TÜRK edebiyatının büyük ustalarından Sait Faik Abasıyanık’ın ailesi, mal varlıklarını Darüşşafaka’ya bağışladı.
Her yıl onun anısına, kitaplarını yayımlayan Yapı Kredi Yayınları ile birlikte Sait Faik Hikáye Armağanı düzenleniyor.
Özel Darüşşafaka Lisesi, her yıl İstanbul Liseler Arası öykü yazma yarışması düzenliyor.
Yarışmanın adı: "Hişt Hişt, Genç Sait Faik!"
Bu yıl üçüncüsü gerçekleştirilen yarışmaya katılanlardan seçilenler, gerçekten genç kuşağın bu konudaki yeteneğini fazlasıyla kanıtlıyor.
Öyküleri seçen, bize genç kuşağın güzel öykü örneklerini sunan seçiciler kurulu; Behçet Çelik, Berat Alanyalı, Müge İplikçi, Nalán Barbarosoğlu, Gülsün Kaya’dan oluşuyor.
Seçki’nin başında; Nalan Barbarosoğlu’nun seçiciler kurulu adına yazdığı "Öykü nedir?.. Öykü yazarı kimdir?.." yazısından bir bölümü okuyalım:
"(...) Öykünün "ne" olduğuna ilişkin herkes bir şey söyleyebilir... Hiçbiri de tamamen yanlış, tamamen doğru değildir. O yüzden de öykü, İbrahim Yıldırım’ın dediği gibi ’öykü, öyküden başka nedir ki?’ Hemen hemen yazılan her öykü, öykünün nitelikleriyle birlikte gelir. Bazen birini, bazen birkaçını birden taşır, bazen de kendisi de öykünün nitelik haritasına bir nokta ekler, bir çizgi çeker.
Öykü yazarı ise yukarıda saydığımız ’şey’lerin içini kendi sesiyle, kendi hissedişiyle, kendi renkleriyle dolduran kişidir. Tıpkı burada okuyacağımız gençler gibi. İstanbul’un farklı liselerinden farklı seslerle öykülerini yazan gençler, dünyayla kurdukları ilişkiyi de serimliyorlar önümüze. Her genç kendi kokusunu getiriyor; ne kadar zengin bir dünyaya sahip olduklarını hissediyoruz. Her genç kendi sesiyle yazıyor, ne kadar çok sesli bir dünyanın parçası olduğumuzu görüyoruz. Her genç dünyaya bir şey söylüyor, arkasındaki ’daha iyi bir dünya özlemi’ni paylaşıyoruz."
Bu yıl Sait Faik Hikáye Armağanı’nı kazanan Behçet Çelik’in "Sait Faik’in Lüzumsuz Adam’ı Ne Yapsın?" başlıklı yazısı Sait Faik’in öyküsünden yola çıkarak, onun isyanını gözler önüne seriyor:
"Lüzumsuz Adam’da yer alan hikáyelerin bir bölümünde tamamen kişisel bir sorunmuş gibi ortaya koyduğu bu soruyu, -’Ben Ne Yapayım?’ sorusunu sorar Sait Faik. ’İp Meselesi’ adlı hikáyenin kahramanı şöyle tamamlanır: ’O dünyaya hayretle bakmaya doğmuştur. Hiçbir şey anlamadan şaşırmaya doğmuştur.’ Hikáyenin kahramanı, ’Arada bir, bir şeyler yaparsın,’ diye konuşur kendi kendisiyle, ’ama bunlar iş değil, bunlar müspet iş değil.’ Şehir hayat mücadelesi veren, ’müspet iş’ görenlerle doludur, onun içindeyse hayat mücadelesi denilen o kaypak şeye mani olan bir şey bulunmaktadır. Müspet iş sahipleri- ’İp Meselesi’nin başında bunları ’gazete satanlar, kibrit satanlar, yakalara balena satanlar, aşk satanlar, fabrikatörler, bakkallar, tiyatrocular, yazıcılar, kitapçılar, sucular, tütüncüler, profesörler, ayakkabı boyacıları, talebeler...’ diye sayar- kendilerine bir dünya yaratmışlardır. Bu dünyada ona yer yoktur, farkındadır bunun. ’Öyle hırsızcasına hırsız, öyle namussuzcasına namussuz, öyle alçakçasına alçak bir adam olmak isterdi ama, kolay mıydı?’"
* * *
DARÜŞŞAFAKA’nın ayrıca bir de Sanat ve Edebiyat Dergisi var.
Darüşşafaka ’08 sayısında Ahmet Rasim Dosyası yer alıyor. Bunun haricinde "Ahmet Rasim Yaşıyor!" başlıklı bir de gazete yarışması açmışlar. Bir başka sayının dosya konusu da, Yaşar Kemal.
Darüşşafakalı Ressamlar da ilgiyle okunacak bir emek. Darüşşafaka Lisesi, Sait Faik’in mirasına gerçek anlamıyla sahip çıktığını gösteriyor. Bunu gerçekleştiren öğretmenlere ve okul yetkililerine tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.
Bütün okulların sanata, yazmaya, yaratmaya emek vermesini hepimiz diliyoruz.