Değerler ve gurur

BERLUSCONİ, Avrupa Komisyonu’na atadığı kadın ve eşcinsel düşmanı Profesör Rocco Buttiglione’yi, Avrupa Parlamentosu’nun isyanını dikkate alarak geri çekmek zorunda kaldı.İtalya’da bazı çevreler ‘milli gurur’larının ayaklar altına alındığı iddiasıyla hop oturup hop kalkıyorlar.Buttiglione’ye göre, eşcinsellik günahtı, kadının yeri eviydi, yalnız anneler ise kötü kadınlardı. Avrupa Parlamentosu, muhafazakarlık soslu Hıristiyanlığa tepkisini koydu. Buttiglione’nin Komisyon’da Avrupa Adalet komiseri olmasına karşı çıktı. Berlusconi, kendi hükümetinde Buttiglione’yi Avrupa’dan sorumlu bakanı olarak atamıştı. Avrupa Komisyonu nezdindeki ‘atama’sı kabul görmedi, o da Avrupa halkının sesi olarak etkisi önümüzdeki dönemde daha da artacak olan Avrupa Parlamento’sunun kararını dikkate almak durumunda kaldı. * * * BERLUSCONİ, ‘bu atama benim egemenlik hakkımdır’ diye ısrar etseydi daha mı iyi olacaktı?Hayır. Büyük bir kriz çıkacak, belki de Komisyon dağılacaktı.O zaman İtalya’nın milli gururu daha fena zedelenmiş olmayacak mıydı?İtalya, ayrımcılığı destekleyen konuma düşecekti. Oysa, günümüzde değerli olan insan hakları, eşitlik, demokrasiyi savunmak ve bunları hayata geçirmek için çaba harcamak. Buttiglione örneği bu açıdan çok önemli. Demokrasinin sürekli gelişim halindeki ortak değerlerini savunmak mı daha gurur verici, yoksa ayrımcılığın sözcüsü Buttiglione’yi mi? İtalya, seçimini bunlar arasında yaptı ve Avrupa değerlerini sığ bir ulusal gurur kavramının önüne geçirdi. * * * AVRUPA, hem kurumsal hem de derin bir zihniyet değişimine adım atıyor. Bu adımda biz de varız. Avrupa Anayasası’nı, Türkiye Cumhuriyeti adına, AKP Hükümeti’nin Başbakanı ve Dışişleri Bakanı imzaladı. Hem de 29 Ekim’de. Tesadüfe bakın. Kültüründe Cumhuriyet değerlerine karşı çıkan bir geçmişin deneyimlerini de barındıran AKP’li liderlerin, Avrupa Nihai Senedi’nin altına attıkları imza AKP liderliğine çok önemli sorumluluklar yüklüyor.AKP Yönetimi kendi kadrolarını ve seçmen kitlesini de yeniden eğiterek, altına imza attığı değerleri kavratma sorumluluğu ile karşı karşıya. Türkiye’yi Avrupa’ya yaklaştırmak için verdikleri mücadele, akıllarında olmasa da bu şekilde geri dönecek onlara. Bölünmelere ve parti içindeki bazı unsurların uçlara savrulmalarına yol açabilecek olan bu süreç, aynı zamanda Türk siyaset sahnesinde tükenen partilerin yerine daha derin ve sağlam temellerde uzlaşmalar yaratabilecek yeni oluşumlara yol açacak. Ancak bu süreç, partizanlıktan arınmış bir zihniyetin olgunlaşmasına yardımcı olur ve Avrupa Birliği ile önümüzdeki çok dikenli ve zorlu müzakerlerde Türkiye’nin deneyimli ve yetenekli insanlarını seferber edebilir. Türkiye-AB müzakereleri, hiç şüphesiz diğer üye ve adaylardan çok daha farklı ve karmaşık bir süreç olacak. Burada olumlu ve olumsuzluk olasılıkları eşit. Bu belirsizlik dengesini olumlu yönde değiştirmek Türkiye’nin insan gücünü harekete geçirmekle mümkün. Avrupa değerleri ile ulusal çıkarlar arasında uyum noktalarını bulabilmek az iş değil. Zor ama gurur verici.
Yazarın Tüm Yazıları