Demirel: De facto durum patlar

SÖZÜM ona panel, ama ilgisi yok. Diyarbakır’da görünüşteki panel tam başlayacağı sırada, salonda bir kağıt dağıtılıyor.

Kağıt belli ki, İmralı’dan geliyor. Demokratik özerklik planını içeren kağıt, salonda elden ele dolaşmaya başlıyor. Panel aslında bu kağıdın dağıtılması için formaliteden ibaret.
Zaten kağıdı okuyan panelistler birer birer çekiliyor ve ortada Demokratik Özerklik Projesi kalıyor. En çarpıcı ifade şu:
“Demokratik Özerk Kürdistan Toplum Kongresi demokratik Türkiye Cumhuriyeti parlamentosuna temsilcilerini gönderip ortak vatan politikalarına dahil olur.
Demokratik Özerk Kürdistan kendisini temsil eden özgün bayrak ve sembollere sahiptir.”
ULUS DEVLET
Her şey çok açık, özerk Kürdistan. Ayrı yaşamak isteğinin siyasi reçetesi. Kullanılan kavramlar bunun kanıtı.
Konuyu geçen hafta ziyaret ettiğim Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e soruyorum. Demirel:
“Ayrı vatan, ayrı bayrak ulus devleti zehirler. Demokrasi diyerek oraya giderseniz, toplumu ayakta tutmak mümkün olmaz.”
Demirel daha sonra şöyle bir analiz geliştiriyor:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, dağılan imparatorluktan yeni devlete geçerken, çeşitli din ve etnik gurupları birleştiren ulus devlet modelinde anlaştılar. Ulus devlet aynı ırk ve aynı inanç şartı koymuyor ama, bir arada yaşamak iradesine sahip olmak şartını koşuyor.”
Tarihsel sosyolojiye dayanan bu analizden bakarsak, demokratik özerklik, bir arada yaşamak isteğinin reddi anlamını taşıyor. Kendi bayrağı, kendi dili, kendi savunma güçleri, hepsinden önemlisi kendi parlamentosunu vurguluyor.
İZİN VERMEZ
Demirel sürdürüyor:
“Bir dil, bir toprak, bir bayrak olacak. Türkiye Cumhuriyeti bunları seksen yıl korudu. Türkün, Kürdün ayrı partisi olmadı. Şimdi nazik bir durum. Ama, Türkiye parçalanmaya izin vermez.”
Nasıl vermez, diye sorduğumda Demirel:
“De facto, durum patlar.”
De facto, yani fiilen. Şu anda sanki morfin yemiş gibi izliyoruz ama ortaya konulan proje birlikte yaşamaya dinamit koyuyor.

Demirel hükümete sesleniyor

UZUN sohbetimizde Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, PKK’nın ateşi siyaseti icabı kestiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Devlet zaafa uğramıştır. Güçlü devlet kanunların hakimiyetini sağlayan devlettir. Şimdi iki hukuklu bir devlet doğuyor, gibi manzara var. Devlet görevini yapmıyorsa, boşluğu sürdüremezsiniz. Türkiye’nin en önemli meselesi iç huzurdur. Az yersin, çok yersin, o ayrı, tek millet, tek devlet prensibini zedelemeden iç huzuru koruyacaksın.”
Zaman zaman tarihe atıfta bulunan Demirel bugünkü hükümete sesleniyor:
“Geçmişi kötüleyerek bir yere varamazsınız, bugün iktidarda olanlar Türkiye’yi doğru idare etsinler, Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini korusunlar.”
Demokratik Özerklik Projesinin ortaya atıldığı günden bu yana Ankara’ya bakıyorum, değişik açıklamalar var ama, çoğu konuya teğet geçiyor gibi.
Oysa, Kürt Sorununda silahlar konuşmadan, en ciddi günleri yaşıyoruz.

Egemen Bağış pek pişkin

SON otuz, kırk yılda gelmiş geçmiş en başarısız bakanlardan biri Egemen Bağış. AB ilişkilerinden sorumlu Egemen Bağış’ın başarısızlığında objektif ölçü ortada.
Son altı ayda Belçika’nın dönem başkanlığında, bizi AB üyeliğine taşıyacak fasıllardan tek biri bile açılmıyor.
Bu aciz durumu Türkiye en son 2006’da Finlandiya’nın dönem başkanlığı sırasında yaşıyor.
2010 yılında açılan tek fasıl var, gıda güvenliği. Bu ne demek?
Türkiye’nin tam üyeliğinde 2010 yılında hiç bir ilerleme yok, demek, hiç bir adım atılmamış, hiç bir şey yapılmamış, demek.
Bu ilişkileri ilerletmekle yükümlü bir bakanın aslında bu hazin tablo karşısında çoktan istifa etmesi gerek.
Son olarak, AB devlet yardımlarının saydam hale gelmesi için bir yasada ısrar ediyor. Yardımlar üzerinden iktidarın siyasi nüfuz sağlamasını önlemek üzere. AB normları gereği.
Konu dönem başkanı Belçika tarafından Türkiye’ye defalarca iletiliyor ama, o yasa çıkmıyor, AB de o faslı açmıyor. Fasıl açılmayınca, tam üyelik girişimleri yerinde sayıyor.
Egemen Bağış fasıl açamadıklarını itiraf ederken, pişkinliği elden bırakmıyor:
“Fasıl açamadık ama, zihinleri açtık, gönülleri açtık”.
Laf ola, beri gele. Beceriksizliğin adı zihin açmak, gönül açmak gibi çapsız bir demagoji.
Yazarın Tüm Yazıları