Paylaş
Almanya'da bulunduğum şu günlerde bu ülkenin, önemle Kohl Hükümeti'nin de sonunu hazırlayan işsizlik sorunu ile nasıl baş etmeye çalıştığını yetkili ağızlardan öğrenmeye çalıştım.
Diğer AB ülkeleri gibi, mali politikaları sıkı bir denetim altına almaya çalışan Maastricht Antlaşması'nın kıskacında bulunan ve bu tedbirleri tarihsel olarak uygulamaktan hiç hoşlanmayan Sosyal Demokrat ağırlıklı bir hükümetin yönetimindeki Almanya, bir sosyal yara haline gelmeye başlayan işsizliği nasıl alt edecek?
Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Klaus F.Zimmermann, yayınladığı tebliğinde, işsizliğin ve durgunluğun Avrupa'nın ortak sorunu olduğunu vurguluyor. GSMH içinde bütçe açıklarının % 3, borçlanma oranının % 60'ın altında olması, bu arada enflasyonun da % 2'nin altına düşmesi gerekliliğine dair Maastricht Antlaşması'nın zorladığı hükümler, üye ülkelerin kendi egemenlikleri altında olan makro ekonomik politikaları rafa kaldırmalarına neden oldu. Üstelik üye ülkelerin 2003-4'e kadar bütçe fazlası verme mecburiyeti var. Zimmermann, Maastricht'te imzalanan ‘‘İstikrar ve Büyüme Sözleşmesi’’nin AB ülkelerinde başarılı olmasını muhafazakár makroekonomik politikaların bir zaferi olarak görüyor. Ona göre, bu başarının işsizliğin kol gezdiği ve genellikle merkez-sol partilerin hükümetlerde olduğu bir döneme rast gelmesi oldukça hoş bir sürpriz! Zimmermann, sürdürülebilir ekonomik büyüme olmadan işsizliğe kalıcı çözüm bulunabileceğine inanmıyor. ‘‘Bu konuda örnek almamız gereken ülke ABD'dir’’ diyor.
Aynı enstitünün bir başka üst düzey yetkilisi olan Dieter Teichmann, yaptığımız sohbette Almanya'daki kronik işsizliğin nedenlerini iki Almanya'nın birleşmesine bağladı. Ona göre, birleşme sonunda, Doğu Almanya'dan devralınan işe yaramaz şirketer iflas edince ortaya bir sürü işsiz çıkmış. Bu işsizlerin sosyal güvenlik ihtiyaçlarını karşılamak durumunda olan Kohl Hükümeti, çaresiz olarak vergileri artırmak zorunda kalmış. Piyasadan para çekilince iç talep, hem tüketimin, hem de kamusal harcamaların azalması sonucu iyice düşmüş. İç piyasanın daralmasına karşılık vergi yükü artan işverenler de çareyi, daha fazla sayıda işçiyi sokağa dökmekte görmüşler.
Ancak, Teichmann umutlu! Zira Schröder Hükümeti'nin konuya gerçekçi ve samimi yaklaştığına inanıyor. Bütçe açığı, geçen yıllarda 120 milyar mark ve GSMH'nin % 3.5'i iken, bu yıl AB tarafından verilen hedef olan % 3'ün çok altına, 45 milyar mark ile GSMH'nin % 1.1 oranına inmiş. Ancak alınan tedbirler yeterli değil. 2000 yılında hálá % 10 oranında işsizlik bekleniyor. 1999 yılında % 1.3 oranında küçük çaplı bir büyüme sağlanmış, 2000'de ise alınan tedbirler çerçevesinde % 2.4 oranında bir ekonomik büyüme bekleniyor. Teichmann, ülkede işçi verimliliği yüksek olduğu için, yaptıkları hesaplara göre, büyüme oranı % 3'e ulaşmadan işsizlik sorununun çözülmeyeceğini söylüyor.
Almanya tedbirlerini, mali alanda vergileri düşürerek ve ücretlerin artışına narh koyarak almaya çalışıyor. Maliye Bakanlığı, ikinci seri vergi reformunu, 2000 yılından 2001 yılına çekiyor ve gelir vergisini % 48'de tutarken, kurumlar vergisini % 25'e indiriyor. İşçi sendikaları da hak ettikleri ücret artışı verimlilik (% 2.5) + enflasyon (% 1.11) = % 4 iken, bu yıl % 2-2.5 ücret artışına razı olacaklarmış! İşverenler de vergiden doğan avantajlarını yatırımda kullanacaklar.
Ekonomi Bakanlığı İş ve Ücret Dairesi Başkanı Dr. Wolf-Dieter Füchsel, söyleşimiz sırasında, alınan tedbirler çerçevesinde 9 Ocak 2000 tarihinde, hükümet, sendikalar ve işveren temsilcileri arasında bir toplumsal sözleşme imzalandığını söyledi. Almanya'nın geleceği, bu sözleşmeye imza atan tarafların sözlerini tutmalarına bağlı! Böyle bir sözleşme Almanya tarihinde ilk kez imzalanmış.
Enflasyon, işsizlik ve ekonomik büyüme gibi devasa sorunların hepsiyle aynı anda baş etmek durumunda olan Türkiye'de de hükümet ortaya, kimsenin teknik açıdan reddedemediği bir program koydu. Beni bu konuda endişelendiren ana sorun, ülkemizdeki toplumsal mutabakat ihtiyacıdır! Dilerim, Almanya'da hayata geçirilen sözleşme bizde de bir gerçek olur.
Sayın Bayram Meral'den Alman meslektaşlarıyla temasa geçmesini rica ediyorum!
Paylaş