Çocuk yapmakla iş bitse iyi

FANTA 2004 kampanyasına Fantamania yani ‘‘Fanta Manyaklığı’’ adını takmış.

Anımsarsanız Teoman yaklaşık iki yıldır ‘‘Fantağ Fantağ’’ diye canımıza yetmişti.

Bu kez Fanta karşımıza müzikle değil, mizahla çıkıyor. Seçilen ünlü de Beyaz. İlk filmin prodüksiyonunu hiç beğenmedim. Anlama eşiği de oldukça yüksek. Beyaz'ın sempatikliği filme geçmiyor. Beyaz markasının ruhunu iyi okumak ve uygulamalarda Fanta ile daha iyi özdeşleştirmek lazım. Turuncu saç, ruh değişimi esprileri eğer espri dozu biraz arttırılırsa daha etkili olabilir.

Fanta'nın bütünleşik pazarlama iletişimini başarılı uygulayan markalardan biri olduğunu da vurgulayalım. Fantamania'da da yine aynı bütünlüğü görüyoruz. Yarışmalar, stand-up'lar yine Fanta-genç ilişkisini güçlendirecek etkinlikler. Bu konuda Fanta'nın tutarlılığını kutlamak lazım.

Gelelim Beyaz'a. Beyaz bu yıl programında yaptığı farklı tiplemelerle gençliği kulbundan (ne demekse) yakaladı. Fanta birlikteliği de yaptığı çıkışın tuzu biberi oldu.

Acaba annesi babası Beyaz'a Beyazıt ismini koyarken Beyaz'lığın birçok markanın işine bu kadar yarayacağını düşünmüşler miydi? Tabii ki hayır. Ama yarıyor işte. Beyaz Rinso'da ‘‘Kar Gibi Beyazlığın’’ simgesi olmuştu. Fantamania kampanyasında ise Beyaz, Turuncu'nun karşıtı oluyor.

Gördüğünüz gibi bu çağda iş sadece çocuk yapmakla bitmiyor. İsim işine de çocuk ünlü olacakmış gibi baştan ciddiyetle eğilmek ve sağlam temellere dayalı seçim yapmak gerekiyor. Şu sıralar isim seçme aşamasındaysanız aralara bir Turka sıkıştırsanız fena olmaz. (Biz mahkemeye başvurduk küçük himininin adını Görkemturka, büyük himininin adını da Gülriyet olarak değiştiriyoruz. Nasıl ama?)

(Reklam Ajansı: Ogilvy/Mather Rating: * * * )

Aynı ‘merkez’den mi söz ediyoruz

‘‘CHP 5 sayfalık Ömer Dinçer makalesinde kaldı’’
diyenler var. Adamın adı çıkacağına canı çıksın... Çıkıyor da... Bugün seçim olsa halen yüzde 40'lara varan kararsız seçmenin CHP'ye burun kıvırma olasılığı çok yüksek.

Pazarlama gözlüğüyle baktığımızda burun kıvırmakta haklılar da. CHP ısrarla, dünyadaki ve Türkiye'deki yaşam biçiminin ve yaşam kültürünün nasıl değiştiğini görmezden geliyor, elindeki eski ürünü, hem de eski söylemle satmaya devam ediyor. Böyle olunca da son günlerde CHP'nin yaptığı sert muhalefet ‘‘eski ürün ve eski söylem’’ çerçevesine oturtulup, kolayca ‘‘CHP işte, şeriat korkusu yaratıp, kendine pay çıkarıyor’’ deniyor.

Oysa CHP, son günlerde sert muhalefet yaptığı birçok konuda haklı. AKP beyin yıkayıcılarının ‘‘merkez’’ dediği şeyle teknik olarak ‘‘merkez’’ denilen şey arasında dağlar kadar fark olduğu çok açık. Muhafazakar demokratlık falan tamamen propaganda taktiği. Çekirdek kadronun tek derdi var, merkezi yavaş yavaş aşırı dindarlaştırmak ve sonra da bu aşırı dindar merkezin partisi olmak.

Bakınız Ömer Dinçer'in, hálá ‘‘altına imza atarım’’ dediği makalesi. Bu makalede Dinçer İslami hareket iktidara gelince bürokratları dindarlardan atamanın yetmeyeceğini söylüyor. Bu sadece baskıcı devlet yönetimini insanileştirmek olurmuş. Eğer eski laik, otokratik düzenden kurtulmak isteniyorsa, mutlaka İslamı referans alan bir devlet ve toplum modeli yaratmak zorunluluğu varmış.

Ömer Dinçer sıradan biri değil. Başbakanlık müsteşarı. Bürokrat atamalarında en yetkili kişi. Atamalarda ilk kriterinin ne olduğunu kendi ağzıyla itiraf ediyor: Dindar olmak! Ve bunun yetmeyeceğini de itiraf ediyor. Ne yapmak gerekiyormuş? İslami referans alan yeni devlet ve toplum düzeni kurmak.

Şimdi sorarım size, ister CHP'li olun ister başka partili, Cumhuriyet'in temellerini sarsmaya yönelik ‘‘açık ve yakın tehlike’’ karşısında AKP'nin yapmaya hazırlandığı ‘‘Kamu Yönetimi Devrimi’’ne nasıl güvenirsiniz? Bazıları neyi devirmeye çalıştığını bu kadar açık ifade etmişken...

Derin omlet

SABAH
yeni bir reklam kampanyasına başladı, eleştirmiyorum bile! Tamamen yanlış yönlendirici. Sabah ‘‘yeni şafak’’ oldu haberi yok, hálá televizyonda ‘‘ilkeli haber, bağımsız yorum’’ raconu kesiyor. Yemezler! Dindarlığa oynayan merkez partileri DYP ve ANAP'ın sonunun ne olduğunu gördük. Kimse aslı varken taklidini önemsemiyor benden söylemesi.

Yeni Hürriyet reklamını ise uygulama açısından çok ‘‘erkek’’ buldum. Tamam sadece ‘‘Pazartesi Hürriyet’’e vurgu yapılıyor ama sonuçta belleklerde daha çok ‘‘erkeklere yönelik’’ bir imaj kalmıyor mu? Kafalardaki Hürriyet gerçeğinin bu kadar ‘‘erkek’’ olduğunu hiç sanmıyorum.

Bir de derin devlet konusu var. Hürriyet reklamında sözü edilen derin omlet olmasın! Tam derin devlet sözünün geçtiği yerde ekrana omlet görüntüsü geliyor da. Ama yönetmen de haklı. Metin yazarı oraya derin devlet yazmış bir kere. Ne gösterilir ki, patlıcan salatası mı? (Valla fena fikir değil, bir denesek mi?)

Şaka bir yana Hürriyet'in ‘‘Pazartesi satışlarına’’ yoğunlaştığı reklamı stratejik olarak çok doğru bir reklam. Gazetelerin artık genel söylemleri bırakıp, ayrıntılara ince ayar çekmeleri gerekiyor. Bir de tabii ki ayrıntıya girerken genel imajlarına dikkat etmeleri.

(Reklam Ajansı: Klan Rating: * *).

Para ve iman kimde

BİRÇOK
televizyon kanalı ya da televizyon programı ‘‘Beni daha çok AB grubu izliyor’’ diye ikna kampanyası yürütüyor. Burada da statünün ne işe yaradığını bilmemekten kaynaklanan şu önyargı seziliyor: AB sosyo-ekonomik statü grubuna sahip insanlar kültürlü, entelektüel seviyesi yüksek insanlardır, en azından yüksek okul mezunudurlar.

Türkiye'de eğitim ne kadar entelektüel seviyeyi etkiliyor bu da sorgulanması gereken bir konu ama biz şimdilik AB grubuna yönelik bir önyargıyı yıkmakla yetinelim. AGB'nin yapmış olduğu son ‘‘kurucu anket’’ sonuçlarına göre AB grubunun yüzde 39,4'ü ortaokul ve daha alt eğitim seviyesine sahip. Bu da çok normal. Kim size sosyo-ekonomik statü yüksek eğitimin tam göstergesi dedi ki! Sosyo-ekonomik statü dünyanın her yerinde yaşam standardının bir göstergesidir. Türkiye'de de para ile imanın kimde olduğu belli değildir. Belli midir?

Ne oldum dememeli

SAYGIN
araştırma kuruluşlarından Taylor Nelson Sofres'in (TNS) finansmanını kendi üstlenerek yaptığı ‘‘Liderlerin Form Grafiği’’ araştırmasının Aralık 2003 ayağı bitti. TNS sonuçları bizle paylaştı biz de sizle paylaşalım.

Aralık sonuçlarına göre liderlerin form durumunda bir önceki aya göre küçük puan değişiklikleri var. Formunu en fazla artıran lider İsmail Cem. Onu Baykal izliyor ama Baykal'ın son dönemde yürüttüğü sert muhalefetin formuna fazla etki etmediği ortada. Uzan her gün form kaybediyor, yakında sıklet değiştirebilir! ANAP'ta ise lider değişiminin sadece kağıt üzerinde kaldığı görünüyor. ANAP'ın akıbeti AKP'ye ders olmalı. Bir parti ve lider ne oldum dememeli ne olacağı demeli!

Çekirgelik

Gerçekler öğrenilince 'sanmalar' biter!

(Huzeyl)
Yazarın Tüm Yazıları