerdim ben de. Ama olmuyor.

CHP de, baraj sorununa ciddi biçimde eğilmedi.

O zaman ne olacak? İradesini ortaya koymanın en güçlü aracı olan, o tek oyunu baraj altında kalan partilere veren İNSAN "ülkemde" sesini nasıl duyuracak?

Bağımsız adayların seçim listesine sokulmasında da CHP bir sakınca görmedi.

İKİ ATEŞ ARASINDA

KENDİMİ
, tam bir kaosa sürüklenen Gazze’de, El Fetih ile Hamas ateşi arasında kalan Filistinli gazeteciler gibi hissediyorum.

Bir Filistinli meslektaşım BBC’ye verdiği haberde, "Sakallı iseniz İslamcı diye El Fetih’çilerin hedefi oluyorsunuz, boynunuzda kolye varsa Hamas öldürüyor. Halk iki ateş arasında" diyordu.

Gerçek iki ateş arasında bir yerdeyse, orada durup neler olup bittiğini aktarmak da bizim görevimiz.
Yazarın Tüm Yazıları