Dáhi çocuklar

CHP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ortaya attığı "Ekrem Tosun kim?" sorusu sayesinde kamuoyunun dikkati, ülkemizi yöneten kadronun çocuklarının iş dünyasındaki başarılı çizgileri konusunda bir kere daha yoğunlaştı.

Referans Gazetesi’nin 1 Mart 2008 tarihinde bildirdiğine göre sayıları 63 imiş.

Kılıçdaroğlu son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal ile diğer oğlu Burak’ın eşi Sema Erdoğan’ın, Başbakan’a yakınlığı dikkati çeken Cihan Kamer isimli kuyumcunun Atagold isimli şirketine yarı yarıya ortak olduklarını açıkladı.

Ne var bunda diyebilirsiniz?

İlk bakışta hiçbir şey yok. Ama Milliyet’in dün bildirdiğine göre "her nedense" bu ortaklık ne İstanbul Ticaret Odası’nın resmi kayıtlarında görünüyormuş ne de internet sitesinde varmış.

Bu saydamlıktan kaçmaktır. Saydamlığın olmadığı yer karanlıktır. Orada mikrop kolay ürer.

Böyle bir durum "hortum kesmekle" övünen, "her türlü yolsuzlukla" mücadele ettiğini her fırsatta söyleyen -fakat bir şey yapmayan- Başbakan’ın inandırıcılığını daha da zedeler.

Ama aslında bu kadrodan fazla bir şey bekleyenler yanlış yapıyor. Çünkü bu kadronun çocuklarının nerdeyse tamamı ilamaşallah birer ticaret dehası olarak doğmuşlar. Örneğin, babalarının mali durumu iyi olmadığı için yurtdışındaki öğrenim masrafları -bizzat Tayyip Erdoğan’ın beyanına göre- aile dostu Remzi Gür tarafından karşılanan Burak Erdoğan, önce Mecit Mert Çetinkaya isimli arkadaşıyla yarı yarıya ortak Bumerz Denizcilik A.Ş. adıyla bir şirket kurdu. Sonra yani 2008 yılının Nisan ayında tam 2 milyon 350 bin dolara bir gemi aldı. Gazetelere göre 200 adet TIR yükünü bir defada taşıyacak kapasitedeki bu gemiyi gerçi babası "gemicik" diye nitelendirdi ama, öyle olsa da olmasa da Burak ticari dehasını bu suretle gösterme fırsatını buldu.

Kuşkusuz sevinmemiz gerek. Yalnız "o burs olayı" ile bu "gemi alma" olayı birbirini tutmuyor.

Bekleyin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 17 yaşındaki küçük oğlu Mehmet Emre de arkadan hızla geliyor. Daha o yaşta "bardak içinde haşlanmış soslu mısır" işine girdi. Herhalde kabiliyetini hemen gösterdi ki babası Suudi Arabistan’a yaptığı "resmi ziyarete" onu da götürdü. Yani yetişiyor.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın her biri doğuştan yetenekli çocuklarını, özellikle Abdullah’ı unutmak mümkün değil. Abdullah, "mısır"dan para kazanmayı tüm iş dünyasına öğretti. Zaten Mehmet Emre ile Bayındırlık Bakanı Faruk Özak’ın oğlu Mehmet Akif de Abdullah ağabeylerini izlediler.

Dedik ya... Sayıları 63. Daha geride Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan ile kızı Büşra ve eski Orman Bakanı Osman Pepe’nin iki oğlu İsmail ve Mustafa gibi "gemi sahibi" olanlar ve ötekiler var. Hepsini bir yazıya sığdırmak mümkün değil. O nedenle diğerlerini yeri gelince yazarız. Yalnız zihnimize takılan bir şey var. Bari onu soralım da yazıyı öyle bitirelim:

Hillary Clinton’ın ABD Dışişleri Bakanlığı’na getirilmesinden önce Barack Obama, "Eşi Bill Clinton’ın başında olduğu vakfın yabancı bir ülkeden bağış almasına" sınır koydu. Ayrıca "Alınan bağış miktarını devlete bildirme" şartı getirdi. Acaba onlar mı yanlış yapıyor, bizimkiler mi?
Yazarın Tüm Yazıları