Paylaş
Diyarbakır
AVRUPA Birliği'ne tam üyelik için hazırlanan Ulusal Program'ın ilanından bir gün sonra Nevruz kutlamaları için Diyarbakır'da bulunmak benim için kaderin bir cilvesi olduğu kadar tarihin bir yönlendirmesi de olmalı.
İçeriğine eleştirilerimiz ne olursa olsun, Ulusal Program'ın ilanı, kutlanması gereken bir gündür. Bu programın hayata geçmesinde can alıcı noktalardan birisi ‘‘Kürt meselesi’’ olacaktır. Bunun için kutlamayı Diyarbakır'da Nevruz bayramı ile birlikte yaşama şansını yakalamam benim için güzel bir tesadüftür.
İnşallah, bu bölgede artık ‘‘21 Mart’’lar çifte bayram olarak kutlanacaktır.
* * *
Her şeyden önce bu programı hazırlayan, Bakanlar Kurulu'ndan geçiren ve bizi nihayet dönülmez akşamın ufkuna getiren Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz ve arkadaşlarına çok teşekkür ederim.
Muhakkak ki programda eksiklikler ve gedikler vardır ve bunlar tartışılacaktır. Ancak, Mesut Yılmaz ve ekibi çok önemli bir misyonu tamamlamışlardır.
Artık, bu programdan geri dönüş olamaz.
Artık, Türk insanının razı olacağı asgari koşullar bu noktadan aşağı çekilemez.
* * *
Ulusal Program'ın tarihe mal ettiği muhteşem bir saptama var. Program, AB koşullarına ulaşmak için 4000 idari önlem, 94 yasada değişiklik, 89 yeni yasa gerekliliği saptamıştır.
İşte bu saptama, ‘‘muasır medeniyet’’ ile ‘‘Türk insanı’’ arasındaki mesafenin resmi ikrarıdır.
Hedeflediği ‘‘muasır medeniyet’’ ile ‘‘cumhuriyet’’ arasındaki mesafe, 77 yıl sonra hálá 4000 idari önlem, 94 yasa değişikliği, 89 yeni yasa ihtiyacıdır.
Artık resmi görüş de kabullendiğine göre, ‘‘az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, döndük baktık ki bir arpa boyu yol gitmişiz’’ demek suç olmayacak!
* * *
Ulusal programın eksik ve gedikleriyle ilgili getirilecek eleştirilere verilecek cevap baştan hazır vaziyette:
- Bizim tarih ve coğrafyamızdan gelen özel şartlarımız var.
Dilerim, AB'ye gönül veren insanlar diğerlerine, her bir aday veya üye ülkenin de kendine ait tarihi ve coğrafi şartları olduğunu hatırlatırlar.
AB kriterlerinin de tarihten gelen makus talihi yenmek için hazırlandığını belirtirler.
* * *
Bir ülke, onu var eden insan unsurlarını engel olarak görmekten vazgeçip, öz sermayesi olarak hazinesine yazmayı kabullenmeden kaç tane ulusal program imzalarsa imzalasın, muasır medeniyete dahil olamaz.
Bir ülke, insanının bireysel haklarını teslim etmeden 21. yüzyıla giremez.
Bu çerçevede anadilin sadece kullanılmasının serbest bırakılması -anadilinden başka dil bilmeyen adamın başka çaresi de yoktur- yetmez; ona bu dilde öğrenim görme ve radyo-TV yayını yapma hakkını da vermek zorundasınız.
* * *
MGK zaten danışma organı olmalıdır, ama şimdi yaptığımız gibi TBMM'ye ‘‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ sözünü anlamayan, hazmedemeyen, uygulayamayan temsilciler seçmeye devam ettiğimiz sürece, Ulusal Program yine bir işe yaramayacaktır.
* * *
Ulusal Program tüm ulusa hayırlı olsun.
Paylaş