Çanlar kimin için çalıyor

Son günlerde en çok duyduğum ve hatta zoraki esiri olduğum şarkı bu: Jingle Bells.

Haberin Devamı

Nereye gitsem -şarkıda söylendiği gibi- çanları yol boyunca çalıyor ve tabii üstü açık kızağı sürmenin ne kadar da eğlenceli olduğunu mırıldanıyorum.

Bu sembolik ve de hipnotize edici yanları olduğunu düşündüğüm yeni yıl şarkısını pazar günkü Kanyon konserinde önce Ajda Pekkan söyledi.

Ertesi gece de Hello Dergisi’nin Akaretler’deki erken yılbaşı partisinde Ece Seçkin.

Şarkıyla beraber kalabalıkların yüzlerinde bir gülümseme, bir mutluluk ve kendini bir Avrupa şehrinde filan zannetme durumu hasıl oluyor.

Geçici bir Matrix yani. –Mış gibi yapma hali.

Jingle Bells benzeri serotonin etkisi yaratan bir başka Noel eseri de Let It Snow. O da söylendi bu iki konserde.

Zamanında Frank Sinatra, Dean Martin tarafından şakılmaya doyulamamış bu şarkıyı duyunca da Amerika’da gibi hissediyor insan kendini. Müzikal zamanları filan.

Yine bir geçici Matrix hali...

Peki tüm bu erken yılbaşı partilerinde bu iki şarkı dışında başka neler olup bitti? Şimdi sadede/özete gelelim:

Haberin Devamı

ÖNCE KANYON...

- Ajda Pekkan bembeyaz kostümüyle sahnede belirdiğinde öyle göz alıcıydı ki, onu izleyen yaklaşık 10 bin kişi Kanyon’un ısıran soğuğunu o an unutmuştu bile.

- Hep diyorum, Kanyon bu geleneksel yılbaşı konserlerini yıl içinde başka etiketlerle düzenlese hiç de fena olmaz. Çünkü ilgi var, çünkü o klişe deyişle, “halk bunu istiyor”.

ŞİMDİ AKARETLER...

- Hello’nun Akaretler’deki partisinin bu yıl en iyi yanı sokağın bir süreliğine de olsa trafiğe kapatılması oldu. Sokağı dolduranlar böylece rahat hareket edebildi.

- Akaretler’deki partinin çok iyi olmayan yanı ise sahnedeki solistti, yani Ece Seçkin. Enerjisi düşüktü, söylediği şarkılar ona üç numara büyük gelmişti. Seçkin sonrası ortalığı esas ateşleyen DJ Funky C oldu.

Özlenen ‘Mahalle’ yazısı

Nişantaşı City’s içinde açılan Mahalle’de aklınıza gelecek her şey var.

Uzakdoğu, İtalyan, Türk mutfağı...

Sosa’dan Hoca’nın Yeri’ne, Wagamama’dan Kaşıbeyaz’a, Komşu Fırın’dan Godiva’ya, Yanar Döner’den Balıkev’e, Günaydın Steakhouse’dan Namlı’ya kadar burada yok yok. Tam 32 marka var Mahalle’de.

Görünen o ki, Mahalle sayesinde artık kaldırımlarda, sokaklarda yemek yiyenler kendilerini City’s’e atacak.

Mahalle’de sadece yemek değil, alışveriş de unutulmamış.

O da projenin bir başka şahane tarafı. Türk kahveci Selamlique’ten kuruyemişçi Malatya Pazarı’na, kitapçı Assouline’den hediyelik eşyacı Alessi’ye, manav Tarım Gıda’dan çiçekçi Couchou’ya alışveriş yapılacak birçok seçenek var.

Unutmadan, Mahalle’de alışveriş yaptıktan sonra paket taşıma derdiniz de yok. Home Delivery yazan bölüme gidiyorsunuz ve paketlerinizi teslim ediyorsunuz.

Bir bakmışsınız paketleriniz siz içeride dolaşırken evinize gelmiş.

Mahallemize hoş geldin Mahalle, seni seviyoruz!

NOT:
Malum, ülkenin genel iklimi dolayısıyla devir “çok güzel olmuş, sus ve takdir et” devri.

Ufacık bir-iki şeye takılıp bunu dillendirdin mi, “haset, kıskanç, yılan, hatta salak” filan oluyorsun. O yüzden her şeyi yukardaki basın bülteni diliyle yazman arzu ediliyor!

İşbu yukarıdaki özlenen/olması istenilen tek boyutlu Mahalle yazısı da sağda solda çıkmış satırlardan derlendi.

Ve bu remix yazı da o arzu mastürbasyonuna çok güzel hizmet ediyor işte: O var bu var, şu şahane bu da güzel, öldük bittik...

Ne diyelim, umarım herkes sonsuz zevk almıştır.

Yazarın Tüm Yazıları