Çanakkale fotoğrafı

İlköğretim okullarında okuyan bazı çocuklar, derslere ille de türbanla girmek istiyor. Ve bu aniden ve çeşitli illerde yerden mantar gibi ürüyor.

Hayır, mantar gibi değil. Bunun zamanlaması var. Türban işi yeniden zora girince, örgütlü eylem başlıyor. Eylemin kahramanları bu kez 11-12-13 yaşlarındaki kız çocukları. Kahramanlar onlar, ama eylemi başlatanlar İslami nitelikli yasa dışı derneklerin üyeleri. O çocukların babaları.

Tek ve birbirinden bağımsız gibi gelse de, özde Türkiye çapında miting gibi örgütlü.

EZBER YERİNDE

İlköğretim okullarında okuyan çocuklar aniden “bana ne, bana ne, derslere de türbanla gireceğim, okula da türbanla gideceğim” diye tutturuyor.

Okullara türbanıyla alınmayınca, 11-12-13 yaşlarındaki o çocukların söyledikleri müthiş:

“Benim okuma hakkım elimden alınıyor, bu insan hakkı ihlalidir”.

İyi ezberletilmiş, evde provası yapılmış laflar. Çocuk bunları söylerken, devreye anası, babası giriyor, onların sözleri de, insan haklarından başlıyor, okuma özgürlüğü ile bitiyor. Ne de olsa, aşağı kurtarmıyor.

Türban kalkışması AKP’yi rahatsız ediyor. Türbanın serbest bırakılmasını en çok isteyen parti, şimdi türban provalarından rahatsız.

Milli Eğitim Bakanlığı okul yönetimlerini yeniden uyarıyor. Yeniden genelgeler gönderiliyor. Resmi açıklamalarda, “bunlar provokasyondur” denilerek, AKP bu eylemlere karşı çıkıyor.

Ektiğini biçtiği halde, hiç üstüne almıyor. Nedeni var.

ODAK İDDİASINA BELGE

Geçen yıl AKP’nin kapatılması için dava açılıyor. Davanın iddianamesinde bir fotoğraf var.

Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Çanakkale’yi ziyaret ediyor. O sırada oraya gelmiş bir gurup çocuk var, kızlar türbanlı. Gurup Bakan Çelik’le fotoğraf çektiriyor. Tamamen tesadüf.

Milli Eğitim Bakanının türbanlı çocuklarla çektirdiği fotoğraf AKP’yi kapatma iddianamesine giriyor.

Kapatma isteminin temeli, AKP’nin laiklik karşıtı odak olma iddiası.

Çanakkale fotoğrafı o iddianın kanıtlarından biri olarak gösteriliyor, laiklik karşıtı odak olmanın belgesi.

AKP bunun için rahatsız. Şimdi örgütlü türban kalkışmasının altından nasıl kalkacağını kara kara düşünüyor. Eylemi önlemek için elindeki imkanları seferber ediyor.

Düşünebiliyor musunuz, yarın ilkokullarda türban kalkışması bütün yurda yayılırsa, ne olacak? Hangi birine, nasıl engel olacaksınız?

İktidar, güç, esip savurmak, tuttuğunu koparmak, istediğin kelleyi almak, herkesi sindirmek, herkesi korkutmak, iktidar, güç, yine de böyle bir ortamda AKP’nin yerinde olmak istemezdim.

Yolsuzluk mağdurlarına destek

ULUSLARARASI Şeffaflık Derneği 45 ülkede yolsuzlukla mücadele ediyor.

Dernek, yolsuzlukla karşılaşan insanlara yardım eden bir sivil toplum örgütü. Yolsuzlukla karşılan insanlar bu derneğe başvuruyor, onlardan destek alıyor, dernek o insanlarla birlikte yolsuzluğu araştırıyor, sorumlularını yargıya teslim etmeye uğraşıyor.

Derneği AB finanse ediyor. Şimdi bu derneğin bir merkezi de İstanbul’da açılıyor.

Derneğin stratejisi bu yıl siyasetin finansmanı ile kamu ihalelerini mücadele edilecek öncelikli alanlar olarak belirliyor.

AB son yıllarda ısrarla Türkiye’de kamu ihale yasasının değiştirilmesi gerektiğini dile getiriyor. AB, uygulanan yasanın serbest rekabeti önlediğine inanıyor.

Yasa bir türlü değişmiyor, şimdi devreye bir sivil toplum kuruluşu giriyor. Ve bu çok iyi oluyor.

Beşiktaş’ta sahadakiler ve revirdekiler

BEŞİKTAŞ’ın Porto karşısında çıkardığı yedeklere bakıyorum, sadece dört oyuncu.

Sakat oyuncuları düşünüyorum, sakat oyunculardan bir takım çıkıyor. Erhan, Sivok, Ferrari, Ekrem, Fink, Aurelio, Guti, Fatih, Ouaresma, Holosko. Bir takım sahada, öteki takım revirde.

Sahadakilere bakıyorum, çoğu kötü oynuyor, en kötü iki oyuncuyu seyirciler ıslıklıyor. Kaleci Hakan tam felaket. Kendine hiç güveni kalmamış. Kornerden gelen topta yine boşa çıkıyor ve ilk gol. Moraller çöküyor.

Diğeri Nihat. Dünya kadar para alıyor. Bu kadar paraya, o kadar ıslık çok az. Takıma geldiğinden beri var mı, yok mu, belli değil.

Viyana yolculuğu ve Rapid-Wien karşısında övgüyle söz ettiğim Beşiktaş’ı önceki akşam İnönü Stadında arıyorum, ne yazık ki, bulamıyorum.