Cehennemde yanacak olan benim, sana ne!

Ne olduysa AKP’nin oy oranını yüzde 47’ye yükseltmesinden sonra oldu.

Eskiden kendi yaşam tarzıma yönelik bir şeyler yazdığımda, tek tük itiraz mailleri gelirdi.

Artık offfffff yani.

Bir kesim hemen parmak sallamaya başlıyor:

"Hııııııııııııııı... Sen var ya sen, mahvolacaksın, cehennemde yanacaksın! Sen göreceksin gününü! Sevişmekti, öpüşmekti, içkiydi, cilveydi, eğlenceydi ne bu sefahat. Daha bunun ahireti var, cehennemi var. Ama senin hiç öbür tarafı düşündüğün yok. Bu dünyada yaşadıkların için bir sürü bedel ödeyeceksin. Gerçek hayat orada. Bu yaşadıkların yalan..."

* * *

Ben size bir şey söyleyeyim mi?

"Mahalle baskısı"na bile gerek kalmadı. Artık her yazıdan sonra bir "mail baskısı" oluşuyor. Onlara dokunmazsan, pısssss, ses yok. Ama canlarını sıkacak bir şey yazarsan, aman Allah’ım.

En ahlaklı onlar, en muhafazakár onlar, en iyi onlar, en temiz onlar...

Biz boğazımıza kadar günaha batmış kullar!

Beni ahiretle tehdit etme...

Ben de o zaman sana, "Cehennemde yanacak olan benim, sana ne!" derim.

Türbandı, laiklikti, bilmem neydi derken, iki farklı yaşam tarzı bölünmesine doğru hızla gidiyoruz. Türkiye’de resmen "yaşam tarzı savaşı" yaşanıyor. Herkes, kendi yaşam tarzını diğerine empoze etmeye çalışıyor.

Mail’lerden de anlıyorum ki, AKP’lilerin "Türbanlılar ve mini etekliler yan yana barış içinde yaşasınlar" sloganı doğru değil. "Farklılıklarımızı kabul edelim, birbirimizi farklılıklarımızla sevelim" filan da palavra. Gerçekten öyle bir niyetleri olsa niye baskı yapıyorlar her yazıdan sonra? Okusa, "Bu da böyle düşünüyor işte!" deyip geçse...

Ama hayır...

Nihai amaç, susturmak, korkutmak, pıstırmak...

Bir okurumun dediği gibi "Onlarınki dünyanın bütün güzelliklerden mümkün olduğunca az faydalanmak üzerine kurulu bir düzen. Bizleri de öldükten sonra sonsuza uzayan kusursuz bir hayatın hazırlık sınıfında olduğumuza inandırmaya çalışıyorlar..."

İyi ama ben öyle bir düzende yaşamak istemiyorum. Her şeyi, bir başka hayata "ertelemek" istemiyorum. Var mı ben hayatın bütün keyiflerini dibine kadar yaşamak istiyorum! Bu ülkede her yerde içki satılsın istiyorum, canım ne zaman isterse içki de içmek istiyorum, şu an bir "votka shot" iyi gelirdi mesela, Türk Ceza Kanunu’nda da, dinde de cezalar şahsidir, bedelini ben ödeyeceğim...

Ne yapacağız peki, bir orta nokta da uzlaşabilecek miyiz? O edilen iri laflar, "Herkes hayatı kendi istediği gibi devam ettirsin"ler hayata geçirilebilecek mi gerçekten? Hayatın keyiflerini reddedenlerle, etmeyenler nasıl anlaşacaklar? Öpüşmek, sevişmek, oynaşmak, cilveleşmek, sarhoş olmak, romantizm, eğlence... Bu alanlarda da savaş mı yaşacak? Birileri diğerlerini, bunları yapmasınlar diye yasaklamaya mı çalışacak? Mail’lere bakılırsa öyle olacak. Şaka gibi. Kızım için üzülüyorum. Sizi "Defol!" derken duyar gibiyim, dikkatli olun, aynen iade ediyorum, o kadar meraklıysanız, siz gidin... Burası benim de ülkem!

İÇ SESİMİ BULMAK

2 yaşındaki kızımı, uyku kokan yatak odamızda, ancak Çinli akrobatların yapabileceği bir pozisyonda uyurken bıraktım. Kendime bir kahve yapıp, "Dünyaya kazık çakmak istiyorum" yazınızı okudum. Gene aynı şey oldu! Aynı yaşlardayız, aynı zamanlarda aşık olduk, siz Ayın Biri Kilisesi’ne giderken, ben doktorlara gidiyordum bebek sahibi olabilmek için. Kızlarımız dünyaya aynı zamanda geldi. Benzer duygular yaşamamız çok normal. Ama ne zaman farkında olduğum veya olmadığım bir düşünce, olay veya duygu beni ele geçirse, bir süre sonra, kendi iç sesimi, köşenizde buluyorum. Bu sabah da böyle oldu... Benim de bazen içimden sevdiklerime, filmlerdeki gibi "Kıpırdamayın!" diye bağırmak geçiyor ya "Olduğunuz gibi kalın!" Onların telefondaki konuşmalarını değil, seslerinin tonunu dinliyorum, söylenmeyen bir sorun olduğunu anlarsam ne olduğunu öğrenene kadar huzur bulamıyorum. Anneme bakıp bakıp içimden; "Acaba kızım da bir gün beni kaybetme korkusu yaşayacak mı? Yaşarsa lütfen Allah’ım benim kadar üzülmesine izin verme" diye dualar ediyorum. Yazınızı okuyunca hem ağladım hem de sizi avutmak istedim. (Şenay A.)

Çok teşekkürler. Gerçekten avuttunuz. Bu aralar pek iyi değilim, memleketin halinde mi, diyetten mi, kuvvetsizlikten mi, Merkür ters gidiyor ondan mı, acayip gergin, sinirli ve asabiyim. O yüzden mailiniz bana direk B vitamini gibi geldi. Öpüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları