“Çıtır edebiyatı” pek şeker, pek tatlı

Mango’nun önünde ağaç olan siz fedakar erkekler!

Haberin Devamı

Uyarıyorum!

Az sonra feci şekilde kız muhabbetine gireceğim, kaçınız.

Elbette gönül ister ki başka bir gün Sports Illustrated kapak kızlarından, Pirelli takviminden, Victoria’s Secret meleklerinden, bilgisayar oyunlarından, motordan, arabadan filan konuşalım.

Konuşuruz ama şimdi değil.

Yarın “Bir Alışverişkoliğin ıtirafları” isimli güzide “kız filmi” vizyona giriyor, şimdi onu konuşacağız.

Film, ıngiliz yazar Sophie Kinsella’nın “Alışverişkolik” serisi içinde yayımlanan ilk kitabının uyarlaması.

Bir serinin diğer kitapları da Türkçe’ye çevrildi. Zira Sophie Kinsella türünün kalemi en eğlenceli yazarlarından biri.

Benzer nitelikteki Sex and the City, The Devil Wears Prada, Gossip Girl gibi çok ses getiren yapımlar da hep “çıtır edebiyatı” kategorisi (“chicken literature” yani direkt çeviri yapsak “piliç edebiyatı” diyeceğiz ama değil tabii, daha kibarcası) içinde en çok satan kitapların tv-beyazperde uyarlamaları.

Yaz mevsiminde bir Eda Taşpınar, bir Süreyya Yalçın dirayetiyle iskelelerde, plajlarda kavrulurken pek iyi gider bu kitaplar.

Kışın da okuması güzel olur. Hatta hem gramaj hem de içerik olarak “ağır” bir kitap okuduysanız ve içiniz bayıldıysa, kitap okuma performansınızı düşürmemek için arada nefis gider.

Bir nevi katalizör gibi.

Tabii her çıtır roman da güzel olmuyor. Mesela Cecily Von Ziegesar’ın Gossip Girl serisine, Candace Bushnell’in Sex and the City’nin haricindeki kitaplarına pek ısınamadım. Amerikan Vogue’un demirbaşlarından Plum Sykes’ın dili pek hoş, 2004’te yazdığı ilk kitabı

Bergdorf Sarışınları’nı okuyun derim.

Gelelim yeni habere. Sophie Kinsella’nın malum serisinden bir kitap daha bu ay Türkçe’ye çevrildi, yakında piyasada olacak. Adı “Alışverişkolik ve Evlilik”. Konusunu anlatmama gerek yok herhalde.
Yok hiiiiç işim olmaz, aklımı öyle saçma şeylerle doldurmam diyorsanız, artık orasına karışmam.

Haberin Devamı

Talihsiz bir beyanat

Şarkıcı Sevda Karababa’nın Yılmaz Erdoğan’la ilgili açıklamalarını duydunuz değil mi?

“Ben ona kabak kemane çalardım o bana şiirler okurdu. Bana hep kahvaltı hazırlardı. Eşinin yerinde benim olmam lazımdı.”
Biiir..

Sevgiliye, kocaya ilan-ı aşk eden “öteki” kadınları sevmiyoruz. Samantha’laşmayınız.

İkiii...

Sevda Karababa’nın ‘Kabak kemane’ lafı. O ne güzel bir hissiyat...

Ne hastalıklı... Ne obsesif...

Eğer böyle eski aşklara “Benim olmalıydı, benim! Ciyaaak!” diye tepinerek yaklaşacak olsak hakikaten yanmışız. Dünyada adam mı kalmadı?

Üstelik adam bekar olsa tamam da evlenmiş, olayı bitirmiş, neyin hesabı bu?

Ha bir gün ayrılırsa, basın aracılığıyla değil, hususi olarak söylersin kendisine bu hissiyatını.

Öteki türlüsü Tolga Karel gibi gündeme düşme arzusu içinde kıvranmaya benziyor.

Haberin Devamı

Alışverişkoliklere tüyolar... Az sonra!

Henüz alışverişkolik olmayan ya da bu belirtileri göstermeyen bir kadın tanımadım.

Henüz, sabah kalkıp da devasa gardırobunun önünde “Giyecek bir şeyim yok” diye ağlamayan kadın tanımadım.
Henüz çantaya ve ayakkabıya doyan kadın tanımadım.
Tanıyacağımı da sanmam. Elebaşlarından biri de benim. NTV’nin taze programı 5 kere 5’te bu hafta “Shopaholic” meselesini irdeleyen Ferhan ıstanbullu’ya, başıma ne dertler açtım, hepsini bir bir anlattım. Ayrıca siz sevgili alışverişkolikler, krizde “kolik” tarafınızı bırakamıyorsanız onun da bir çözümü var.  Nasıl mı? Az sonra! Değil, cumartesi sabahı saat 10’da...

Yazarın Tüm Yazıları