Çözüm demokrasidir

DÜN bir gazetede Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın,malum “açılım” konusunda görüşmeye gelen İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, somut bir öneri sunmaması eleştiriliyordu. Yalçındağ’ın kusuru, “açılım paketinin bir an önce kamuoyuyla paylaşılmasını” istemesiymiş.

Haberin Devamı

Oysa Yalçındağ’ın açıklaması önerilerini söylüyor:

“Bugün gündemde yer teşkil eden pek çok konu, Türkiye daha demokratik yüksek standartlara ulaşmadıkça anlamını giderek yitirecek(...)tir. Demokratikleşme sürecini canlandırmak için bireysel hukuk ve özgürlükler, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Yargı Reformu öncelikli olarak ele alınmalıdır ve toplumsal uzlaşmayla gerçekleştirilmelidir.”

Öneri çok net:      

“Parti içi demokrasi” olmadıkça sağlıklı politika üretilmesi tesadüfe bağlı kalır. “Yargı bağımsızlığı” güvence altına alınmadıkça, herkesin “hak arama özgürlüğü” tehdit eltında demektir. Tartışılan “açılım” başarılı bir noktaya ulaşsa bile, adaletin güvence altında olmadığı bir ülkede, huzur sağlanamaz. Seçim yasası seçmen iradesini Meclis’e doğru şekilde yansıtmadıkça demokrasiden söz edilemez. Bunların olmadığı ortamda hangi çözümü üretirseniz üretin, amacınıza ulaşamazsınız.

Peki eldeki veriler neler?

Haberin Devamı

Açılımın Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 12 Ağustos 2005 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı konuşma zeminine oturtulacağı yazıldı çizildi. Tekzip de edilmedi.

Demek ki önce o konuşmayı anımsamakta yarar var.

Erdoğan, aynen geçen gün TBMM Meclis Grubu’nda yaptığı duygusal konuşma gibi o zaman da dinleyenlerin duygularına hitap etmiş:

“Türkiye ne kadar Ankara, İstanbul, Samsun, Erzurum ise o kadar da Diyarbakır’dır... Türkiye gibi büyük bir devlet ve güçlü ülke, pek çok zorluğun harmanından geçti. O nedenle geçmişte yapılan hataları yok saymak, büyük devletlere asla yakışmaz. Büyük devlet, güçlü millet, kendisiyle yüzleşip hata ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahiptir” demişti.

Demişti ama daha sonra da bunun 180 derece aksi istikamette sözler söylemişti.

Şimdi bu “aksi istikametteki” sözlerin unutulması isteniyor.

Unutalım... Yeter ki Yalçındağ’ın “kamuoyu ile bir an önce paylaşılmasını” talep ettiği paketin içeriği, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine aykırı düşmesin.

Bu bağlamda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün önceki gün İmralı’daki kişiyi anımsatan gazetecilere “İmralı falan, onları unut... Onlar muhatap değil. (...) Bu çalışmalar neticesinde Türkiye’nin üniter yapısının daha güçlü hale gelmesi ve ileride (buna) herhangi bir tehdit olmaması gerekir (...)” demesi önemlidir. Dileriz paket açılınca göreceklerimiz de buna uygun olur.

Haberin Devamı

 Not: Bir okuyucum dünkü yazının başlığının “Trabzon’a dikkat” değil “Trabzonlu dikkat!” olmasını önerdi. Haklıdır. Başlığı lütfen öyle kabul edin. O.E.

Yazarın Tüm Yazıları